“Elektrikte yatırım önceliği enerji oyuncusuna verilsin”
Sanko Enerji CEO’su Hakan Yıldırım, Türkiye’nin olası bir enerji krizine karşı yerli kaynakları en kısa sürede daha fazla kullanıma sunabilmek amacıyla mevcut santrallerin lisans sahalarındaki potansiyel ilave kapasitenin tamamının derhal yatırıma çevrilmesi gerektiğini söyledi.
Mehmet KARA
Sanko Holding, birçok sektörün yanında, Türkiye elektrik sektörünün önde gelen oyuncuları arasında yer alıyor. 1000 MW üzerindeki kurulu güce sahip az sayıdaki aktörden biri konumundaki Sanko Enerji’nin CEO’su Hakan Yıldırım, elektrik fiyatlarını, bu alandaki yatırımların durumunu ve gelecek beklentilerine ilişkin değerlendirmelerini Ekonomi ve Enerji Günlüğü ile paylaştı.
● Yenilenebilir kaynaklara yatırım hızı yeterli mi?
Geçen yılın verilerine göre ağırlığı sanayiciler tarafından hayata geçirilmiş yaklaşık 1250 MW’lik lisanssız güneş santrali ile 500-550 MW civarında lisanslı güneş santrali kuruldu. 700-750 MW civarında da rüzgâr santrali devreye alındı. İthal kömür santralleri ve biyokütle santralleri de var. Peki rüzgâr ve güneşte bunlar yeterli mi? Türkiye rüzgârda ve güneşte 1500- 2000 MW’ları kurabilecek kapasitede. Yıllık 4000-4500 MW santral devreye alındı. Ama geçtiğimiz 10 senedeki, rüzgârı 12 bin MW’a, güneşi 12 bin MW’a getiren yatırım hızının düştüğünü görüyoruz. Mevcut santrallere kapasite artışları var, hibritler var. Bunlara yeterli bağlantı kapasitesi tahsis edilemediğini görüyoruz.
● Neden yeterli değil?
Çünkü ülke büyüyor, zaman zaman yavaşlama olsa da uzun vadede büyümeyi sürdürecek. Dolayısıyla elektrik talebi artacak. Bu yüzden bizim de daha fazla kurulu güç oluşturmamız lazım. Önceden yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleme mekanizması (YEKDEM) vardı, YEKDEM fiyatı ile bankalar finansman sağlıyor, yatırımlar da gayet rahat yapılıyordu. Ancak ihale sistemine geçince kâğıt üzerinde proje stoku oluştuğunu ama bunun hayata geçmekte zorlandığını gördük. Çünkü ihale usulünde çok düşük fiyatlar geldi.
● Öneriniz nedir?
Şimdi Türkiye’de rüzgârda da güneşte de bence gerçekten sınırsız potansiyel var. Teknolojinin artmasıyla türbin ölçüleri falan büyüyor. Biz Sanko Enerji olarak 1000 MW’ı geçtik. Şimdi mevcut ruhsat sahalarımıza, dışarıya taşmadan ilave 400 MW rüzgâr, 300 MW de güneş santrali kurabiliriz. Zaten santralleri kurmuşuz, dolayısıyla rüzgârını biliyoruz, güneşini biliyoruz, riski sıfır. Yani 700 MW kurabiliriz ama kuramıyoruz. Çünkü çok küçük ölçülerde kapasite artışı imkanı veriliyor. Biz 1000 MW’a toplam 58 MW kapasite artışı aldık. 500 MW alsaydık, hepsini kurardık. Hem finansal gücümüz var hem proje geliştirmeyi iyi biliyoruz. Ve bizim gibi başka şirketler de var. Türkiye elektrik üretim kapasitesini hızlı bir şekilde arttırmak istiyorsa, - ki bunu yapmalı, çünkü krizin ne zaman geleceğini asla bilemezsiniz – kapasite artışı taleplerini karşılamalı.
