Katma değer, ‘Türk Unu’ markasının altında yatıyor
Buğday üretimindeki gücünün yanı sıra son teknoloji ile yüksek kapasiteye sahip sanayisi, Türkiye’nin elini güçlü tutuyor. İhracatının hammaddesi buğdayı ithal etmesi ise yıllardır tartışılıyor. Daha fazla katma değer, un sektörünün en büyük beklentisi. Buğday üretimini artıracak, 'Türk Unu' markasını yaratacak yeni bir yol haritası, bu açılardan gereklilik arz ediyor.
Dünyanın en kritik gıda ürünü olarak görülen unda global ticaretin liderliğini Türkiye yürütüyor. Dünya ticaretinde yüzde 20’nin üzerinde payı bulunan Türkiye, geçen yıl 3 milyon ton un ihracatçı gerçekleştirdi, karşılığında 1,5 milyar dolarlık gelir elde etti. Yüksek teknolojiye ve kapasiteye sahip un sanayisi var. Yanı sıra bu sanayiye tedarik sunan, teknoloji yaratan, sıfırdan modern tesisler kuran endüstrisi de bulunan Türkiye, ileriki dönemlerde zirvedeki yolculuğunu sürdürecek güce ve yeteneğe sahip.
Yine de birden fazla nedenden ötürü un endüstrisinin önünde yeni yol haritası ihtiyacı duruyor. Dünyanın hemen her ülkesine ürün gönderebiliyor olsa da 2022’de un ihracatının yüzde 71’i, ilk 5 ülkeye gerçekleşti. İhracatta ilk sıradaki Irak’ın payı ise yüzde 41’e ulaşıyor. (5 yıl önce de ilk beş ülkenin toplam un ihracatındaki payı yüzde 69.1, Irak’ın payı ise yüzde 52 idi). Yani ihracatta pazar çeşitlenmesine ve pazarların oransal olarak olabildiğince birbirine yakınlaştırılmasına ihtiyaç var.
Un sektöründe ülkeler hızlı yol alıyor. Dünya piyasalarına hammadde satan ülkeler, sanayisini zamanla ara ürüne, nihai ürüne yönelik geliştiriyor. Bu durum dünya rekabetini de gittikçe daha fazla zorluyor. Yanı sıra buğday pandemi sürecinde en kritik ürünlerin başında geldi. Devletlerin tutum ve davranışları, adına uyanış da diyebiliriz, yeni stratejiler ortaya çıkardı. Yapılan yorumlara göre ithal ikamesi anlayışı devam edecek, depolama isteğinin yanı sıra yerli üretimin ve sanayinin özendirilmesi uygulamalarına başvuran ülke sayısı artacak. Türkiye’nin ihracat için kullanacağı hammadde buğdayı ithalat yoluyla karşılaması (Yüzde 80’e varan oranda Rusya ve Ukrayna’dan karşılıyor) uzun süreden bu yana tartışılıyor.
Buğday üretiminin artması şart
Çiftçimizin üretim kabiliyeti tam. Un sanayicisinin sektörüne inancı ve yatırım heyecanı yüksek. Ülkemizin dört bir yanında yeni yeni tesisler açılıyor, kapasiteler artıyor, çevreye duyarlı yatırımların sayısı hızla çoğalıyor. Sektöre hizmet eden makine ve sıfırdan fabrika kuran sanayicimiz de en önemli tedarik gücü olmaya devam ediyor.
Un endüstrisini artan dünya rekabetinde ‘vazgeçilmez’ kılacak yeni stratejiler, riskleri dağıttığı gibi katma değeri artıracak, buğday ithalatını azaltacak yöntemleri içermeli.
Buğdayın insanlığın hizmetine sunulduğu Anadolu topraklarında, halen dünyanın en kaliteli mahsulleri yetişiyor. Bu belki de avantajlar listesinin ilk sırasına yerleştirilmeli. TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, bu konuda, “Türkiyemiz’de dünyanın en kaliteli buğdayı yetişiyor” diyor. Şanlıurfa, Mardin, Nusaybin’i örnek veren Tezcan, “Örneğin bu yörelerimiz, dünyada hiçbir yerde olmayan nefasette buğday üretir. Baklavadaki çıt sesini veren unun buğdayıdır bu ve dünyanın hiçbir yerinde üretilemez. Anadolu ve Trakya’nın her bir yöresinde bu tür nadide üretimlerimiz mevcuttur” diye ekliyor. İleriki sayfalarda göreceksiniz, kaliteli buğday vurgusunu Tekbaş Un Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Emre Tekbaş Konya Ovası, Şevsan Un Yönetim Kurulu Başkanı Fettullah Şevgin de Polatlı Bölgesi için ifade ediyor. Yani aslında tüm üretim bölgelerimizin kaliteli buğdaya dönük gücü ve potansiyeli çok fazla.
