'Saman ithalatı tekrar gündeme gelebilir'
İklim krizi, buğday üretimini olumsuz etkilerken, hayvancılık sektörünün en önemli girdi kalemlerinden biri olan kaba yem üretiminde de düşüş bekleniyor. EÜ Ziraat Fakültesi Süt Teknolojileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Raşit Uysal’a göre saman ithalatı tekrar gündeme gelebilir.
NURETTİN BAKİ-İZMİR
İklim krizi, tarımsal üretimde etkilerini bu yıl geçen yıllara göre çok daha sert bir şekilde gösterdi. Aşırı sıcaklar ve yağışların dengesiz yağması buğday üretimini olumsuz etkilerken, besicilerin en önemli girdi kalemlerinden birisi olan yem üretiminde de ciddi sıkıntılar yarattı.
Buğday üretiminde yaşanan düşüş aynı şekilde yem üretimine de yansıyor. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Raşit Uysal’a göre, bu sezon Türkiye’nin ihtiyacı olan kaba yem; üretimden karşılanmayacak, bu yüzden saman ithalatı tekrar gündeme gelebilir.
Uysal, “Akaryakıta gelen zamlardan sonra tarlada bitki üretimi ve bu bitkilerin taşıma maliyetleri arttı. Elektriğe gelen zamlar ve işçilik maliyetleri de üretimi zorlaştırdı. Çiğ süt fiyatı enflasyonun altında kaldı. Fiyatlar güncellenmezse hayvanlar kasabın yolunu tutacak. Her şeye zam geldi, çiğ süt fiyatları değişmedi. Türkiye’nin buğday ihtiyacı 22 milyon ton iken, bu sezon rekolte 17 milyon ton olarak tahmin ediliyor. Hem kesif hem de kaba yem açığı ortaya çıktı. Gıda egemenliğimizi yitirebiliriz” dedi.
“Yem kaynakları artırılmıyor”
Ülkenin hayvan yemleri konusunda ithalatçı bir ülke olduğunu anımsatan Uysal, Türkiye’nin hayvan varlığını artırmaya çalıştığını ancak yem kaynaklarını aynı oranda artırmadığını ifade ederek, “Türkiye uzunca bir süredir yem katkı maddeleri yani mısır ve soya açısından net ithalatçı bir ülke. Kanatlı hayvanların (tavuk) beslenmesinde kullanılan mısır ve soya ağırlıklı olarak ithal ediliyor. Yıllık 2 milyon ton soya gereksinimini 1 milyon 950 bini ithal ediliyor. Mısırın ise bir kısmı ülke içerisinde üretiliyor. İthal edilen mısır ve soyanın hemen hemen tamamı da GDO’lu tohumlardan elde edilmiş. Bir de böyle bir sorun var. Türkiye son yıllarda hayvan varlığını arttırmaya çalışıyor. Hayvan varlığı artınca yem kaynaklarının da arttırılması gerekiyor. Öyle oluyor mu? Hayır” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye et ve süt krizine sürükleniyor”
Yem fiyatlarıyla baş edemeyen besicilerin hayvanlarını kesime gönderdiğini de vurgulayan Uysal, “Buna hayır demek gözlerini ve kulağını köylerden gelen çığlıklara kapatmak anlamına gelir. Yem açığı fiyatları tetikliyor, yetiştirici kendini kurtaracak ve bir miktar da kar edecek satış fiyatını bulmadığında da hayvanlarını kasaba gönderiyor. Süt hayvanı yetiştiricisi sütten kazanamayınca ineklerini yüksek fiyata satıyor. Üretimden ve doğurganlıktan çıkan inekler bir daha yavru veremiyor. Bu da ülkenin hayvan varlığını etkiliyor. İlk günlerde kesilen hayvanlardan dolayı et sıkıntısı yaşanmazken arkadan ineklerin doğurdukları danalar gelmedikleri için zamanla et sıkıntısı baş gösteriyor. Et fiyatları yükseliyor, düşürmek için ithalat izni çıkıyor, gümrükler sıfırlanıyor, başka ülkelerin üreticilerinin cebine milyon dolarla konuyor ve ülke et ve süt krizine sürükleniyor” dedi.