Murat Kolbaşı: Asya’da bir ülke seçin, oraya markayla girmeye odaklanın
Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, Mazars Denge ve DÜNYA Gazetesi işbirliğinde düzenlenen "COVID-19 Sonrası Çin'le İlişkiler" Zirvesi'nin I. Oturumunda konuştu...
Mazars Denge ve DÜNYA Gazetesi işbirliğinde düzenlenen "COVID-19 Sonrası Çin'le İlişkiler" Zirvesi Online Zirvesi
1. OTURUM: ÇİN SALGINDAN NELER ÖĞRENDI? SALGIN SONRASI TÜRKİYE VE ÇİN İLİŞKİLERİ
Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı:
Asya’da bir ülke seçin, oraya markayla girmeye odaklanın
Pandemi başlayalı aşağı yukarı bir seneyi geçti; neredeyse iki yıl olacak. Dünyanın konjonktürü hızla değişebiliyor. Biraz yakından baktığınızda Asya’nın özellikle son 30 yıldan beri kıpır kıpır olduğunu görmek mümkün. 200 sene önce, 1820’lerde zaten Hindistan’la Çin dünya ekonomisinin %50’den fazlasını üstünde taşıyan ülkeler olarak gündemde olmakla birlikte, dünya savaşları ile bu özelliğini kaybediyorlar, geriye düşüyorlar. Bugün muazzam bir toparlanmayla bence pandemi öncesinde dahi Asya kendinin ekonomik boyutta dünya ticaretine ortak olduğunu gösterdi. Bunları nereden anlayabiliyorduk? Asya kaplanları, ASEAN ülkelerinin birleşmesi, çünkü 10 ülkenin birleşmesiyle 650 milyonluk bir nüfus bir araya geldi.
Ve tabii Çin Halk Cumhuriyeti’nin de önemli bir çıkışı söz konusu. ABD ile liderlik mücadelesi ve Covid-19’un Wuhan’dan yani Çin’in önemli 7. büyük eyaletinin başkentinden çıkmasıyla da dikkatler iyice Asya’ya döndü. Peki pandemi sonrası neler oldu? Şimdi özellikle pandemiden hemen sonra, geçen sene kasım ayında biraz önce değindiğim 10 tane ASEAN ülkesi, onun haricindeki Çin, Güney Kore, Japonya, Yeni Zelanda ve Avustralya’nın birlikte oluşturduğu RCEP anlaşması, ortaklık sözleşmesi ile aslında dünya ticaretinde Asya’nın ne kadar önemli bir yere gitmek istediğinin de bir göstergesi. Çünkü tarihte ilk defa Japonya, Güney Kore ve Çin aynı masaya oturdular. Geçmişte bu ülkelerin kendi aralarında savaşlar olmasına rağmen aynı AB gibi uzlaşmayı bildiler. Ve dolayısıyla benim biraz önce değindiğim gibi pandemiden önce başlayan Asya’nın yükselişi şimdi daha belirgin bir şekilde kendini gösteriyor.
Sayılara baktığınız zaman bunu görebiliyorsunuz. En fazla yatırım alan ülke dediğimiz zaman yine Çin karşımıza çıkıyor.
Teknolojide patente baktığınızda bugün Asyalı ülkelerin toplam patent başvurularındaki payı %60’ı geçmiş durumda. Yani bütün bunlara bakıldığında Asya hızla geliyor. Turizme de atıfta bulunmak istiyorum. Çünkü pandemiden önce dünya turizmine en fazla katkı yapan ülke, hem turist sayısıyla hem de turizm harcamalarıyla, yine Çin Halk Cumhuriyeti. Yani buradan çıkan sonuç şu ki, hakikaten Çin’in kendi içerisindeki bu büyümesi Asya’yı da tetikleyerek aslında pandemiden önce olduğu gibi Asya kıtası ülkeleri olarak ekonomiye ağırlığını koydular. Kuşak ve Yol Girişimi çok önemli. Onu takip eden Made in China 2025, Standard 2035 ile aslında Çin’in uzun vadede koymuş olduğu inisiyatifler, bunlarla da dünya ticaretinde, dünyanın bütün gidişatında önemli yer alacaklarının mesajlarını da veriyorlar.
