Kocaer Çelik, katma değerli üretimle büyüyor
Üretiminde nihai ürünlerin payını artırarak büyümeye devam eden Kocaer Çelik, mevcut güneş enerjisi santrali ve yapımı devam eden jeotermal enerji santrali ile de ihtiyacı olan enerjinin tamamını temiz ve sürdürülebilir kaynaklardan elde etme yolunda ilerliyor.
AHMET USMAN / İZMİR
İzmir’in Aliağa ilçesindeki tesislerinde 60’a yakın kalitede, çeşitli cins ebat ve kalınlıklarda 12 binden fazla türde çelik profil üreten Kocaer Çelik, iki yıl önce kurduğu Çelik Servis Merkezi ile katma değerli üretime odaklandı.
Son 6 yıldır sektöründe Ege’nin ihracat lideri olan Kocaer Çelik’in Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Mehmet Çakmur, 60 yıllık deneyime sahip olan şirketin yıllık 800 bin ton çelik profil üretimi, 180 bin ton servis merkezi, 100 bin ton sıcak daldırma galvaniz kapasitesine sahip olduğunu belirtti. Butik üretim anlayışıyla çalıştıklarını belirten Çakmur, “Büyük ölçekli ve standart ürün üreten üreticilerle rekabet etmiyoruz. Onlar bizim kadar esnek olamazlar. Müşterilerimizin tek bir parça ürün talebini dahi karşılayabiliyoruz” dedi.
Yeni yatırımlarla Çelik Servis Merkezi’nin kapasitesini 120 bin tondan 180 bin tona çıkardıklarını anlatan Çakmur, “Makine parkurumuzu da sürekli geliştiriyoruz. Önümüzdeki dönemde merkezin kapasitesini hem Türkiye'de hem de farklı coğrafyalarda artırmayı hedefliyoruz. Standart malzeme yerine projelere özel malzeme üretimine odaklandık. Bu da yaratılan katma değere de olumlu yansıyor. Sektördeki ortalama kilogram ihracat değeri 70 dolar/cent seviyesinde. Bizim standart ürünlerimizde bile bu değer daha yüksek. Çelik Servis Merkezi’nde ek işlemli ürünlerde ise katma değerimiz sektör ortalamasına göre çok daha yukarılarda. Bu, ihracat performansımıza da yansıyor. Satışlarımızın büyük bir bölümünü yurtdışına gerçekleştiriyoruz. Son 6 yıldır sektörümüzde Ege’nin ihracat lideriyiz. Son üç yıldır da çelik sektöründe organik büyüme sağlayan nadir şirketlerden biriyiz” dedi.
“Yurtdışı dağıtım kanallarımızın sayısını artıracağız”
İngiltere ve İrlanda’da 20 bin metrekare kapalı depo alanına sahip dağıtım ağları bulunduğunu ifade eden Çakmur, şöyle konuştu: “Burada kendi ürünlerimiz yanında müşterilerin talebine özgü farklı ürünleri de son tüketiciye ulaştırıyoruz. Bu yatırımı demir çelik marketi gibi konumlandırdık. Hedeflerimiz arasında yeni dağıtım kanalları açmak var. Fizibilite çalışmalarımız sürüyor. İhracatta Türkiye’nin pazarları oldukça değişken. Bu nedenle depolarımızla bulunduğumuz ülkenin iç pazarında da aktif bir oyuncu olmayı hedefliyoruz. Ayrıca Türkiye’de KCR Dış Ticaret adıyla yeni bir şirket kurduk. Bu şirketimiz, sadece kendi ürettiğimiz ürünlerin değil, farklı malzemelerin de ihracatını yapacak şekilde faaliyet gösterecek.”
Jeotermal enerji santrali 2026’da devrede
Sektörün en önemli maliyet kalemlerinin hammadde, enerji ve işçilik olduğunu belirten Çakmur, “Türkiye özellikle işçilik maliyetleri nedeniyle rekabet gücünü kaybetmeye başladı. Keza enerji de aynı şekilde. Aliağa’daki fabrikalarımızın çatısında kurulu 9,2 MW kurulu gücündeki güneş enerjisi santrallerimiz (GES) öz tüketimimizin üçte birini karşılıyor. Grup şirketi Kocaer Enerji tarafından Aydın’ın Kuyucak ilçesinde çalışmaları süren 24 MW kurulu gücündeki jeotermal enerji santrali (JES) 2026 yılında devreye girecek. Bunun yaklaşık %20'si ve çatı üstü GES'ler mevcut elektrik ihtiyacımızın tamamını karşılayacak. JES’in kalan yaklaşık %80'ini ise sisteme satacağız. 2026 sonrasında JES kapasitemizi artıracak yeni faz yatırımlarını devreye almayı planlıyoruz. Bu yatırımlar, yalnızca maliyetlerimizi düşürmekle kalmayacak, aynı zamanda AB'nin 2026'da uygulamaya koyacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile gelecek vergi yükünden etkilenmemizin önüne geçecek” diye konuştu.
“Sektörün çıkışı katma değerli üretimde”
Türk demir çelik sektörünün birkaç yıldır sıkıntılı bir süreçten geçtiğini vurgulayan Mehmet Çakmur, yüksek enflasyonun etkisinde TL bazında yükselen üretim maliyetlerine karşın, döviz kurlarının yerinde saydığını hatırlattı. Sektörün doğal pazarı olan Ortadoğu ülkelerinin yaptıkları yatırımlarla Türkiye’nin rakibi haline geldiğine değinen Çakmur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa ekonomisindeki durgunluğun devam etmesi, en önemli pazarlarımızdan birini olumsuz etkiliyor. Bu süreçte, rekabetçi olamayan ve kendini yenileyemeyen şirketlerin sektörden çıkma riski bulunuyor. Sektör, büyümesini sağlayan ucuz enerji ve işçilik gibi avantajları artık yitirdi. Bu nedenle, ayakta kalmak isteyen firmaların katma değerli üretime daha fazla odaklanması lazım. Standart üretimle iç pazarın ihtiyaçlarını karşılamak mümkün olsa da, bu durum ihracatta rekabetçi bir pozisyon elde etmemizi sağlamaz.”