Şanlıurfa Yeryüzü Pazarı, agro-ekolojik kalkınmanın merkezi olacak
Şanlıurfa’daki yerli tohumları koruyarak gelecek nesillere aktarmak, insan sağlığı ve ekolojik yaşamı tehdit eden konvansiyonel tarıma karşı agro-ekolojik tarımı teşvik etmek amacıyla 2017 yılında kurulan Göbeklitepe Slow Food, güvenilir, iyi, sürdürülebilir ve adil gıda tüketimini yaygınlaştırmak üzere Şanlıurfa Yeryüzü Pazarı’nı kurmaya hazırlanıyor.
MEHMET NABİ BATUK / ŞANLIURFA
Şanlıurfa’da 2017 yılında güvenilir, adil ve iyi gıda üretimini teşvik etmek amacıyla faaliyetlerine başlayan Göbeklitepe Slow Food, konvansiyonel tarımın yerine agro-ekolojik tarım faaliyetlerinin güçlendirilmesi amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.
Kentteki tarım faaliyetlerinde yürüttüğü bilinçlendirme çalışmalarıyla iyi tarımın yaygınlaşmasına katkı koyan girişim, yerel dinamiklerle işbirliği içinde hayata geçireceği Şanlıurfa Yeryüzü Pazarı ile de agro-ekolojik tarım üreticileri için önemli bir pazarlama gücü kurmayı hedefliyor. Toplam üye sayılarının 8 olduğunu ifade eden Göbeklitepe Slow Food Lideri Muhammed Badıllı, ekiplerinin içerisinde turizm ve tarım başta olmak üzere pek çok sektörden isimlerin yer aldığını kaydetti.
Tarım havzalarında bugüne kadar agro-ekolojik tarım ve kırsal alanların turizme entegrasyonu için özel projeler yürüttüklerini belirten Badıllı, “Hedefimiz bölgemizdeki geleneksel ve doğal biyo çeşitliliğimiz konvansiyonel ve hibrit tarım yöntemleri karşısında korumak. Mücadelemizin tarla aşamasında önemli bir yol kat ettik. Yerel tohum çeşitlerimizi bölgeye getirerek üretimini yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Şuanda elimizdeki toplam yerli buğday çeşidimizin sayısı 21’e ulaştı. Buğday dışında beji domates, biber, mercimek, acur, zeytin ve özel yabani buğday çeşitlerini bölgeye kazandırdık. Şuanda yerel tohum bankası gibi çalışıyoruz. Geleneksel tarıma geçen üreticilerimizin ürünlerini en katma değerli şekilde değerlendirebilmesi için Şanlıurfa Yeryüzü Pazarı projemizin hazırlıkları devam ediyor. Bu projede yerel yönetimlerle işbirliği içinde çalışmayı hedefliyoruz. Yeryüzü pazarımız hem Urfalılara hem de bölgemize gelen yerli ve yabancı misafirlerimize güvenli, sağlıklı adil ve iyi gıda erişimi sağlayacak” dedi.
Şanlıurfa Yeryüzü Pazarı için yerel yönetimlerle temaslarını daha da sıklaştıracaklarını belirten Muhammed Badıllı, “Pazarı oluşturacak üretim gücünü oluşturduk. Üreticilerimizin tamamı geleneksel yöntemlerle üretim yapıyorlar. Bu üretim gücünü doğru pazarlama stratejileri ile sürdürülebilir kılmak istiyoruz. Önceliğimiz Şanlıurfa Yeryüzü Pazarı’nın kurulması. Eski Urfa bölgesinde pek çok noktada saha incelemeleri yaptık. Amacımız sadece üreticilerimizin ürünlerinin değerlendirilmesi değil. Aynı zamanda kent turizmine de aktif katkı sağlamak. Bıçakçı Meydanı, Rabia Meydanı ve tarihi evlerimizin bulunduğu sokaklar pazarımız için önemli bir potansiyel barındırıyor. Ayrıca Karaköprü ilçemizde de tespit ettiğimiz önemli alanlar var. Pazarımızı haftanın 6 günü kurulacak şekilde hazırlıyoruz. Üretimi izlenebilir, güvenilir, denetimli gıda çeşitlerimizi buradan insanlara sunacağız. Pazarımızda ürünler doğal ambalajlarla pazarlanacak. Plastik kullanımı olmayacak. Üreticilerimizle ilgili de bazı eğitim faaliyetlerimiz devam ediyor. Pazarımızda ham tarım ürünleri değil, aynı zamanda yarı mamul ve son tüketiciye yönelik türev tarım ürünleri de yer alacak. Mercimek unu, çeşitli domates sosları, kurutmalık ürünlerimizin yoğun talep görmesini bekliyoruz” diye konuştu.
“Urfa ata tohumlarının izini Datça, Kars ve Çanakkale’de bulduk”
Urfa’da 2017 yılında yaptıkları araştırmalarda yerli buğday tohumuna rastlamadıklarını ifade eden Muhammed Badıllı, şöyle devam etti:
“Konvansiyonel tarımla mücadelemizi büyütmek için kentimizde unutulmaya yüz tutmuş yerli tohumlara erişimi güçlendirecek projeler yürütüyoruz. Yerli tohumlarımızın izini ABD, Datça, Çanakkale, Kars’ta bulduk. En önemlisi 1936 yılında Urfa’dan Amerika’ya taşınan ve ABD gen bankasından 10 ar tane aldığımız Havrani ve Kendehari isimli iki çeşitimiz oldu. Tohumlarımızı geleneksel yöntemlerle çoğaltarak küçük aile işletmelerimize dağıtıyoruz. Ayrıca ekim aşamasından hasat aşamasına kadar üretim sürecini denetliyor, kimyasal ilaç ve gübre kullanılmasına izin vermiyoruz. Hayvan besiciliğinde de sahip olduğumuz meraların en verimli şekilde kullanılması için planlı otlama sistemine geçtik. Planlı otlatma yaparken toprağa karbon çekerek iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya çalışıyoruz. Bizimle birlikte bu yöntem diğer köylerimize de doğal olarak yayıldı. Bu sayede hem bitki faunamızı korurken, yem maliyetlerimizi de azaltıyoruz. Ayrıca organik atıklarımızın tamamını kompost haline getirek gübre olarak değerlendirip karbon emisyonlarımızı sıfırlıyoruz.”