“Egeli derici, işlenmiş ürün ihracatıyla katma değeri artırmalı”

Deri ve deri mamullerinin kilogram bazında ortalama değerinin 1,3 dolar olduğunu söyleyen EDMİB Yönetim Kurulu Üyesi Halil Gündoğdu, "İhracat hammadde ağırlıklı yapılıyor. Egeli derici, katma değerli üretime ağırlık vermeli" diye konuştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Egeli derici, işlenmiş ürün ihracatıyla katma değeri artırmalı”

Duygu GÖKSU

İZMİR - Bu yılın ilk 6 ayında Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (EDMİB) tarafından gerçekleştirilen ihracat, 2020’nin aynı dönemine göre yüzde 17 oranında artarak 74 milyon dolar olarak gerçekleşti. EDMİB Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Ticaret Odası (İZTO) Deri Konfeksiyon ve Saraciye Grubu Meclis Üyesi Halil Gündoğdu, aşılamaların tamamlanması ve sektörün canlanmasının ardından 2021 yılını 200 milyon dolarlık ihracatla kapatmayı hedeflediklerini belirtirken, Ege Bölgesi’nin potansiyeline göre bu rakamın da düşük kaldığını söyledi.

Türkiye’de ve Ege Bölgesi’nde çıkan kaliteli derinin katma değerli hale getirilerek değerlendirilmesi gerektiğini ve bölgenin bu anlamda potansiyelinin yüksek olduğunu vurgulayan Gündoğdu, “Kaliteli olarak elde edilen bir hammaddenin, katma değerli ürün haline gelmeden ihraç edilmemeli. Hammaddenin fiyatından ziyade, Türkiye’nin bir değerini katma değerli hale getirmeden satmamalıyız. Kilogram bazında ayakkabı 15 dolar, saraciye 30 dolar, deri konfeksiyon ise 120 dolar civarında satılıyor ancak sektörde ülkemizin kilogram bazında ortalama değeri 1,3 dolar. Bunun nedeni ülkemizden çok fazla hammadde satılması” diye konuştu.

“Tasarım gücüne ihtiyaç var”

Geçmiş yıllarda Ege Bölgesi’nin deri konfeksiyon alanında çok güçlü olduğunu, günümüzde tasarım gücüne ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Gündoğdu, “EDMİB olarak 2021 yılını 200 milyon dolarla kapatmayı hedefliyoruz ancak bu rakam da bölgenin potansiyeline göre çok düşük. Fason üretimden ziyade tasarıma önem vermemiz, sektörümüzü daha iyi tanıtmamız gerekiyor. İhracat yapmak istiyorsak yurt dışındaki alıcıların ülkemizdeki potansiyeli bilmesi gerekiyor. Bunun için üniversite sanayi işbirliğine inanıyoruz. 9 Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Ekonomi Üniversitesi ile işbirliği içerisindeyiz. Tasarım gücümüzü yükselterek potansiyelimizi daha iyi kullanmalıyız” dedi.

"Kromlu deri üretiminin istihdama katkısı düşük"

Türkiye’de tüketilen ham derinin yüzde 50’sinin ithalatla karşılandığını aktaran Halil Gündoğdu, “İthal ettiğimiz deriler buradaki gibi kaliteli değil. Elde edilen deri iç piyasaya yetmezken, kaliteli derinin yarı mamul bile sayılmayan kromlama ile ihraç edilmesi önemli bir kayıp yaratıyor. Yarattığı kirlilik burada kalırken, istihdama hiçbir katkı sağlamıyor. Günde 15 tonluk deri işleyen bir fabrikada sadece kromlu deri işlemek için 5 kişi yeterliyken, ürün yapılmaya hazır bir deri işlemek için 100 kişi gerekiyor. Ham derinin ihraç ederek, ihracatçının ham maddesine blok koyuluyor. Kromlu deri ihracatına getirilen 500 dolarlık fonun 2 bin dolara çıkarılmasını talep ettik. Böylece yüzde 70 oranında deri ülkemize kalabilir” ifadelerini kullandı.

Deri ihracatçıları deride sıfır tolerans istiyor 

Öte yandan işlenmiş deriyi satan firmaların, deride yaşanabilen çekme, küçülme gibi nedenlerle tolerans oranı koyduğunu söyleyen Gündoğdu, deriye tolerans oranı koymak yerine, firmaların fiyatta değişiklik yapmalarının daha yararlı olacağını ifade etti. Gündoğdu, 1 metrekare diye satın alınan ürünün 1 metrekare olması gerektiğini, mühendisler odası tarafından makinelerde de düzenli bir şekilde kalibrasyon yapılması gerektiğini belirtti. 

Ürün yapmak üzere işlenmiş deri satın alan sektördeki tüketicilerin işlenmiş deriyi alırken, farkına varmadan daha küçük ölçülerde deri aldıklarını ifade eden Gündoğdu, “Deriye yapılan işlemlerin ardından, derideki delik, istenilen modelden dolayı deride çekme gibi durumlar nedeniyle derinin ölçümü yapılırken, firmaların belirlediği tolerans oranıyla derinin ölçüsü küçülüyor. Bu ölçümü yapan makineler ise herhangi bir kurum tarafından denetlenmiyor, her firma kendine göre tolerans oranı belirliyor. Ürün imalatçılarının bir metrekare diye aldığı deri, hiçbir zaman bir metrekare olmuyor. Bazı firmalar yüzde 5 oranında tolerans koyarken bazıları ise yüzde 15 oranına kadar çıkıyor” dedi. 

Firmaların kendine göre tolerans oranı belirlemek yerine fiyat artırmasının daha doğru olacağını vurgulayan Gündoğdu, “Sektör olarak kesinlikle derinin ölçümünde tolerans oranı olmamalı. Satın aldığımız ürünün ölçüsü ne ise tam olarak verilmeli. Firmalar üretim yaparken herhangi bir kayıp meydana geliyorsa, bunu ürüne değil fiyata yansıtmalı. Tolerans konusunda tavsiye niteliğinde bazı kararlar var. Tolerans oranının konulmamasını, makinelerde de makine mühendisleri odası tarafından düzenli bir şekilde kalibrasyon denetimin yapılmasını talep ediyoruz. Bu konuda çalışmalar yapılıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi nezdinde ilgili bakanlıkla görüşüyoruz. Denetimler yapılsa da tolerans oranı sıfıra inmeyecek ancak firmalar kendini haklı görmeyi bırakabilir” diye konuştu. 

Şehirler