Kurumsal takdir

Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu Interlink CEO’su Can Taşçıoğlu. Can Bey ile Kurumsal Takdir hakkında konuştuk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Kurumsal takdir

Ayşe Nazmiye UÇA - Datassist Bordro Servisi / Yönetim Kurulu Başkanı

▶Takdir etme olayı aslında Türkiye’de zordur. Takdir etmek insan ilişkileri açısından da kurumsal olarak da çok önemli. Siz bu ‘Kurumsal Takdir’ olayına nasıl başladınız?

Bizler hayatımıza müşteri sadakat programları yaparak başlamış bir kuruluşuz ama özellikle pandemiden önce çalışan programlarına girmiş ve bu alanda da kendini geliştiren bir firmayız. Özellikle pandemide markalar bu sistemlere çok ihtiyaç duydu, çalışanlar evlerine kapandı ve birbirlerine olan etkileşimleri, sadakatleri azaldı. Öte yandan çalışanların işten ayrılmaları çok kolaylaştı. Bunların önüne geçmek için firmaların olmazsa olmazı bu dijital çalışan ve sadakat portalları oldu. Zaten pandemiden önce o noktada ivmemiz hızlıydı. Çünkü halen Türkiye’de İnsan Kaynakları departmanı çoğu şirkette yok. Burada firmalar pandemide bize ulaştılar ve bu tarz portallarımızdan yararlanmak istediklerini söylediler. Bu portallar neler: çalışanların birbiri arasında etkileşim kurdukları, eğitime katıldıkları, yarışmalara katıldıkları portallar. Puan bazlı yönetiyoruz, puanların sonunda hep bir ödüle dönüştürme var.

Kurumsal takdir dediğimiz konu da aslında bizim modüllerimizden biri. 30 civarı modülümüz var ama bu çalışan portallarında olmazsa olmaz dediğimiz bir modül. Çalışanlar birbirlerine takdir ve teşekkür gönderiyorlar. Burada firmanın ihtiyacına göre bunları şekillendirebiliyoruz.

▶Aslında bunu yapan şirketler var, özellikle büyük kurumsallar içerde kendi yapılarını kuruyorlar ancak bir şirketin buna adapte olması biraz zahmetli. Bunun bir hizmet olarak verilmesi çok güzel bir şey.

Burada dediğiniz gibi takdirteşekkür çok aklımıza gelen bir konu değil. Bu sistemler şirket içinde olumlu bir hava yaratılmasını sağlıyor. Ucunda bir puan-ödül olunca insan hızlıca reaksiyon gösteriyor. Eğer biz burada takdiri akıllara getirebiliyorsak, normalde bir çalışanın yapmayacağı vasfını yaptırabiliyorsak, o şirkette olumlu bir hava yaratabiliyorsak ne mutlu bize.

“BAŞARININ DEDİKODUSU”

▶Kurumsal Takdir uygulamaları şirketin genel davranışında bir değişikliğe yol açıyor mu?

Öncelikle dediklerinize bir örnek vermek istiyorum. Bir iş ortağımız bu modüle çok hoşuma giden şu ismi vermişti: “Başarının Dedikodusu”. Dedikodu ne yazık ki şirketlerde kurtulamadığımız bir konu. Böyle olunca ‘başarı ağızdan ağıza yayılsın’ dediler ve takdirteşekkür yerine başarının dedikodusu dediler. Böylelikle insanlar birbirlerinin takdirteşekkürlerini gördüler, okuyabildiler ve feyz aldılar. Bu da aslında güzel bir ortam yarattı. Şirket içinde dedikodu olumsuz bir şeyken bu kelime olumlu bir hale geldi.

Tek modülümüz takdirteşekkür değil ama bizim de ön plana koymak istediğimiz şey bu oluyor. Çünkü çalışanları kimse oraya o şeyleri yazmaları için zorlamıyor. Tabi ki ucunda bir puan var ama kimse puan kazanmak için oraya o kelimeleri yazmıyor. Konu başlıklarını seçip ayrıntılı bir şekilde yazdırıyoruz. Örneğin takımdaşlık, iş arkadaşlığı gibi farklı konu başlıklarını seçip ayrıntılı şekilde yazıyorlar ve bunları görmek de diğer çalışanlar açısından güzel oluyor, biz de bu olumlu havayı hissedebiliyoruz.

▶Interlink’te ikinci jenerasyonsunuz ve çok aktif, değişen ve gelişen bir şirket. Burada ikinci jenerasyon ilk jenerasyonun yaptıklarıyla çelişebilir, büyük değişimler yapmak isteyebilir. Siz bu anlamda bir çelişki yaşadınız mı?