İpek Yolu’ndaki Türkiye
Tarihsel açıdan baktığınız zaman İpek Yolu’nun üstündeki en önemli noktalardan bir tanesi Türkiye. Neden bunu söylüyorum? Çünkü Asya kıtasının bir kere lojistik anlamında son noktası, batıya doğru baktığınız zaman. Şimdi Kuşak ve Yol, bizim Karadeniz’imizin üstünden yani Rusya üzerinden Almanya’ya ulaştı.
Gwadar limanından, Kahire’den denizden de gelebiliyor. Bu orta koridor dediğimiz hat üzerinde Türkiye’nin lojistik anlamda bir önemi var. Aynı zamanda Türkiye Almanya’nın doğusundan, hatta bazı sektörlerde Atlantik okyanusundan itibaren aldığınız zaman, Çin’in batı sınırına kadar olan bölgedeki. Türkiye’nin birçok sektörde çok güçlü bir üretimi var. Üreticimiz var, markamız olmadığı için. Ama o ayrı bir problem. Yan sanayi kuvvetli, lojistik altyapısı kuvvetli. Dolayısıyla Çinli firmalar ile Türk firmalar iş birliği yaparak üçüncü ülkelerde bir faaliyet alanı geliştirebilirler. Bunun kolay olmadığının çok farkındayım. Ama bunu başarabildiğimiz zaman özellikle Türkiye üzerinden bir sıçrama taşı olarak ulaşımda, lojistik anlamda önemli bir açılım olabilir.
Yeni Fırsatlar
Türkiye’nin şu anki sanayisinin esas büyümesi 1996’daki Türkiye’nin AB ile yaptığı anlaşmadan sonra geliyor. Zaten şu anda ihracatımızın aşağı yukarı %50’si de AB ülkelerine. Demek ki Çinli firmaların örnek vermek gerekirse beyaz eşya, otomotiv gibi havaleli ürünleri bu bölgede Türkiye’de üretip buradan göndermeleri, buradan dağıtmaları mümkün. Beyaz eşyada Çin’den sonraki en büyük ikinci üretici konumundayız. Otomotivde 7 tane firma içerde. Dolayısıyla bir kere üçüncü pazarlar için ortak üretimde Türkiye’yi kullanmak Türkiye ile Çin arasında gidilebilecek bir yol. Diğer bir konu, ihracat konusunda Türkiye’nin Çin’e ve Asya Pasifik’e vermiş olduğu ciddi bir dış ticaret açığı var. Senelik 40 milyar dolar açığımız tamamen Asya Pasifik bölgesinden geliyor. Daha önce atıfta bulunduğum RCEP anlaşması içerisindeki ülkelere Türkiye ihracatını eğer geliştirebilirse işte o zaman Türkiye için bir fırsat doğuyor.
Bunlar neler olabilir? Kuşak ve Yol kapsamında doğudan batıya gelen trenlerin tabii ki bir de batıdan doğuya dönüşü olacak. Bu dönüşte bizim muhakkak yerimizi almamız lazım. Bunun için bölgede 3 tane serbest bölgeyle anlaşmamız var. Singapur, Güney Kore ve Malezya. Çin’in son dönemde öne çıkarttığı Shanghai serbest bölgesi gibi, Hainan adası gibi fırsatlar da var. Hainan’i başlı başına bir serbest bölge olarak konumlandırıyorlar ve diyorlar ki ‘Gelin burada ticaret yapın, turizme teşvik verin, buradan Çin pazarına girin hatta buradan Asya’ya açılın.’ Bunları bizim biraz daha ciddi değerlendirip özellikle Asya Pasifik’e ihracat için odaklanmamız lazım.