Türkiye’de toplam kapasitesi 32 milyon tonu bulan un sanayisi mevcut. Sektörün bu kapasitesini üçte iki oranında sayıları 450’yi bulan ülkemizin hemen her yöresine yayılan sanayi tesisleri oluşturuyor. Bu sayı içindeki 40 civarı şirket, yüksek üretim ve teknoloji gücüne sahip, ihracatta da başat rol oynuyor. İç pazarın da yüzde 50’sini ellerinde tutuyor. Kalan kısım da daha çok iç pazara hizmet veren orta ve küçük ölçekli olup, kapasitelerini giderek yükselten tesislerden meydana geliyor.
Güçlü temsil yapısı var
Türkiye un sanayi, örgütlenme yapısı en güçlü sektörlerimiz arasında. Türkiye’de 8 bölgeye yayılmış dernekleri mevcut. Her biri etkinlikleri ile yörelerinin ekonomik gelişiminin yanı sıra sosyal gelişimini de destekliyor. Türkiye’deki 8 bölgeyi kapsayan, Anadolu Un Sanayicileri Derneği, Çukurova Un Sanayicileri Derneği, Dicle Un Sanayicileri Derneği, Ege Un Sanayicileri Derneği, Güneydoğu Un Sanayicileri Derneği, Karadeniz Un Sanayicileri Derneği, Konya Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği ve Marmara Un Sanayicileri Derneği’nin biraraya gelerek oluşturduğu Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu-TUSAF, un sanayisinin en büyük kapsayıcı sivil toplum örgütü konumunda. TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, yaptığımız telefon görüşmesinde, konuya çok dinamik bir sektör olduklarını ifade ederek giriyor. Dünya piyasalarında lojistik avantajı çok iyi kullandıklarını kaydeden Tezcan, “Sektörümüzün üretim gücü de, teknolojisi de çok üst noktadadır. Dünya ticaretindeki liderliğimizi bu yapımıza borçluyuz. Yanı sıra cesaretimize, yeni pazarlar bulma gücümüze borçluyuz” diyor. Tezcan, her ülkenin ayrı ürün talebi olduğunu söyleyerek, “Örneğin sıcaklık, ürünü kullanma biçimleri, damak tatları her ülkeden ayrı sipariş getirir. Türk sanayicisi, terzi usulü, her pazara ayrı üretimi ile öne çıkar” diyor.
Tezcan,“Katma değer yaratabilmek için Türkiye’nin Türk Unu markasının önderliğinde yoluna devam etmesi gerekir. Firmaların yurt dışında tek tek markalaşma çabaları da çok değerli ancak önemli olan üretim gücümüzün marka olması. Devletin birleştirmesi ve sektörün ortak aklı ile organize edilerek pazarlama planları geliştirilmelidir” diyor. Bir dönem tanıtım gruplarıyla çalışma yaptıklarını kayden Tezcan, "“Anadolu'yu öne çıkarmalıyız. Katma değeri artırmamızın yolu Türk Unu'nu markalaştırmak ve kaliteli buğday üretimimizi artırmaktan geçiyor” şeklinde konuştu.
6 maddede yeni yol haritası
- Buğday ununun stratejik konumu gereği markalaşma ‘Türk Unu’ kavramı üzerinden yürütülmeli.
- Devlet kurumlarının önderliğinde pazarlama faaliyetleri artırılmalı, tanıtım grubu oluşturulmalı.
- Yurt dışı pazarlamada buğdayın anavatanının Anadolu toprakları olduğu gerçeği vurgulanmalı.
- Buğday ekim alanları artırılmalı. Bu konuda özel uygulama ve teşvik imkanı sunulmalı.
- Türk buğdayının üretimi için çiftçinin önderliğinde dikey bütünleşme sağlanmalı.
- Deprem bölgesi için mevcut ekimin ve yeni sezonun aksamaması için destekler sunulmalı.
Hibe buğdayın işlenmesinde Türk sanayicisi göreve hazır
Türkiye’nin tarihi bir rol üstlenerek, yaşama geçmesine olanak yarattığı Tahıl Koridoru, geçen Temmuz ayından bu yana dünya buğday piyasasının regüle edilmesine vesile oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde imzalanan mutabakatla birlikte bugüne kadar 800’e yakın gemi 25 milyon tona yakın buğdayı dünya piyasalarına göndererek, önce yükselen fiyatların durdurulmasına, ardından gerilemesine yol açtı. Koridordan geçen tahılların yüzde 40'ı Avrupa'ya, yüzde 30'u Asya'ya, yüzde 13'ü Türkiye'ye, yüzde 12'si Afrika'ya ve yüzde 5'i Orta Doğu'ya taşındı.Şimdi Karadeniz’in kuzeyinden yeni bir organizasyon üzerinde yürüyen taraf ülkeler, bu kez hibe buğday için çalışmalara başladı. 1 milyon ton Rus buğdayının, geri kalmış coğrafyalara hibe olarak aktarılmasına dayanan projede, Türkiye buğdayı işleme, Katar da lojistik hizmeti verme görevi üstleniyor. Buğdayın işlenmesine yönelik üyeleri adına TUSAF, olumlu görüşünü geçen hafta Tarım ve Orman Bakanlığı'na bildirdi. Sözkonusu projede, Türk sanayicisinin üzerine düşen görevi yerine getirmeye hazır olduğu belirtilirken, işletmelerin her daim vazife almaya gönüllü olduğu kaydedildi.