GAP Bölgesi rejeneratif ve organik pamuk üretim merkezi oluyor
GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin girişimiyle 2009 yılından beridir iyi pamuk uygulamalarının yaygınlaştırıldığı GAP Bölgesi’nde rejeneratif ve organik pamuk üretimine yönelim sürüyor. 2023–2024 pamuk sezonunda Şanlıurfa ve Diyarbakır’da 38.000 ha alanda 1827 Çiftçi tarafından 85.200 ton lisanslı lifli pamuk üretildi. Bölgede rejeneratif ve organik pamuk üreten şirket sayısı da 3’e ulaştı. Önümüzdeki dönemde tekstil sektöründeki organik ve rejeneratif siparişlerin artmasıyla birlikte GAP Bölgesi’nin rejeneratif ve organik pamukta önemli merkezlerden biri olması öngörülüyor.
MEHMET NABİ BATUK / ŞANLIURFA
Türkiye tarımsal üretiminde bir devrim olan GAP Eylem Planı kapsamında inşa edilen Atatürk Barajı’nın 13 Ocak 1990 yılında su tutmaya başlamasıyla birlikte Karacadağ bölgesinde üretimi yaygınlaşan pamukta verimi, kaliteyi ve randımanı artıracak iyi pamuk girişimleri devam ediyor. GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin öncülüğünde UNDP, İyi Pamuk Uygulamaları Derneği ve Better Cotton İnitiative (BCI) işbirliğinde 2020 yılından beridir sürdürülen çalışmalar sayesinde 2021 yılında 680 Çiftçi ve 14.600 ha alanda 34.320 ton lifli pamuk üretimi ile başlayan süreç 2023–2024 pamuk sezonunda Şanlıurfa ve Diyarbakır’da 38.000 ha alanda 1827 çiftçi tarafından 85.200 ton lisanslı lifli pamuk oranına ulaştı.
2024-2025 üretim sezonunda ise toplamda 2237 çiftçi ile 50.177 ha alanda 112.500 ton İyi Pamuk lisanslı, lifli pamuk üretimi hedefleniyor. GAP Bölgesi için hem ekonomik hem de stratejik anlamda özel bir konumda yer alan pamukta Türkiye üretiminin %60‘ı gerçekleştiriliyor. Sürdürülebilir pamuk üretimini çevresel, sosyal ve ekonomik yönleriyle ele alan ve bütünsel bir yaklaşım olan İyi Pamuk (Better Cotton) Standart Sisteminin bölgede yaygınlaşmasıyla bir yandan tarımsal üretimde verim ve katma değer artırılırken bir yandan da bölgenin rekabet gücü daha da artırılıyor. İyi pamuk uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte küresel tekstil sektöründe trend haline gelen organik ve rejeneratif pamuğun üretimi de son 3 yıldır bölgede yapılıyor. Maritaş Denim, DoCotton ve Çalık Denim bölgedeki rejeneratif ve organik pamuk üretim alanını ve miktarını her geçen sezon daha da artırıyor. Tekstil sektöründe organik ve rejeneratif pamuk talebinin artış göstermesiyle birlikte GAP Bölgesi’nin bu alanda da önemli merkezlerden biri haline gelmesi öngörülüyor.
Canbel, CSF ve Carboneg projeleriyle çiftçiye sürdürülebilirlikten ek gelir alanı yaratıyor
Tarım sektöründe sürdürülebilirlik ve yenilikçi üretim tekniklerine odaklanan Canbel Tarım’ın Genel Müdürü Sibel Elbir, GAP Bölgesi’nde sürdürdükleri çevre dostu tarım projeleri ve çiftçi destek programları ile hem yerel kalkınmaya hem de küresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağladıklarını söyledi. BASF Tarım Çözümleri tarafından geliştirilen CSF (Certified Sustainable FiberMax®) projesi ile sürdürülebilir pamuk üretim modelini GAP Bölgesi’ne uyguladıklarını kaydeden Sibel Elbir, “Bu proje, tekstil tedarik zincirinin sorumlu ve izlenebilir pamuk üretimi ihtiyacını tam anlamıyla karşılayan, sürdürülebilir tarım uygulamaları kullanarak yüksek kaliteli pamuk üreten, sertifikalı, sürdürülebilir ve her aşamasında izlenebilirliği sağlayan pamuk üretimidir. FiberMax® pamuğu, özellikle verimliliği ve lif kalitesiyle bilinir, CSF sertifikası, bu pamuğun çevre dostu ve sorumlu üretim yöntemleriyle yetiştirildiğini garanti eder. CSF sertifikalı çiftçiler, su tasarrufu, toprak sağlığının korunması, biyolojik çeşitliliğin desteklenmesi ve kimyasal kullanımının azaltılması gibi sürdürülebilirlik kriterlerine uymak zorundadır. Bu program, tekstil endüstrisinde sürdürülebilir pamuk kaynaklarının önemini vurgular. CSF Sertifika Programı, 2015 yılından bu yana Yunanistan’da uygulanmakta olup, ülkemizde ilk defa bu sezonda pamuk üretiminde önemli iki şehrimiz olan İzmir ve Şanlıurfa’da lider çiftçi ve çırçır işletmeleri ile hayata geçirilmiştir. Program, tekstil sektörünün her paydaşını ayrı ayrı değerlendirmekte, sertifikalandırmakta ve izlenebilirlik zincirini sürdürmektedir. Tedarik zincirinin ilk halkası olan çiftçi ve çırçır işletmelerimiz ile bu yıl başarı ile tamamladığımız süreci, diğer paydaşlar ile devam ettireceğiz.” dedi.