Çin’de Marka Olmak
Biz Avrupa’ya ağırlıklı fason ihracat yapıyoruz. Bu bölgeye markalarla gitmemiz gerekiyor. Asya en büyük fasoncu dünyada. Dolayısıyla oraya bizim markayla gitmemiz lazım. Tabii ki şu soruyu sorabilirsiniz, peki markayla gitmek o kadar kolay mı? Kolay değil. Ama güçlü olduğumuz yerler var. Nerelerde bunu yapabiliriz? Bir kere gıda konusu, paketli, dökme, gıda perakende alanında başlı başına hikâye yazılabilecek bir fırsat görüyorum. Gıda sektörünü bir kenara koyuyorum ve önemli diyorum. Kozmetik sektörü keza… Türkiye’nin kozmetikte ciddi bir çıkışı var, yükselişi var. Ve Asya’da bu konuda bize ciddi bir ilgi var. Aynı şekilde markalı moda konfeksiyon. Moda markalarımızın bugün yurt dışında yaklaşık 5.000 mağazası var, Türk mono markalı. İşte onların artık Asya’da ülke ülke yapılanmalarının zamanı geldi diyorum. Turizme de vurgu yapmak istiyorum. Çünkü Türkiye yıllarca denizini ve güneşini satarak ağırlıklı olarak mayıs sonuyla eylül sonu arasında önemli bir turizm geliri elde etti. Çin özellikle dünyaya en fazla turist gönderen ülke konumunda. Ve Çinli turistler denize ve güneşe gelmiyorlar. Tarihi yerler, kültürel noktalar arıyorlar. Bunların tamamı Türkiye’de var. Kapadokya onlar için görülmezse olmaz yerlerden biri, keza Efes de öyle. Pamukkale öyle. Örnekler çoğaltılabilir. Turizmi de eğer doğru konumlandırırsak Türkiye açısından önemli bir kalem olacağını düşünüyorum.
Her Hafta Bir Sefer
Son olarak, İzmit Köseköy’den transferler başladı artık. İzmit Köseköy’le Xian’ı 15 günlük tren seferiyle bağladık. Ve bu sene, 2021’de 52 sefer düşünülüyor. Bana bazen soruyorlar, ya Murat 52 seferin hepsi olsa ne olacak? Bakın, Duisburg’la Xian arasında ilk sene yine 52 sefer planlanmıştı. Şu anda 2021 yılında karşılıklı 1500 sefer düşünülüyor. Bunların arkalarında her bir seferde yaklaşık 50 tane konteyner oluyor. Ona göre hesap edin. Yani onların 50’si de inanın 3-5 yıllık bir geçmişi var. Yarın bu da aynı şekle gelebilir.
Her bir gücün, her bir oyun kurucunun farklı tarzları var. ABD, AB ve Çin başta olmak üzere Asya. Biz de bu konuda, Türkiye olarak G20 ülkesi olarak önemli bir dış ticaret oyuncusuyuz. Az değil rakamlarımız bakıldığı zaman dünya özelinde. Ama biz daha iyisini istiyoruz, o yüzden de zaman zaman mutsuz oluyoruz. Ne yapılabilir? Biz Asya Pasifik’e ve Çin’e bugüne kadar hep tedarikçi gözüyle baktık. Çünkü ithalat yapmak için oraya sık sık gidiyoruz, uzak doğu diyoruz. Bir kere uzak kelimesini oradan düşürmemiz lazım, niye? Kaliforniya’ya uçtuğunuz zaman uzak batı demiyorsunuz. Mesafe daha uzun. Dolayısıyla o tarafa bir kere uzak kelimesini kaldıralım, doğu diyelim. Asya Pasifik olarak bakalım, sadece tedarik olarak değil. Biz oraya nasıl ihracat yapabiliriz? Zaten 50 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmimiz var. Ama burada amacımız da bunu dengeli büyütmek, yoksa şu anda 20 milyar dolar ithalatı 40’a çıkartalım, 10 satalım değil. Bunu dengeleyelim, bunu yapabiliriz. Bunun için Asya’da iyi bir strateji kurmak lazım. Ama olan ve yapılan işler de var. Ticaret bakanlığının önderliğinde ‘E-ticaret ile Çin’e nasıl girilir?’ çalışması yapıldı. Gerçekten muazzam bir rapor, herkesin bakmasını tavsiye ediyorum. Dış İşleri Bakanlığımızın ‘Yeniden Asya’ söylemi var. Dolayısıyla Asya tekrar ele alınıyor. Ben şunu tavsiye ediyorum, firma üzerine indiriyorum konuyu, siyasi konular ayrıdır. Onlar da yürür ama Asya’da bir ülke seçin, oraya markayla girmeye odaklanın diyorum. Bence adım adım biz bunu yapabiliriz, şu anda 5.000 markayla Avrupa’da, Balkanlarda, Orta Doğuda var olan markalarımız var. 200 milyarı geçecek bu sene ihracatımız. Biz bunu Asya Pasifik’te yapabiliriz diyorum.
