Kurumsalda etkili iletişim
DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğum tiyatro oyuncusu ve eğitmen Metin Yavuzoğlu oldu.
DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğum tiyatro oyuncusu ve eğitmen Metin Yavuzoğlu oldu. Uzunca bir süredir Sabancı ve Koç grupları başta olmak üzere bankacılık, teknoloji, lojistik, gıda, sigorta şirketleri olmak üzere birçok sektöre, farklı konularda özünde “insanın gelişimi” olan eğitimler verdi. Bu eğitimlerden en önemlilerinden biri olan kurumsal hayatta etkili iletişimin nasıl olması gerektiğini birlikte konuştuk.
Metin Bey konumuza başlamadan önce sizi tanımak isteriz. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Tiyatro oyuncusu ve eğitmen olmak üzere iki şapkam var. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunuyum. Arkasından da Sinema ve Televizyon üzerine de masterımı tamamladım. Bundan sonra da eğitmenlik serüvenim başlıyor…
Tiyatro, dizi ve seslendirme oyunculuğu da yaptınız. Buralardaki maceranız ne kadar sürdü?
1995, 1996 yılında konservatuarı bitirdikten sonra tiyatro sahnelerinde yer almaya başladım. Akabinde dizilerde, reklamlarda boy göstermeye; daha sonrasında da, seslendirme oyunculuğu yapmaya başladım. 2007, 2008 yılına kadar hepsi beraber devam etti. Sonrasında da kurumsal eğitimler vermeye başladım.
Kurumsal eğitimlere nasıl başladınız?
İlk tecrübem bir üniversitenin talebi üzerine olmuştu. Fakat daha ciddi manada nasıl başladığını sorarsanız Devlet Tiyatrosu oyuncusu Arsen Gürzap ve Can Gürzap’ın kurduğu Dialog Anlatım İletişimde başladım... Devlet Tiyatrosu’nda Can Gürzap’ın sahneye koyduğu ve birlikte oynadığımız “Taraf Tutmak” adlı oyun bizi bir araya getirdi. Sonrasında Can Hoca, beni Dialog Anlatım İletişim’e davet etti. Burada tiyatro oyunlarında rol aldım, sonrasında oyunlarda yardımcı yönetmenlik yaptım. Derken, Can Hoca bir gün “Metin’ciğim, ben artık senin eğitmenlik yapmanı arzu ediyorum” dedi. İlk başta tereddütlerim olmuştu. Ancak Can Hoca, bu konuda beni çok cesaretlendirdi ve kendi verdiği derslere davet etti. Çok hoşuma gitti! Bu eğitimlere ilk etapta oyunculuk, spikerlik, seslendirme öğrencilerini çalıştırarak başladım. Sonrasında da özellikle İnsan Kaynakları tarafında verdiğim kurumsal eğitimlerle, serüvenim devam etti ve ediyor.
6 AYDA DEĞİŞMEYEN BİR 30 SANİYE
İki farklı disiplin olan oyunculuk ve İnsan Kaynaklarını birleştiriyorsunuz. Burada da büyük bir sinerji yaratılıyor. Her şeyin başı iletişim. İletişimsiz, hiçbir şey olmuyor. Ancak doğru iletişimin etkisi nasıl oluyor, örnekleriniz var mı?
Çok örnek var. Mesela iletişim konusu üzerine eğitim verirsem, ilk sorduğum şeylerden bir tanesi şu oluyor “İlk izlenim çok önemlidir. İlk izlenim ne kadar zamanda oluşuyor?” diyorum. İlk izlenim 30 saniye! O 30 saniye, 6 ay değişmeyecek. İlk 30 saniyedeki izlenim kötü geçmişse, ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız. Dolayısıyla ilk izlenim çok çok önemli…
Bir kişinin söylediği şeyin dinlenmesi için, önce o kişinin değer görmesi lazım. Değer görmek için de doğru iletişim gerekiyor. Zincir böyle gidiyor… İlk 30 saniyede ne yapmamız lazım?
Kelimeler, ses tonu, dış görünüş bütün bunlar bir bütün ve kişinin donanımında olan şeyler. Bütün bunları ne kadar kullanıp, kullanamadığını kısa bir konuşma ile anlayabiliyoruz. Mesela mülakat… İş mülakatına gireceksiniz, özgeçmişiniz tamam. Ancak bir de iletişiminize bakmamız gerekiyor. Burada da yine ilk izlenim çok önemli, o da iyi iletişim kurmaktan geçiyor. İlk intiba ile ilgili olarak size de bir soru sormak isterim. Beni ilk kez görseniz, siz ne düşünürdünüz?
