Babam“Sabri Bey”
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, babası Sabri Ülker'i anlattı.
“Sabri Bey”. Biz babamıza böyle hitap ederdik, herkes öyle derdi. O da başkalarının yanında Murat Bey derdi. Ama bu, onun benim en iyi arkadaşım olmasına bir engel değildi.
İlk oğlum Yahya büyürken babam, “O büyürken ben küçülüyorum artık” demişti. Heyhat şimdi ben dede oldum. Babam çok çalışkan, çok nazik, çok fedakardı. Muhakkak ömrü boyunca çektiği zorlukların, yaptığı her işi tek seferde başarmak zorunda oluşunun payı vardı ama bizden onun gibi davranmamızı beklemezdi. Çünkü “Ben sizin babanızım” derdi. Yine de nazikçe hatırlatırdı. Ders çalışırdım, iş hayatında da çok çalışırdım, sırf ona mahcup olmamak için… Zaten sonunda işkolik oldum. İş yapmasını ve işimi sevmeyi babamdan öğrendim. “Yoruldum” desem, “Tamam, şimdi başka bir iş yaparak dinlen” derdi. Ama yine ondan öğrendiğim gibi iş-aile dengesini koruyarak ve 24 saatimi planlayarak yaşıyorum. Yine yerine göre, “İnsan aklı kadar mutlu olur” veya “Gücünün bittiği yerde kaderin başlar” deyişini hatırlıyorum. Bu bana şevk veriyor.
Annemden Ege ve Anadolu, babamdan Kırım ve Balkan özdeyişleriyle bezenmiş renkli, folklorik bir ev yaşantımız vardı. Annem, babam bizim rahatımız düzenimiz için kendi sosyal yaşamlarından fedakarlık ederlerdi. Mesela ders çalışacağımız zaman TV açılmazdı.
“Sabri Bey”. Biz babamıza böyle hitap ederdik, herkes öyle derdi. O da başkalarının yanında Murat Bey derdi. Ama bu, onun benim en iyi arkadaşım olmasına bir engel değildi. Bize bir şey öğretmek istediğinde, bize sorarak danışarak yapardı. Buna alışana kadar çekinir, bir mana veremezdik.
Arkadaşları ve çalışanları konusunda çok titizdi. “İşinin ehli düzgün insanlarla çalışın” derdi. Daima bir alternatif planı vardı. Kafasının arkasında hep bir endişe olurdu ama bu onu teşebbüsten alıkoymazdı. Hesaplı risk alır, manevra kabiliyetini kaybetmezdi.
Her konuda yenilikçiydi. 80’li yılların başında İnsan Kaynaklarında psikometrik testler kullanırdık. 70’lerin sonunda kompüterize olmuştuk. 60’larda ithal makine ve donanıma imkan bulamayınca yerli yapmaya başlamıştık.
Yeni bisküvilerin formüllerini yapar, yeni ürün fikirleri ondan çıkar ve markaları da o bulurdu. Yine 80’lerde Nabisco’nun, -şimdiki Mondelez- doğu tarafını almak için Londra’ya gitmiştik. Ben yabancı satın almalar yaparak globalleşirken “Bekleniyordu zaten” demişti.
Velhasıl bugün de Sabri Ülker yasaları geçerli hala işimizi yaparken. Hatta geçen hafta ölüm yıldönümü vesilesiyle rahmetle anarken, onu hiç görmemiş arkadaşlarımın, “Sabri Bey’i hiç görmedim ama tanışmış gibiyim… Onun sözlerinden ve bıraktıklarından anladığım değerleri beni etkilemiş ve gruba inanmamı sağlamıştı” diye bahsetmeleri çok hoştu.