Hazır giyim ihracatçısı, iş kaçırmamak için risk alıyor

Hazır giyim sektörü bu yıl, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,2 artışla ihracat gerçekleştirdi. Siparişlerin artması ile birlikte hazır giyim sektörü yeni yatırımlar için hazırlık yapmaya başladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Hazır giyim ihracatçısı, iş kaçırmamak için risk alıyor

Hazır giyim sektörü, Türkiye’nin üretiminde en rekabetçi alanların başında geliyor. Uzun yıllardan beri yükselen ihracat ivmesini, ABD ve Avrupa’nın tedarik zincirinde değişime gitmesiyle şahlandıran sektör, nitekim bunu rakamlarına da yansıtıyor. Hazır giyim sektörü, bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,2 artışla 5 milyar 458 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Siparişler artıyor, Türk hazır giyimcileri yeni yatırımlara soyunuyor. Peki sektörde başta hammadde fiyatları olmak üzere üretim maliyetlerindeki artış, ihracatçıyı nasıl etkiliyor? Bu konuyu sormak üzere görüştüğüm Cem Altan ve Hadi Karasu, hazır giyimde global gelişmeleri en yakından takip eden iki isim. Cem Altan, Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu (IAF) Başkanı, Hadi Karasu ise Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Konfederasyonu EURATEX Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor. Türkiye’de hazır giyim sektöründeki yapıyı bilmelerinin yanı sıra dünyadaki gelişmeleri de sürekli olarak takip ediyorlar. Her ikisinin de vurguladığı nokta aynı: Sipariş var, ihracatçı heyecanlı ama kârlılık yok. Bu, sürdürülebilir bir durum değil. Yakın zaman önce IAF’ın Hindistan’daki bir toplantısına katılan Cem Altan’ın durum tespitiyle başlayalım.

Bangladeş’te kapasiteler doldu

Cem Altan, Hindistan’daki toplantıda Bangladeş’te yıl sonuna kadar kapasitelerin dolu olduğunu öğrendiğini söylüyor. Avrupalı ve ABD’liler Çin’e yeni sipariş vermiyor, Bangladeş’e gidiyorlar. Bangladeş kapasitesini doldurduğu için özellikle denim siparişleri Pakistan’a, örme-dokuma ürünleri de Vietnam ve Hindistan’a kayıyor. Cem Altan, Bangladeş’teki durum nedeniyle siparişlerin Türkiye’ye de gelmesini beklediklerini söyleyerek şunları anlatıyor: “ Siparişler gelir ama fiyat tutturamıyoruz. Türkiye’de birçok üretici müşteri kaçmasın diye maliyetine mal satmaya çalışıyor. Maliyetler çok yükseldi, müşteriler de o ekstra farkı vermek istemiyorlar halen. Asıl sorun o. Dövizin son 3 aydır stabil olması bizi çok etkiliyor. Üretim giderlerindeki artışlara rağmen ihracatta fiyatı yükseltemiyoruz. Birçok üretici piyasayı kaptırmamak için özveride bulunuyor. Büyük ihtimalle zararına bile satan firmalar vardır. Bazen kur farkı karı oluyordu, şimdi kur yükselmeyince o da olmuyor. Diğer ülkelerde de maliyetler artıyor ama en fazla artış Türkiye’de. Dünyadaki hazır giyim sektöründe yaşanan gelişmeler Türkiye’ye yarayacak mı bilmiyoruz. Kafamızı çalıştırırsak bu piyasayı kaçırmayız maliyetlerden dolayı…’

RPT’lerde de düşüş var

Cem Altan’ın bir diğer tespiti de Uzakdoğu’nun ürün teslimatındaki gecikmeleri… Altan, Bangladeş’te de işçi problemlerinin başladığından söz ederek, ülkenin kapasiteyi artıramadığını, ürün teslimatında da gecikmeler yaşandığını söylüyor. Avrupa’daki mağazalara geç giren ürünler nedeniyle, sirkülasyonda yavaşlama olduğunu belirten Altan, “Türkiye’ye bildiğiniz gibi Avrupa’ya yakınlığımız nedeniyle tekrar eden sipariş dediğimiz RPT’ler çok gelir. Ancak Avrupa’daki bu yavaşlama nedeniyle Türkiye’ye gelen RPT’lerde de bu dönemde bir azalma görüyoruz. Bir de Ukrayna-Rusya savaşından dolayı Inditex ve H&M’in Türkiye’deki siparişlerini azaltma durumu var” diyor.

‘İhracatçı, kârsızlık noktasında!’

EURATEKS Başkan Yardımcısı Hadi Karasu da, özellikle ABD ve Avrupa piyasasını iyi bilen bir isim. Türkiye’deki hazır giyim üretimi ve ihracatıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Normalde, pandeminin bitiminden sonra ihracatta pazarın açıldığı doğru. Özellikle ABD’ye ihracat iyi gidiyor. Diğer ülkeler içerisinde hem konumu hem de sektörün kuvvetli olmasından dolayı Türkiye’ye ciddi bir rağbet var. Özetle; iş var. Maliyetlere gelince de şöyle bir durum var; müşterinin Avrupa’da enflasyon ve stagflasyon dolayısıyla fiyat artırmama konusunda bir ısrarı var. Yani perakende fiyatlarını artırmıyorlar. Buna karşılık üretimde hammadde fiyatlarında artış var. Şimdi bunun üzerine ne geldi? Örneğin bizim geçen ocak ayıyla bu ocak ayı arasında enerji maliyetimiz 5.5 kat arttı. Dolayısıyla enerji arttı, işçilik arttı… Döviz ise son 3 aydır stabil. Maliyetlerin artışıyla dövizin artışı dengeli olduğu zamanlarda ihracat sağlıklı gider, ama maliyetler yüksek, döviz sabit kalırsa bu mümkün değildir. Yani şöyle ki, enflasyon oranına göre baktığınızda Türkiye’de, eğer enflasyon konuşulan şekilde yüzde 100’lerin üzerindeyse ve döviz yüzde 3-5 artıyorsa, aradaki fark kadar içeridesiniz demektir. Dolayısıyla bu nereye kadar sürdürülebilir? Artık ihracatçı, para kazanmama, karsızlık noktasına geldi zaten.’

'Çok firma zarar görür'

Hadi Karasu, Türklerin müteşebbis ruhunun güçlü olduğunu söyleyerek, “Bilirsiniz, müteşebbis ruhumuzla iş çokken kara bakmayız, almak isteriz hepsini. Örneğin yeni yatırımlar yapıyoruz şu an, makineleri yeniliyoruz, tesisleri yeniliyoruz ki, iş var, kaçırmayalım diye. Ama eğer bu ekonomik makasa dikkat edilmezse çok firma büyük zarar görür” diyor. Türkiye’de enfl asyonun da, döviz kurlarının da gerçekçi olması gerektiğinin altını çizen Karasu, “Burada yapılması gereken şey, dövizi patlatmak değil, hayat pahalılığının önüne geçmek. Ülkede hayat pahalılığı böyle devam ettiği sürece dövizin de onu sürekli koşturup yakalamaya çalışmasının da sürdürülebilirliği yok. Öyle bir düzen de yok. Dolayısıyla hayat pahalılığı kontrol altına alınırsa, dövizin yükselip yükselmediğini kimse beklemez. Ben geleceğe yönelik uyarıda bulunuyorum. Hazır giyimin istihdamı büyütmeye devam eden ve Türkiye’nin lehine olan bir iş haline gelmesini istiyorsak, bu konulara dikkat etmemiz gerekiyor” diye konuşuyor.

Sektör Haberleri