“Rejeneratif tarım yapan çiftçinin karbon kredilerine erişimini sağlıyoruz”
Sürdürülebilir tarımda en önemli unsurlarından birisinin de karbonu toprakta tutan sistemler olduğuna dikkat çeken Sibel Elbir, bu sistemler sayesinde hem tarımsal faaliyetlerin devam etmesi hem de iklim krizinden kaynaklanacak kayıpların en aza indirildiğini kaydetti. Bu süreci desteklemek ve hızlandırmak için çiftçilere rejeneratif tarım uygulamaları konusunda destek verirken aynı zamanda karbon kredisi piyasasına entegre olmalarını sağladıklarını ifade eden Elbir, “Carboneg, çiftçilerin karbon ayak izini azaltmalarına ve karbon sertifikaları kazanarak ek gelir elde etmelerine olanak tanıyan sürdürülebilirlik ve karbon kredisi projesidir. Toplumsal faydayı ön planda tutan Carboneg projesinin Türkiye’deki tek yetkili temsilcisi olarak proje uygulamalarına başladık. İlk yılımızda yaklaşık 12.000 hektar alanda projeyi başlattık. Amacımız, regeneratif tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak, karbon ayak izini azaltmak, karbonu toprakta tutmak ve çiftçilere ek gelir imkânları sunmaktır. Proje, tarımsal üretim yapan çiftçilerin, toprak yönetimi ve regeneratif tarım gibi sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla karbon tutma kapasitelerini artırmalarını amaçlıyor” diye konuştu.
Rejeneratif tarım karbon emisyonunu azaltmada bir araç olabilir
Karbonun toprakta tutulması iklim krizini hafifletmek için çok önemli bir adım olduğunu ifade eden Sibel Elbir, şöyle devam etti:
“Rejeneratif tarım uygulamaları toprak sağlığının geri kazanılması, biyoçeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi için önemli rollere sahip olması Carboneg projemizi hayata geçirmemizin ana sebepleridir. Carboneg projesi, çiftçilere birçok avantaj sağlıyor. Karbon sertifikalarıyla çiftçiler, rejeneratif tarım uygulamalarıyla toprakta daha fazla karbon tutarak karbon kredisi sertifikaları kazanıyor. Bu sertifikaları karbon emisyonlarını dengelemek isteyen şirketlere satarak ek gelir elde ediyor. Sürdürülebilir tarım eğitimleriyle çiftçilere, toprağı koruyan, su ve enerji tasarrufu sağlayan, kimyasal kullanımını azaltan uygulamalar konusunda eğitimler sunuyoruz. Toprak sağlığının iyileştirilmesiyle proje, toprağın organik madde içeriğini artırarak verimliliği yükseltir, bu da uzun vadede daha sürdürülebilir ve yüksek kaliteli üretim sağlar. Ekolojik dengeyi koruma: Carboneg, biyolojik çeşitliliği artırarak çevresel dengeyi korumaya yardımcı olur. Bu, hem üretim maliyetlerinin düşmesine hem de çevresel etkinin azaltılmasına katkı sağlar. Proje, Türkiye'de tarım alanındaki karbon ayak izini azaltma hedefleriyle öne çıkıyor ve çiftçilerin hem regeneratif tarım uygulamalarına adapte olmalarını hem de küresel iklim değişikliğiyle mücadelede aktif rol almalarını destekliyor. Ayrıca çiftçilerin yerel ve uluslararası pazarlarda daha rekabetçi hale gelmesine katkı sağlıyor.”