Mazars ZSZH Yönetici ortağı Zhang Liwen:
Türkiye ve Çin arasındaki ticarette artış var
Mazars ZSZH Yönetici ortağı Zhang Liwen, Çin’de 2020 yılında salgın başladığında Çin ve Türkiye arasındaki Kuşak ve Yol girişimindeki iş birliğinde %14 artış görüldüğünü, ikili ticarette dış ticaret hacminin 21 milyar üstüne çıktığını ve 2021 yılında geçen seneye göre daha fazla artış görüleceğini tahmin ettiği belirtti. Liwen 2021 yılında daha fazla Çinli şirketin Türkiye’ye yatırım yapmasını öngörüyor.
Pandeminin Çin Ekonomisindeki Etkileri
2019'un sonunda ortaya çıkan Covid-19 salgınının yayılmasından bu yana, Çin'de ekonomik büyüme kısa bir süreliğine sekteye uğradı, ancak uzun vadede büyüme ivmesi bozulmadı ve ekonomik dengesizlik yaşanmadı. 2020'nin ilk çeyreğinde, Çin’de seyahat kısıtlaması, işyerlerinin kapatılması ve şehirlerin kapatılması gibi katı izolasyon önlemleri alındı ve ekonomik faaliyetler durma noktasına geldiği için Çin'in GSYİH'si yıllık bazda %6,8 düştü. Bununla birlikte, iş ve üretimin istikrarlı bir şekilde yeniden başlaması ve makroekonomik politikaların uygulamaya konulmasıyla, Çin, dünyada 2020'de pozitif büyüme elde eden tek büyük ekonomi oldu. Talep tarafında ise, tüketim azaldığı için kişi başına düşen tüketim azaldı. Özellikle turizm, eğlence, yiyecek-içecek ve ulaşım dahil olmak üzere üçüncül sanayi pandeminin yükünü üstlendi. Yine de, pandemide ortaya çıkan talepler nedeniyle dijitalleşmeyle ilgili birçok sektör büyüme fırsatı buldu.
Örneğin, çevrimiçi eğlence, çevrimiçi eğitim, uzaktan çalışma, e-ticaret ve paket servis hizmetlerine yönelik talepler arttı. Bu tür mal ve hizmetlere hala güçlü bir talep var ve hükümet tarafından çeşitli tüketim teşvik politikaları çıkarıldı. Bu nedenle, üçüncül sanayi 2020'nin ikinci yarısında hızla toparlandı. Tedarik konusunda küçük ve mikro ölçekli şirketler de pandemiden oldukça etkilendi ve toplam arzda bir düşüş yaşandı. Maliyetlerin düşürülmesine ve hükümet tarafından gerekli destek politikaların uygulanmasına rağmen, aynı dönemde üretim kapasitesini beklenen seviyeye getirmek zordu. Pandemi, aşırı kapasitenin bir ölçüde azalmasını hızlandırdı. Sigorta, menkul kıymetler ve sağlık hizmetleri gibi birçok sektör iş modellerini dönüştürmek için hızlandılar, özellikle çevrimiçi ve dijital hale gelmek için çalıştılar. Bu arada, dijital ekonominin hızlı gelişimi sayesinde pandeminin kısa vadeli etkisi bir nebze olsun hafifletildi. İnsanlar bir teknolojiye ve hizmete bağımlı hale geldiklerinde, bu teknoloji ve hizmet altyapının bir parçası haline gelir. Dolayısıyla büyük veri, bulut hizmetleri, yapay zekâ ve diğer yüksek teknoloji endüstrileri gelecekte de kalkınma trendini yönlendirecek. Çin Ulusal İstatistik Bürosu tarafından 17 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan son verilere göre, devlet ölçeğinin üzerindeki sanayi şirketlerinin katma değeri, nisan ayında geçen yıla göre %9,8 arttı, iki yılda ortalama %6,8 ve mart ayına göre 0,6 puan artış gösterdi. Bu, Çinli sanayi şirketlerinin üretim ve faaliyetlerinin pandemi sonrası iyileşme kaydettiğini gösteriyor.
