Büyükşehirden köyüne göçtü, 1000 Mera ile binlerce çiftçiye umut oldu
İstanbul’da okuyup, İzmir’de global bir firmada çalışmaya başladıktan sonra, öğrencilik yıllarında da hiç kopmadığı Ödemiş’e dönerek, insanlara temiz ve sağlıklı gıdayı ulaştırmayı hedefleyen Umut Ayberk Akbay, aynı zamanda binlerce çiftçiye de yol göstermek için 1000 Mera’yı kurdu.
Duygu GÖKSU
İZMİR - Ödemiş İlkkurşun Köyü’nde 1992’de doğan Umut Ayberk Akbay, daha sonra ailesiyle birlikte şehir merkezine taşınarak 2002’ye kadar orada yaşadı. Sonrasında babasının iş değişikliği nedeniyle İlkkurşun’a geri dönen Akbay, çocukken köyü seven, tarım ve hayvancılık yapmak isteyen biri olarak nitelendirmese de, üretim süreçlerinde yer aldı. İstanbul’da Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra İzmir’de global bir firmada çalışmaya başlayan Akbay, işinin ilk gününde öğleye kadar çalıştıktan sonra, şehir hayatının getirdiği karmaşada yaşamak yerine insanların artık bulamadığı temiz gıdayı üretmek amacıyla köyüne yönelmeyi tercih etti. Akbay, binlerce çiftçiye fayda sağlayabilmek, tarım ve hayvancılığı en doğru şekilde yapmak için 1000Mera’yı kurdu.
2000’li yılların başında çiftçilerin ekonomik durumunun kötü olması nedeniyle üniversite okuyarak, köyden uzaklaşma hayalini kuran Akbay, “Köyde yaklaşık 20 hayvanımız vardı, süt işletmeciliği yapıyorduk. Çiftlikle ilgilenen bakıcı, işleri çok iyi takip etmediği için, giderek süt verimi düştü. Öğrenciyken iki haftada bir de olsa yardım için köye gidiyordum. O dönemde birçok kişi çiftçiliği bıraktı. Masrafların altından kalkamıyorduk. Babam da tüm hayvanlarını sattı” diye konuştu.
14 yaşındayken köyde hiç ekim yapılmamış atıl bir araziye patates ektiğini ve diğer tarlalardan daha yüksek verim aldığını belirten Akbay, “Patateslerden kazandığım parayla 14 yaşında ilk motosikletimi aldım. Bu da bana çok fazla şevk verdi. Öğrencilik yıllarımda İstanbul’da yaşadığım muhitte komşularım sağlıklı ve temiz gıdaya erişmekte zorluk çekiyorlardı. Hem üniversitede aldığım eğitimle, hem de kırsaldaki sorunlara hâkimiyetimle, çiftçiliğin ne kadar önemli ve fedakârlık gerektiren bir meslek olduğunu biliyordum.
Bu kadar mücadele isteyen, emek gerektiren bir meslek grubunun neden bu kadar az para kazandığını merak ediyordum. ‘Bu işi düzgün yaparsak olur’ mantığıyla sürekli araştırıyordum. Babama, ‘üretimden elini ayağını çekmesen de benim istediğim gibi gitsen’ dedim. İlk başlarda karşı çıksa da zamanla kabul etti. Üniversite bitene kadar her hafta köye gidip işleri takip ettim. Bir ziraat mühendisi kadar çok bilgiye ulaşmaya çalışıyordum. İstanbul’da insanlardan, kalabalıktan sıkılmıştım. Üniversite bittiğinde İzmir’de girdiğim global firmada sabah 9’dan öğlen 12’ye kadar çalışabildim. İzmir’den köye göçtüm” diye konuştu.