Maritaş, rejeneratif pamuk projesinde yıllık 250 ton kütlü pamuk elde ediyor
Kahramanmaraş’ta iplikten dokumaya tam entegre üretim tesislerinde 24 milyon metre kumaş kapasitesiyle toplamda 340 şirkete kumaş üreten, ulusal ve global denim markalarının en önemli çözüm ortaklarından biri olan Maritaş Denim, 2023 yılında Harran Ovası’nda 500 dönüm arazi üzerinde başlattığı rejeneratif pamuk projesinde ikinci hasadı da gerçekleştirdi. Türkiye’nin TÜBİTAK destekli, Harran Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi işbirliğinde yürütülen ilk rejeneratif pamuk projesi olan çalışmada yıllık yaklaşık 250 ton rejeneratif kütlü pamuk rekoltesi elde ediliyor. Pamuktan önce toprağa azot bağlaması için yapılan mercimek üretiminde de yaklaşık 165 ton rekolte sağlanarak mercimek ithalatın geriletilmesine aktif katkı sağlanıyor.
Maritaş Denim Genel Müdür Yardımcısı Fatih Kesim, rejeneratif pamuk hikâyelerinin 2022 yılında Amerika’dan aldıkları sipariş ile başladığını söyledi. İlk olarak rejeneratif pamukları Brezilya’dan temin ettiklerini ancak bu aşamada ciddi bir nakliye maliyeti ve karbon emisyonu ile karşı kaldıklarını ifade eden Fatih Kesim, “ABD’den aldığımız bir sipariş üzerine Brezilya’daki pamuk üreticileriyle çalışmak zorunda kaldık. Hammaddeyi sağlamak için yüksek lojistik maliyetlere, termin sürelerine ve tonlarca karbon emisyonuna neden olan bir tedarik hattı ile çalışmak zorunda kaldık. Sürdürülebilir üretimin önündeki bu engelleri kaldırmak için Harran Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi’ndeki danışman akademisyenlerimizle rejeneratif pamuk projemizi hazırlayarak 2023 yılında TÜBİTAK’a sunduk. Geldiğimiz noktada 2’nci kez yüzde 100 yerli rejeneratif pamuğumuzu hasat etmenin gururunu yaşıyoruz. Bu sayede de karbon emisyonlarının ürüne en çok etki eden lojistik aşamaları da yok etmiş olduk. Rejeneratif iplik ve kumaş siparişlerimiz için artık 10 binlerce mil öteden rejeneratif pamuk getirtmiyoruz. Harran Ovası’ndan yüksek kalitede rejeneratif pamuk tedarik ederek hem ülkemizin tarımsal üretim potansiyeline katkı sağlıyoruz hem de ithal hammaddelerin lojistiğinde ortaya çıkan yüksek karbon salınımının önüne geçiyoruz” dedi.
İndigo boyanın ana hammaddesi çiğit otunu da Türkiye’de yetiştirecek
Uzun bir süredir Ar-Ge ve innovasyona yatırım yaptıklarını kaydeden Fatih Kesim, sektörlerinde ciroya oranla Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan en büyük denim firması olduklarını söyledi. Temel hedeflerinin sürdürülebilir üretim süreçlerini hammadde üretiminden endüstriyel üretim proseslerinin tamamına yaymak olduğunu dile getiren Kesim, “Terra boyama ve kil boyama prosesleri ile boyalamada tamamen doğadan aldığımız killeri kullanmaya başladık. Cycle-FX projemizde doğada geri dönüşebilen lifleri kullanarak bir ürün üretmeyi başardık. Üretim proseslerinde doğadan alınan bio materyallerin kullanılması noktasındaki çalışmalarımız devam ediyor. Son olarak indigo boya prosesleri için Hindistan’dan getirilen ithal hammadde ürünleri yerine kendi boyamızı üreteceğiz. Projemiz TÜBİTAK’ta kabul edildi. Proje kapsamında Gaziantep Üniversitesi ile Akdeniz Üniversitesi işbirliğinde indigo boyanın ana hammaddesi olan çiğit otunu da yetiştirmeye başlayacağız” diye konuştu.