Kuşak ve Yol İnisiyatifiyle Yatırımlar Artacak
Enerji sektöründe elektrik üretiminde, Çinli MCC şirketi İskenderun’da bulunan 600 MW elektrik santrali projesinin ihalesini kazanmıştır. PowerChina da kömüre dayalı elektrik santrali girişiminde ve yatırımda bulundu. Çin şirketleri Türkiye’de hızlı tren projelerine de katılıyor. Metro hatları ve raylı sistemler projelerinde yer alıyor. 42 konteyner taşınan Çin demiryolu ekspresi Türkiye’den gelerek 3.890 km’den daha uzun yolculuk gerçekleştirdi ve Çin’e ulaştı. İlk sefer karşılıklı olarak iki yönlü gerçekleşmiş ve ulaştırma, ticaret ve taşımacılık için büyük bir adım olmuştur. 2021 yılında daha çok ulaştırma, enerji projeleri hayata geçecektir. Telekomünikasyon alanında Türkiye’nin en büyük işletmecisi Turkcell, Huawei ile bulut teknolojisi alanında en büyük iş birliğini gerçekleştirdi. Bulut bilişimi alanında öncülüğü oynayan proje hayata geçti. Otomotiv sektöründe Çin’in Chery markalı otomotiv üreticisi Türkiye’ye girmiş bulunmaktadır. Kuşak ve Yol girişimi ve orta koridor projesi arasındaki Türkiye’nin eşleştirilmesiyle birlikte büyük veri, ileri teknoloji, 5G, gıda, dijitalleşme ve ekonomi Türkiye’den daha kaliteli ürünlerin ithalatını artıracaktır. Bu ikili ilişki için gelişmekte olan ekonomi çok anlamlı olacaktır.
Türkiye’den Çin’e Gıda Ticareti
Çin bugün artık Türkiye ile iş birliği yaparak kiraz ihracatı gerçekleştiriyor. Kiraz ihracatı hacmi neredeyse 4,1 milyon dolara ulaştı. Gıda sektöründe Çin’in Türkiye’den ithalatı arttırması beklenmektedir.
StarMall Group CFO’su Ercan Karakuş:
Çin’de en son ne zaman banknotla alışveriş yaptığımı hatırlamıyorum
Online zirvenin birinci oturumunda söz alan Shenyang şehrinde bulunan StarMall Group CFO’su Ercan Karakuş, salgın sürecinde Çin’de alınan önlemlerin diğer ülkelerde alınan maske-mesafe-hijyen kurallarına dikkat edilmesi gibi temelde aynı olmakla birlikte devletin sıkı takibi ile insanların kurallara uymaları mecbur bırakıldığı ve yoğun bir teknoloji kullanımı yapıldığını belirtti.
Çin’in Shenyang kentinde StarMall Commerce Limited şirketinde CFO olarak çalışmaktayım. StarMall Commerce olarak burada 110 bin metrekare kiralanabilir alana sahip bir alışveriş merkezi yönetiyoruz. Yaklaşık 3 senedir buradayım ve bunun 1 buçuk yılı pandemi sürecinde geçti. Dolayısıyla pandemi ile ilgili gözlemlerimi, deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Bir AVM’de çalışıyor olmamız sebebiyle pandeminin etkilerini anlık olarak gözlemleyebilme, hissedebilme şansımız oldu. Alışveriş merkezlerindeki müşteri sayısı, cirolar, açık kapalı olan mağaza sayılarını anında takip edebiliyoruz.
Maske, Mesafe, Hijyen + Teknoloji
Çin’de alınan önlemler bildiğiniz gibi bütün diğer ülkelerde alınan önlemlerle temelde aynı. İlk olarak maske-mesafe-hijyen kurallarına insanların dikkat etmesi isteniyor. Ancak bununla bırakılmayıp devlet tarafından sıkı bir şekilde takip edilerek insanların bu kurallara uymaları tabiri caizse zorlanıyor. Bu süreçte yoğun bir teknoloji kullanılıyor. Çin devleti teknoloji konusunda oldukça ilerde. En son ne zaman banknotla kâğıt parayla alışveriş yaptığımı hatırlamıyorum.
