Lojistikte asrın zorluğu: Aşıyı dağıtmak
DHL ve Microsoft’un üst düzey yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen tedarik zincirlerinin dijitalleşmesine ilişkin bir panelde, iki dev kurum, “lojistik sektörünün bu yüzyılda karşılaştığı en büyük zorluğun COVID-19 aşısının dağıtım operasyonu olacağı”na dikkat çekti.
Bu sürecin hiçbir ülke için kolay bir operasyon olmayacağına işaret edilen panelde, şirketlerin tedarik zincirini daha görünür ve öngörülebilir hale getiren bulut ve yapay zeka gibi çözümlerle yaratabileceği rekabet avantajları tartışıldı. Biri lojistiğin, biri teknolojinin devlerinden: DHL ve Microsoft, küresel tedarik zincirlerinin teknolojiyle akıllı hale getirilmesinin şirketlere rekabet avantajı kazandırdığını belirterek, lojistikte yüzyılın en büyük zorluğunun COVID-19 aşısını dağıtma görevi olacağını söylüyor.
DHL Avrupa, Ortadoğu ve Afrika CEO’su Hendrik Venter ve Microsoft Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Ralph Haupter’in katılımıyla gerçekleşen “Dijitalin Farkı: Tedarik Zinciri Panel Tartışması”nda iki yönetici de lojistik sektörünün bu yüzyılda karşı karşıya olduğu en büyük zorluğun dünya genelinde 10 milyar doz aşıyı ihtiyaç duyan kişilere ulaştırmak olduğunu belirtiyor. Eksi 18 derece ısıda muhafaza edilerek taşınması gereken aday aşılar olduğunu belirten yöneticiler, ülkelerin planlama yapması gerektiğini ve aşının dağıtımı için önemli yatırımlar gerekebileceğini belirtiyor.
“Avantaj artık akıllı tedarik zincirlerinde”
Panelde akıllı tedarik zincirinin baştan sonra gerçek zamanlı görünürlüğünün arttığı ve yapay zeka gibi sezgisel teknolojilerin başarıyla uygulandığı bazı başarı hikayeleri de paylaşıldı: ELECTROLUX: 150 pazarda 60 milyondan fazla haneye ev aletleri sağlayan şirket, hammaddeden müşteriye varana kadar tedarik zincirinin görünürlüğü için bir bulut çözümü uyguladı. Stoklar yüzde 10 düşürülebildi, sevkiyat sürelerindeki doğruluk yüzde 10 arttı, maliyetler düştü ve gelirler arttı.
MORRISON: İngiltere’de faaliyet gösteren süpermarket zinciri, pazar payını artırmak için müşterilerin taleplerini ve ihtiyaç duyulan siparişi tahmin edebilen bir bulut ve yapay zeka çözümü kullanmaya başladı. Boş raf oranı yüzde 30 azaltıldı, stok süresi 2-3 gün azaltıldı, müşteri hizmetleri açısından ülkenin dördüncü zinciriyken, birinci sıraya yükseldi.
FRANSA HÜKÜMETİ: Ülkedeki 40 bin sağlık kuruluşuna 1 milyar maske sadece birkaç günde dağıtılabildi. Panelde bunun hızlı dijital dönüşüm için kullanılmakta olan “citizen developer platform” (vatandaş geliştirici platformu) sayesinde gerçekleştiği vurgulandı.
ÇELİK ÜRETİCİSİ: Müşterisine entegre ettiği bir IoT (Nesnelerin İnterneti) sistemiyle müşterisinin ne kadar ürüne ihtiyacı olacağını önceden tahmin edebiliyor ve kendi tedarik zincirini de buna göre adapte edebiliyor.
“Yatırımların artması gerekiyor”
Microsoft Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Haupter ise sorumlu olduğu bölgede ülkelerin teknolojik derinliğinin farklılık gösterdiğini, tüm tedarik zincirlerinin akıllı hale gelmesi ve verinin tedarik zincirinde değer yaratabilmesi için yatırımların artması gerektiğini belirtiyor.
“Nearshoring” trendinde Türkiye öne çıkıyor
DHL bölge CEO’su Venter, pandemi döneminde tek bir kaynağa ve tedarikçiye bağlı olmanın da tehlikeli olduğunun görüldüğünü belirterek “Başarılı olmak için izole olamazsınız. Tek bir tedarik kaynağı, tek bir imalat kaynağı, kritik ve yaşamsal önem taşıyan ürünlerde tek bir tedarik kaynağına, tek bir imalatçıya veya tek bir ülkeye bel bağlamak olmaz” dedi. Venter’in verdiği bilgilere göre şirketler “offshoring”den “onshoring” “nearshoring” veya “multishoring” seçeneklerine yöneliyor. Venter, Türkiye’nin DHL için önemli bir Yaşam Bilimleri ve Sağlık Hizmetleri üssü olduğunu belirterek, “Ancak ne kadar hazır olursanız olun, örneğin aşı konusunda hacim o kadar yüksek ki, iyi hazırlanmış olsalar bile aralarında Türkiye’nin de olduğu birçok ülke için bu dev operasyon hayli karmaşık ve zorlu olacak” diyor.
Panelin moderatörlüğünü yapan tedarik profesörü Richard Wilding ise, Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığı nedeniyle “nearshoring” (Yakında üretim) trendinde önemli bir gücü olduğuna dikkat çekerek “Hızlı moda sektöründe Çin’nden 20 haftada gelecek ürün Türkiye’den 3 haftada gelebiliyor. Dolayısıyla kısa vadeli talep artışlarında ve hızlı değişim gereken üretimde Türkiye tercih edilebilir” diyor.