İlk olarak dış görünüş tabii ki… Ancak ben, bana ne hissettirdiğini de düşünürüm. Kelimeler belki önemli olmayabilir ama ne hissettiğim önemli olur. Bana iyi hissettirmesi anahtar olabilir diye düşünüyorum.
Aslında burada alt beynimizin milyonlarca yıllık bir refleksi devreye giriyor. Karşısındakine bakıyor ve “Bu bana zarar verir mi?” diyor. Tebessüm ediyor mu, göz kontağı kuruyor mu, ses enerjisi nasıl… Bütün bunlar –konuşmasa dahi- enerji pozitifse, size kendinizi iyi hissettiriyor. Eğer enerji negatifse, beynimiz yine bunu sezebiliyor.
STRESE KARŞI 4-7-8 NEFES
Özellikle iş mülakatlarında, adaylar kimi zaman stresli olabiliyor. Bu durumu siz nasıl yorumlarsınız?
Stres savaşılacak bir şey değil aslında adeta kol kola yürüyeceğimiz bir dost bir arkadaş.. Yararlı ve zararlı stres olmak üzere iki tür Stresten bahsedebiliriz. Yararlı stres yeri geldiğinde motivasyon kaynağımız olabilir. Ancak stresin derecesi arttıkça yani zararlı stres boyutuna geldikçe işte bu insana ve yaptığı işe zarar verebiliyor. Hatta hiç yapmam dediği şeyleri bile yaptırabiliyor insana.
Peki, stresi kontrol edebilmek mümkün mü?
İşte ben doğru nefes alarak stresi kontrol edebilmenin mümkün olduğunu söylüyorum. Bunun için doğru nefes alabilmeyi öğrenmek gerekiyor.
Doğru nefes için çalışmak gerekiyor. Bir sunuma ya da önemli bir görüşmeye girdiğimizi düşünelim… O durumda, önceden nefesimizi mi ayarlamak gerekiyor?
Bunun harika bir formülü var, Dr. Andrew Weil tarafından tasarlanan: 4-7-8 Nefes Kuralı. 4 saniye nefes alıp, 7 saniye tutup, 8 saniyede bıraktığınızda o ana odaklanmanızı sağlanıyor. Beyin sürekli geçmişi ve geleceği düşünür. Ancak oksijen sirkülasyonu 4-7-8 nefes sistemi ile gerçekleştiğinde, beyin o ana odaklanıyor. Anda kalabildiğimizde de her şey yoluna girmeye başlıyor. Çünkü karşımızda duran ve odaklanmamız gereken resme odaklanabiliyoruz. 4-7-8 kural ile nefesiniz tazelenmiş olacak. İçinizdeki bayat oksijeni atmış olacaksınız. Böylelikle görüşme ya da sunumun devamında da, doğru yerlerde nefes alacaksınız. Fakat nefesinizi kontrol etmeden görüşmeye ya da sunuma başlarsanız, nefesiniz kesik kesik ve çok yetersiz olacak. Haliyle konuşmanızda da bu yönde aksaklıklar olacak.
Şarkı söyler gibi olmalı diyebilir miyiz?
Evet! Ne güzel söylediniz. Şarkı söyler gibi olmalı… Ancak insan kendini görmeden, bunları ne ölçüde yaptığını da bilemiyor.
EN İYİ GERİBİLDİRİM FORMÜLÜ
Kendini görmekle ilgili, kendimden örnek vereceğim… Ben mesela DÜNYA’nın İK’sı videolarımı izleyemiyorum. Kendimi görmekten pek hoşlandığım söylenemez.
Videoda kendini görmek, insanın kendi kendine hızlı geribildirim alması için en iyi formüllerden bir tanesidir. Aslında tiyatronun da yaptığı bu… Oyunu izlersiniz; iyiyi, kötüyü görürsünüz. Kahramanla, durumla ya da şartlarla kendinizi de özdeşleştirebilirsiniz kendinize bir şeyler katarsınız. Tiyatro iyileştirir.
İlk 7 cümlenin sihri
Özellikle ilk mülakatlarda, ilk 7 cümle çok önemli. Burada önemli olan cümlenin ne olduğu değil, nasıl olduğu. Kelimeler anlaşılıyorsa, göz kontağı kuruluyorsa, pozitif bir ses enerjisi varsa ve tüm bunlar yapılıyorken tebessüm de ediliyorsa işte o zaman ilk izlenim pozitif oluyor. Çok basit bir şey gibi görünebilir, ancak insanlar heyecandan bunları kontrol edemeyebiliyorlar.