Sanayiye, lisanssız güneş santrali kurmak üzere çok ciddi bir kapasiteler veriliyor. Geçtiğimiz bir senede 10-12 bin MW bağlantı kapasitesi verildi. Sadece çatısına, sadece hemen bitişiğindeki araziye değil, başka bir dağıtım bölgesinde bile sanayiciye şebekeye bağlanma imkanı veriliyor. Yani sanayici aslında elektrik oyuncusu oluyor ama biz elektrik üreticisi kimliğimizle kapasite alamıyoruz.
● Nasıl yapılmalı, biraz ayrıntılandırır mısınız?
Sanayici öztüketimini karşılamak üzere çatısına kursun, hemen bitişiğindeki araziye kursun, üretimini ve tüketimini aynı baradan bağlasın, tüketimini düşürsün, burada hiçbir sıkıntı yok. Ama Erzurum’daki bir sanayici gidip de İstanbul’da Bursa’da elektrik yatırımı yapmaya başlayınca onlar artık enerji oyuncusu olur. E her işi de o işi yapagelen daha iyi bilir. Sanko Enerji olarak söylüyorum, biz enerji yatırımcısı olarak elektrik işini daha iyi biliriz ama çimento, ayakkabı, tekstil üretmeyi bilmeyiz, esas işi bu olanlar daha iyi bilir. Dolayısıyla herkesin kendi alanında yatırım yapması, elektrik üretimi alanındaki yatırımların da elektrik üreticileri özelinde toplanması daha yerinde olacaktır. Eğer burada bir kapasite varsa bu kapasitenin elektrik üreticilerine dağıtılması daha yerinde olacaktır.
● Sektöre girişleri kısıtlayalım mı yani?
Hayır. Ama belki de şunu söylemenin zamanı geldi. Türkiye’de elektrik üretim tesisi kurmak isteyen yeni bir oyucuya gerçekten ihtiyaç yok. Belli kapasitenin üzerindeki mevcut oyuncuların, yatırımcıların bunu en verimli ve en hızlı şekilde yapabileceklerine inanıyoruz diyerek orada bir öncelik gerilmesi gerekebilir diye düşünüyoruz. Yoksa 5’er 10’ar MW, MW, 5 MW gibi paylarla kaynakların verimsiz kullanılması söz konusu olur. Yüzlerce orta ve büyük ölçekli santral sahibi var. Bunların her biri 50-100 MW kapasite arttırsa zaten Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye dönüşüm problemi diye bir problem kalmaz. Bir limitleme değil ama hızlı gidebilmek için özenli davranmak lazım. Biz Sanko Enerji olarak 300 kişilik şirketiz, 1000 MW’lik üretim tesisi kurmuşuz. 15 senedir enerji yatırımı yapıyoruz. Bizim kapasitemizde, bizim tecrübemize sahip başka şirkeler de var. Bu büyüklükteki şirketler 50 MW, 100 MW gibi yatırımlarla değil daha büyük işlerle, büyük projelerle uğraşmalı, hatta uğraşabilir, yeter ki kapasiteler tahsis edilsin.
● Hibrit yatırımlardaki sınırlamalar da bir engel mi?
Bizde kâğıt üzerinde birçok şey güzel. Hibrit projelere yatırımlar da bunlardan biri. Rüzgâr santralleri, ilave güneş kurulup hibrit tesislere çevriliyor. İlave kaynak santralinin lisans sahasına bütünleşik olması gerekiyor. Jeotermal santrallerin lisans sahası büyük ovada ve buralara güneş kuramıyorsunuz. Diyoruz ki JES’lerin çok geniş ruhsat sahaları var, dağlık, tepelik, çorak arazi. 70 MW’lik JES’imiz var, bunun 15 MW’lik iç tüketimi var. Sanayici çırçır fabrikasının iç tüketimini karşılamak üzere güneş santrali kurabiliyor, ben JES’imin iç tüketimini karşılamak üzere güneş santrali kurmak istediğim zaman kuramıyorum. Halbuki sanayiciye farklı dağıtım bölgesinde GES kurma imkanı veriliyor, JES’e de farklı dağıtım bölgesinde bu imkan verilsin. Hadi farklı dağıtım bölgesinde verilmiyor, en azından ruhsat sahası içinde bir yere kurma imkanı tanınsın.