DoCotton organikten sonra rejeneratif pamuk üretimine de başladı
Sahip olduğu entegre üretim tesisleri ve sözleşmeli çiftçileriyle tarımdan modaya kadar her aşamanın bilgi birikimini somutlaştıran DoCotton, 2007 yılında ilk organik pamuk projesini 2022 yılında da rejeneratif pamuk projesini hayata geçirdi. Genç bir şirket olmasına karşın Türkiye’de ithal edilen pamukta yüzde 12’lik payıyla dikkat çeken firma, doğa dostu ve sürdürülebilir üretim hedefiyle rejeneratif ve organik pamuk projelerinde büyümeye devam ediyor. DeCotton Group Başkanı Dr. Mehmet Doğan, 2024 yılı itibarıyla, yurtiçi projelerinde hem üretim alanlarını genişletip hem de rejeneratif pamuk verimliliğinde ciddi bir artış gözlemlediklerini kaydetti.
Bu artışın çevresel faydalar sağlarken, yüksek kaliteli organik pamuk üretimlerini de desteklediğini ifade eden Dr. Mehmet Doğan, “Sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşmak adına 2024 performansımız, şirketimiz için önemli bir kilometre taşı oldu. Hem verimlilik hem de kalite açısından geleneksel yöntemlerin avantajlarını değerlendirirken, çevreye duyarlı tarım uygulamalarını artırıyoruz. Sürdürülebilir üretim alanında gündemimizde, rejeneratif tarımın yaygınlaştırılması ve ülkemizde daha geniş alanlarda organik pamuk ekimini artırmak var. Toprak sağlığını korumaya yönelik özel sulama teknikleri ve doğal gübreleme projeleri geliştiriyoruz. Ayrıca, karbon emisyonlarını azaltmak için enerji verimliliği yüksek altyapı yatırımlarına odaklanıyoruz. Tedarik zincirimizde sürdürülebilirlik odaklı iyileştirmeler yaparak ürünlerimizin çevre dostu özelliklerini daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu projelerle, çevresel etkiyi azaltırken çiftçilerimize, paydaşlarımıza toplumsal faydayı artırmayı amaçlıyoruz” dedi.
Sürdürülebilir tarım ile ürün kalitesi ve verimini artırıyor
Sahada karşılaştıkları en önemli zorluklar arasında su kaynaklarının yetersiz kalması, toprağın iyileştirilmesi için gereken uzun süreç, rejeneratif/organik üretim tekniklerinin eğitimleri ve girdi maliyetlerinin yer aldığını belirten Dr. Mehmet Doğan, “Bu süreçler, toprağın verimliliğini artırma, karbon emilimi sağlama ve çevre dostu ürünler sunma açısından önemli avantajlar sağlıyor. Sürdürülebilir uygulamalar sayesinde ürün kalitesini artırırken, sektörümüzde çevresel farkındalığın yaygınlaşmasına da katkıda bulunuyoruz. Bu dönüşüm, hem doğaya hem de iş modelimize uzun vadeli faydalar sağlıyor” şeklinde konuştu.
“Sürdürülebilir pamuğu yeni standart haline getirmek için gayret gösteriyoruz”
Şanlıurfa’da 2012 yılından bu yana pamuk sektöründe faaliyet gösterdiklerini ifade eden Çalık Cotton Ticaret Direktörü Abdurrahim Yada, sözleşmeli pamuk üretiminin yanı sıra Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesinde 90 bin m2 üzerine kurulu son teknoloji rotobar çırçır işletmesine sahip olduklarını ayrıca 16 bin 500 ton kapasiteli lisanslı depolarının bulunduğunu aktardı. Son süreçte yönlerini sürdürülebilir üretim proseslerine çevirdiklerini ifade eden Abdürrahim Yada, “Sürdürülebilir pamuğu yeni standart haline getirmek için çabalıyoruz. Çalık Denim dünyanın önde gelen premium denim üreticileri arasında yer alıyor. Güçlü Ar-Ge merkezinde geliştirdiğimiz inovatif yaklaşımlarla özgün denim koleksiyonları tasarlayan şirketimiz çeşitli dünya markaları için de üretim gerçekleştiriyoruz. Rejeneratif ve organik pamuk üretimlerinde öncelikli hedeflerimiz iklime duyarlı yöntemlerle uygulamalarımızı gerçekleştirmek ve çiftçileri bu konuda bilinçlendirmektir. Bununla beraber sürdürülebilir tarım alanlarında tekstil sektöründeki markalar ve uygulama ortaklarımızın taleplerinin de bu doğrultuda olması bizlerin de bu alanlarda daha uygulayıcı yöntemlere yönelmesini sağlıyor. Birkaç sene sonra eğer konvensiyoneldeki uygulamalar aynı şekliyle devam ederse tarım arazilerinin kullanılamayacağını bununda sektörel anlamda tercihen yetiştiriciliğe etki edeceğinin bilincindeyiz. Nihai hedefimiz tohumdan ürüne, sürekli gelişen güçlü tedarik zinciriyle dünyanın lider sürdürülebilir pamuk tedarikçilerinden biri olma vizyonumuzu geleceğe taşımak. Varlıklı bir gelecek ve sürdürülebilir bir yaşam için dünyanın doğal zenginliğini ve çeşitliliğini besliyoruz. Temiz su, temiz hava, temiz gıda, verimli toprak ve insana dair tüm gereksinimleri karşılayan doğal kaynakların beslenmesi prensibiyle var oluyoruz” dedi.