“Gündüz traktörde, gece bilgisayarda çalışıyorum”
Ailesinin, kendisinin doğru işler yaptığını gördükçe çiftçi olmasını desteklemeye başladığını anlatan Akbay, “Başarımın en büyük sebeplerinden biri, finansal okuryazarlığımı kullanmam oldu. Sosyal medyada farklı ülkelerdeki çiftçilerden de sürekli bilgiler alıyordum. Tarım teknolojilerinin yeni yeni geliştiği dönemde, bir firmanın dikkatini çektim. Tarım sensörü kullanabileceğim ücretsiz bir istasyon verdiler. Cihaz çok faydalıydı, sadece iki kez ilaçlama yaparak diğer üreticilerden daha sağlıklı patates yetiştirdim. Tasarruf ettiğim para ile tarım teknolojilerine yatırım yapmaya devam ettim. Üretiyor ve yüksek verim alıyordum.
Bunu tüketiciye ulaştırmak için 1000Mera’yı kurdum. Çiftçilerle sözleşmeli üretim modeline girmek istedim. Benim gibi şartlarda bitkisel üretim yapabilen çiftçileri de kazandırmak için yola çıktım. Büyürken de fark ettiğim, çiftçinin ürününe katma değer ekleyememesi sorununu çözmek için uğraştım. Fark yaratmak için bilgiyi paylaşmamak gerekir ama ben onlar da kazansınlar diye mücadele ediyorum. Gündüz traktörde, gece bilgisayarda çalışıyorum” ifadelerini kullandı.
Yetiştirdiği ürünlerle katma değerli ürünler üreten Akbay, şöyle konuştu: “1000Mera’nın yanı sıra tüm e-ticaret platformlarında yer aldım. Özellikle temel tüketim ürünleri üretiyorum. Beyaz yakalıların ilgisini çekecek eğlenceli ürünlerin üretimine yeni başlıyorum. Şehirde yaşayan insanların sağlıklı ve doğal ürünlere ulaşmasını kolaylaştırıyorum. Tüketicinin neye ihtiyacı olduğunu düşünüyor, ona göre üretim yapıyorum.”
“Hedefim 2026’da 7 ülkeye satış yapmak”
Ürettiği katma değerli, ürünlerin yanı sıra birçok ürünün de satışını yaptığını söyleyen Akbay, “2026’da 7 ülkede ürünlerimi satmayı hedefliyorum. Yavaş ve sağlam adımlarla ilerliyorum. Şu anda bin 760 müşteriye ulaştık. 3 yılda yüzde 60 büyüdük. Butik değilim ama fabrikasyon üretim de olsun istemem. Dönemsel olarak, 1000Mera’da talep gören ürünler değişiyor. En önemli ürünlerimizden biri olan sucuğun çok fazla hayranı var. Osmanlı’da artık etlerin değerlendirilmesi için ortaya çıkmış, zamanla bir kültür haline gelmiş olan sucuğu sakatattan değil antrikottan, bonfileden, kontrfileden yaparsam talep göreceğini biliyordum. Bir kere tadan her zaman satın almaya başladı. Türkiye’nin önde gelen şeflerine denettim, her kesim tarafından çok beğenildi” dedi.
“Türk çiftçisi sadece ayakta kalmaya çalışıyor”
Global Farming Network’un tek resmi Türk üyesi olan Akbay, “Türkiye’de kimse çocuğunun çiftçi olmasını istemezken Avrupa’da insanlar çocuklarını çiftçi olarak yetiştiriyor. Ben de, Cornell Üniversitesi’nde Çiftçi Liderliği eğitimi aldım. Türkiye’de tarım sektöründe hala yanlışı öğrettiğimizi gördüm. Avrupa’da, ‘karbon ayak izini nasıl azaltırız, toprağı nasıl daha az işleriz’ gibi bizim ancak 15 yıl sonra ulaşabileceğimiz sorunlar var. Bir toplantımızda farklı ülkelerden birçok çiftçi, ülkesindeki sorunlarını anlatırken bizim ülkemizde mazot, gübre pahalı gibi basit sorunları dile getirirken utandım. Bize en yakın sorun Nijerya’dan gelen bir çiftçi arkadaşımın anlattıkları oldu. Oradaki sorun, korsanların çiftçileri öldürüp ürünlerini almasıydı” diye konuştu.