● HES’lerde hibrit imkanı nasıl?
Hidroelektrik santralimize hibrit yatırımı yapmak istiyoruz. Rezervuarımızdaki su içme ve kullanma suyu kapsamında. İçme ve kullanma suyu yönetmeliğine gidiyorsunuz, diyor ki göl aynasından bir kilometrekare açılman lazım. Bu sefer EPDK’nın hibrit mevzuatındaki mevcut tesis ile bütünleşik olma şartını tutturamıyorsunuz. Yani iki mevzuat metni birbiriyle konuşamıyor, uyuşamıyor. Biri bir kilometre açıl derken diğeri açılırsan hibrit yapamazsın diyor. Oysa biz 50-100 MW güneş santrali kuracağız, sahadaki potansiyel çok güzel, yüksek. Aslında çözüm hiç zor değil, eğer mevcut tesis içme ve kullanma suyu havzasında ise bütünleşik şartı “bir kilometre açılabilirsin” şeklinde düzenlense bizim durumumuzdaki işletmeciler 50-100 MW daha ilave santral kurabilecek.
● Bataryalı rüzgâr ve güneş tesisleri konusu ne durumda?
Hem müstakil hem bataryalı RES ve GES için binlerce MW başvuru oldu. Denildi ki 100 MW’lik santral ön lisansı almak istiyorsan 100 MW’lik batarya yapacaksın. Bugünkü maliyetlerle 100 MW’lik rüzgâr santrali maliyetinin üzerine 100 MW batarya yatırımının maliyetini de eklediğinizde bu proje fizibıl değil. Bizim önerdiğimiz dörtte bir oranı uygulansaydı ilk bataryalar çoktan kurulmuş olurdu. Türkiye’de batarya imalatı artar, maliyeti de düşerdi belki.
HES yatırımcısını ciddi bir sıkıntı bekliyor
Hakan Yıldırım, enerjide bu yılki en kritik meselenin “ciddi bir kuraklık yaşanması” olduğunu vurguladı. Yıldırım, “Türkiye’de havzalara toplam su geliş miktarı 2022 yılına göre yüzde 55 azaldı. Son 40 yılın en kurak kışını yaşıyoruz, kar yok, dolayısıyla HES’lerde ciddi bir sıkıntı var. Ama bir taraftan da azami uzlaştırma fi yatı (AUF) mekanizması ile yenilenebilir kaynaklı elektriğin fi yatına 1600 TL’lik üst sınır var. Ancak şimdi bu santrallerin de bir şekilde kendi borçlarını ödemesi lazım. Su yok, fi yat limitli. Şu anda piyasadaki fi yat 120-130 dolar ise en azından az su ile buna yakın bir fi yat mekanizması lazım. Dolayısıyla HES’lerin diğer yenilenebilir enerjilerden ayrıştırılarak AUF’un yukarıya çekilmesi lazım. Aksi takdirde HES işletmecilerini ciddi bir sıkıntı bekliyor” dedi.
Spot elektrik fiyatı daha da gerileyecek
Hakan Yıldırım, geçtiğimiz yıl 4 bin TL seviyelerinin üzerine çıkan spot elektrik fi yatlarının bugünlerde 2000 TL/MWh seviyesine yaklaşmasının doğalgaz ve ithal kömür fi yatlarındaki düşüşün megavatsaat başına elektrik üretim maliyetlerini düşürmesinden ileri geldiğini söyledi. Bu yılki ortalama fi yatın 130 dolar civarında olacağı öngörüsünde bulunan Yıldırım “Uzun vadede bu tekrar 80 dolar civarına çekilecektir” dedi.