Halk telefonlarını yoğun kullanıyor, online işlemler her yerde barkodlarla yapılıyor. Bunun avantajları ve dezavantajları var. Normalde doğru mudur yanlış mıdır tartışılır, ama Covid-19 sürecinde teknoloji Çin için büyük bir avantaja dönüştü. Virüs taşıyan insanların tespit edilmesi, insanların temas noktaları, hangi rotaları takip ettikleri, anında tespit edildi ve iletişim halinde oldukları bütün kişiler karantinaya alınarak virüsün yayılmasının önünce geçilmesi sağlanmış oldu.
Vakalar Denetim Altında Tutuldu
Çin’de, pandeminin başından itibaren toplam vaka sayısı 90 bin civarında. Çin nüfusunu düşündüğünüzde ve diğer ülkelerdeki toplam vaka sayılarıyla karşılaştırdığınızda rakamlar çok düşük. Hakeza ölüm sayıları da aynı şekilde. Buna rağmen önlemler oldukça sıkı bir şekilde alınıyor. Biz burada benim bulunduğum şekilde 3 ayrı dönem yaşadık. Birincisi, ilk ve her yerde olan 2020’nin ocak ayında başlayan, artık olayın pandemi olduğu anlaşıldığı dönemdi. Kapanma, sokağa çıkma yasağı da dahil olmak üzere. 2020’nin haziran-temmuz aylarında, bir 6 aylık süreden sonra, normalleşme aşamalı başladı. Çeşitli şirketlerin operasyonlarına dediğim gibi aşamalı izin verildi. Daha sonra 2020’nin aralık ayında tekrar benim bulunduğum şehirde birkaç tane vaka görüldü ve anında çok sıkı önlemler alındı. Shenyang kenti, yaklaşık 6-7 milyon nüfusu olan Çin için belki küçük ama Türkiye’deki illerle kıyasladığımızda büyük olan bir kent. 20-30 kişi arasında vaka tespit edildikten sonra, kentin tamamından ikişer defa, çocuklar dahil tüm insanlardan ikişer defa test alındı. Bazı riskli ilçelerinde üçer defa test alındı. Ve bu yaklaşık 1 hafta 10 günlük bir süreçte tamamlandı. Artması önlenmiş oldu.
Pandemide devlet teşvikleri
Devlet teşvikleri nakit yardımlar başta olmak üzere, şirketlere ölçekleri ve pandemiden etkilenme miktarlarına göre yapıldı. Bunun dışında çok ciddi vergi indirimleri uygulandı. Elektrik, su, gaz, ısınma gibi kalemlerde birim fiyatlarda indirimler yapıldı. Çalışanların sosyal güvenlik kesintilerinde yine çeşitli indirimler yapıldı, belli aylar boyunca hiç alınmadı. Finansman ihtiyacı olan şirketlerin mevcut kredi durumları yeniden gözden geçirilerek daha iyi şartlarda yenilendi, faiz oranları indirildi. Gerektiğinde yine devlet teşvikiyle bu kredi sürelerinin uzatılması sağlandı. Kendi şirketimde de bunların birçoğundan faydalandım.
Çin’de Aşı
Çin’de aşılamaya öncelikle hizmet sektöründen başlandı. Yani kişilerin yaşlarından ziyade, hizmet sektöründe çalışan insanların yine tamamen gönüllülük esasıyla kimseyi zorlamadan hizmet sektöründe çalışan insanların aşılanmasına öncelik verildi. Hizmet sektörü tamamlanır tamamlanmaz tüm halkın başvurusuna açıldı. Şu an başvuru yapmaya da gerek yok, aşı merkezlerinde aşınızı oluyorsunuz. İnşallah Türkiye’de de şartlar en kısa zamanda düzelip, herkes özgürlüğüne sağlığına kavuşup normal şartlarda normal şekilde çalışmasına devam edebilir.