Açıkçası çok zor anlar yaşadık. Zorluklar olmadan da bir yerlere gelinmiyor. Babam Türkiye’de bu işi ilk yapan insan olarak yenilikçi birisi ama bir yere kadar yenilikçi olabiliyor. Tabi ki tecrübe onun için her şey. Ticarete çocukluğunda başladığını söyler ve bunun üstüne akademik kariyer de yapınca kendine güveni çok yüksek bir tüccar diyebilirim. Onun üzerine ben gelince tabi ki birçok şeyi değiştirmeye çalıştım. Değiştirdiklerim oldu, değiştiremediklerim oldu. Ben hayatın her alanında dengeye inanıyorum. İşte de yenilik ve tecrübe çok büyük bir denge içinde olmalı. Sadece tecrübeyle çağın arkasında kalırsınız, sadece yenilikle de çok fazla üzülürsünüz, beklemediğiniz şeyler karşınıza çıkar. Bunun dengesi kurulmalı. Bu sebeple zaman zaman tecrübeye kayıyoruz, zaman zaman benim çekiştirmemle yeniliğe kayıyoruz. Ama bir şekilde ortayı buluyoruz. Çok zor zamanlar yaşadık ama ben hiçbir zaman babaoğul ilişkisini iş ilişkisiyle karıştırmak istemedim ve geri durmam gerektiğinde durdum. Sonuçta büyüğüm, daha tecrübeli olan taraf ve onun kurduğu bir şirket. Bu sebeple onun herhangi bir kararı yüzünden başımıza bir şey gelecekse onun kararı yüzünden gelmesi çok yanlış değil.

“HER ŞEY ZAM, MAAŞ VEYA PRİM DEĞİL”

▶Interlink’in İnsan Kaynakları, ödüllendirme ve takdir alanındaki çıktıları anlamında İnsan Kaynakları profesyonellerine ne söylemek istersiniz?

Tabi bunlar halen yazılım. Fiziksel olarak çalışanlar birbirine takdir-teşekkür etsin, kağıt versin, onun üzerinden bir ödül vereyim durumları çok yok. Bunların hepsi yazılım olacağı için ucuz şeyler değil, pahalı şeyler. Yazılım günümüzde döviz olarak fiyatlandırılan bir alan veya Türkiye’deki yazılımcılar yurt dışına istedikleri saatlerde çalışarak, çok güzel paralar alarak işler yapabiliyorlar. Bu sebeple yazılımcıları elimizde zor tutabiliyoruz. Tabi ki biz bunu genele yaymak istiyoruz ama markalara özel şeyler sunuyoruz ki büyük markalarla onlara özel şeyler yapalım, daha özel projeler çıkaralım istiyoruz. Daha küçük ölçekli firmalar genele yayılmış, standart olan sistemleri araştırabilirler. Daha büyük ölçekli firmalar bizimle, bizim gibi firmalarla görüşerek bilgi alabilirler.

Bu işi bazı sektörlerde yapmak daha kolayken bazısında daha zor olabiliyor. Müşteri yapısı farklı olabildiği gibi çalışan yapısı da bazı sektörlerde farklı olabiliyor. Bu sebeple her firmanın bu işleri araştırıp bir yerden girmesi lazım. Her şey zam, maaş veya primle değil, bu tarz şeylerle de çok büyük çalışan mutluluğu sağlanabiliyor.

“Markanın kampanyası başarılı olmazsa biz de kazanamıyoruz”

▶Yaptığınız bu sistem çok veri barındırıyor. Bu veri de bir çıktı olarak kullanılabilir halde. Bu verileri hizmet olarak sunuyor musunuz?

Şöyle, bu verileri hizmetlerimizin iyileşmesi noktasında kullanıyoruz. Mesela bir simülasyon programımız var. Bugüne kadar binin üzerinde müşteri programı yapmış bir şirketiz. Sigorta, FMCG, otomotiv, akaryakıt, enerji gibi sektörlere de yaptık. Bu 1000 kampanyanın sonuçlarının yüklü olduğu bir simülasyon yazılımımız var. Yeni bir kampanyaya başlamadan önce ona birkaç veri giriyoruz (FMCG’de bakkallara yönelik çikolata markaları gibi). Bu verileri girdikten sonra markadan da birkaç veri alıyoruz. Bunları sisteme yüklediğimizde sistem bize “Bu kampanyayı yaparsan yüzde şu kadar başarılı olur.” diyor. Biz de markaya diyoruz ki “Bizim kazanç modelimiz kazan-kazan.” Markanın kampanyası başarılı olmazsa biz de kazanamıyoruz. O yüzden başarılı olacağına inanmadığımız kampanyayı markalara yaptırmamaya çalışıyoruz. Aldığımız veriler doğrultusunda markayı yönlendiriyoruz.

Onun dışında örneğin marka Kadınlar Günü’nde bir ödül vermek istiyor, fiyat avantajı sebebiyle onu da bizden alabiliyor bizde ürün tedariği de var. Çünkü çok fazla ürün alıp gönderiyoruz, bu bir promosyon ürünü de olabilir, markalı bir ürün de olabilir. Diyoruz ki: 35-55 yaş arası beyaz yaka kadın üst düzey yöneticilere ne verebiliriz? Bunun gibi verileri aldıktan sonra eski çalışmalarımıza bakarak daha önce neler vermişiz, ne aksiyonlar almışız veya üyelerimiz puanlarıyla hangi ödülleri almışlar gibi parametrelere bakarak markaya ona göre ödüller sunuyoruz. Yani geçmişteki ödül alma verilerini bu şekilde kullanarak gerek müşteri gerek çalışan programlarımıza yönleniyoruz.

Nasıl Bir İK