“2024 sezonu, konvansiyonel üretimden sürdürebilirliğe geçişin hızlandığı yıl oldu”
Çiftçilerin üretim süreçlerindeki en önemli girdi kalemleri olan tohum gübre vb. maliyetlerini finansal olarak desteklediklerini kaydeden Abdürrahim Yada, şöyle devam etti: “Tekstil endüstrisinin ihtiyacı olan daha kaliteli elyaf özellikleri için farklı tohum çeşitlerinin denenmesi gibi konularda destek sağlıyoruz. 2012 yılından bu yana yerel iş ortaklarımızla sözleşmeli pamuk yapıyoruz. Geçtiğimiz sezon konvasiyonel pamuk üretim dışında sürdürülebilir pamuk olan BCI, organik rejeneratif pamuk üretimini de gerçekleştirdik. 2024 sezonu konvensiyonelden sürdürülebilir geçişin daha hızlandığı, daha geniş alanlarda pamuk üretiminin yapıldığı akıllı tarım yatırımlarımızın arttığı, su ve karbon ayak izinin takibinin yapıldığı verimli bir sezon oldu. Bölgesel iş ortaklarımızla beraber geçtiğimiz sezon sözleşmeli üretimler dışında yaklaşık olarak 13.500 da alanda pamuk üretimi gerçekleştirdik. Bu üretimin bir kısmı rejeneratif, bir kısmı da konvensiyonel olarak gerçekleştirildi. Tekstil sektörünün pamuk tedarik tarafındaki dönüşümünde konvensiyonel üretimden sürdürülebilir ve izlenebilir üretime geçişin her yıl artarak devem etmesini hedefliyoruz. Çünkü konvensiyonel üretiminden alınan verimler rejeneratif üretime göre ne kadar iyi olsa da maliyet, kullanım girdileri ve kimyasal kullanımı bakımından dezavantajları çok. Bu sebeple yürüttüğümüz çalışmalarda rejeneratif ve sürdürülebilir kısımlarını son derece önemsiyoruz. Doğru adımlarla çiftçilerimizde bu eğitimlerin sağlanması ve rejeneratif üretime geçişlerin kolaylaşmasını hedefliyoruz. Yakın zamanda üniversite ile iş birliğini yaptığımız doğal tohumlardan elde ettiğimiz aynı zamanda tekstil sanayide de kumaş boyama ve su gibi önemli girdi tasarruflarına neden olacak projelerimizde devam ediyor.”
Geçen sezon 2.000 dekar alanda organik pamuk yetiştirdik
Organik pamuk alanında geçen sezon OCA kuruluşu ve uluslararası marka ile beraber 2000 dekarlık alanda doğal organik pamuk projesi yürüttüklerini ifade eden Yada, “Organik pamuk üretiminde çiftçilerin karşılaştıkları zorlukları ve maliyet analizlerinin yakinen takip ettik. Süreç içinde çiftçinin organik pamuk üretiminde OCA gibi aracı kuruluşların üniversitelerin ve tarımsal araştırma kuruluşlarının iş birlikleri ve desteklenmesine ihtiyaç var. Ülkemizin pamuk tohumunda GDO’suz, tohum kullanımının bize sağladığı avantajlar ile çiftçinin eğitim ve ilk etapta verim kayıpları konusunda desteklenmesi sağlanabilir. Şirket olarak ileriye dönük rejeneratif ve organik pamuk üretimlerinde yürüttüğümüz projeler ve çalışmalarımız devam edecek” diye belirtti.