Hedefinizi çağırın, sizin olsun
Herşey ne istediğini bilmekle başlıyor. Farklı yöntemlerle istediğiniz şeyi olmuş gibi hayal ediyorsunuz...
Olumlu düşünce akımı pandeminin sağlık, yaşam, ekonomi ve psikoloji üzerindeki negatif etkilerini çözmek arayışındaki Amerikalıların yardımına koşuyor. Sosyal medya influencer’larının milenyallar arasında popülerleştirdiği ve manifesting adını verdikleri bu akım, olumlu düşüncenin getirdiği yapıcı enerjiye ve sihirli pratiklere dayanıyor. Örneğin, TikTok’ta paylaşım yapan Baila Salifou, başında başörtüsü, boynunda kristal kolyesiyle, takipçilerine en büyük hayallerini nasıl gerçekleştirebileceklerini anlatıyor. Tek ihtiyaçları olan 2 bardak su, 2 post-it ve sınırsız hayalgücü… Kimisi hayallerini birkaç kez yazmayı, kimisi hayallerini olmuş gibi zihinlerinden bir film şeridi gibi (ya da Netflix serisi gibi) oynatıyor, kimileri yüksek sesle tekrar ederek hayallerine kavuşacaklarına inanıyor, diğerleri ise, mumlar ve kristaller yardımıyla meditasyon yapıyor.
İşin teatral kısmını bir kenara bırakırsak, herşey ne istediğini bilmekle başlıyor. Farklı yöntemlerle istediğiniz şeyi olmuş gibi hayal ediyorsunuz. New York Üniversitesi Profesörü Gabrielle Oettinge’e göre, hedeflediğiniz şeylerin olacağını hayal ederek onların gerçekleşmesi ve herşeyin yolunda gitmesi için çağrıda bulunuyorsunuz. Olumlu düşünce olumlu sonuçların yolunu açıyor.
Sır yeniden popüler oluyor
Olumlu düşünceleri çağırmak, evrene olumlu mesaj göndermek, ve ne istediğini bilip onu nasıl isteyeceğini bilmek.. beyninizde mantığınızla veya negatif düşüncelerinizle hiçbir endişeye, kuşkuya, çekinceye yer vermeden… tanıdık geldi mi bu pozitif düşünme ve istediklerinizi çağırma formülü? Yaklaşık 15 yıl önce en iyi satanlar listesinde uzunca süre kalan Sır (Secret) kitabını mı hatırladınız?
Hayalinizdeki kariyere sahip olmak. Sağlıklı ve fit olmak. Mutlu olmak. Zengin ve nüfuzlu olmak. Kitaba göre, hepsi olumlu düşünceleri çağırmak ile mümkün. Sağlık, para, veya başarı, istediğiniz ne olursa olsun, hayallerinizi gerçekleştirebilmeniz için, kim olduğunuz, nerede doğduğunuz, kimi tanıdığınız, varlıklı olup olmadığınız değil, bakış açınızı değiştirmeniz önemli. Herşey sizinle ve düşüncelerinizle başlıyor.
Sır’ın yazarı Rhonda Byrne yaşamın sırrını kuantum fiziğinde olan çekim yasasına bağlıyor. Kitapta sözü geçen çekim yasasına göre, başınıza gelenler düşüncelerinizin bir sonucu. Pozitif düşüncelere sahip olarak mıknatıs gibi, pozitif olayları çekiyorsunuz. Ne düşünüyorsanız, o oluyor. Dolayısıyla, başımıza gelen olaylarda düşündüğümüzden daha çok payımız var. Düşüncelerimizle kendi yaşamımızı kendimiz yönetiyoruz. Evrensel arzdan en isterseniz onu talep ediyorsunuz ve o size geliyor.
Önce ne istediğinizi bilmelisiniz
Hayaliniz nedir? Hiçbir negatif düşünceye, engele yer vermeden. İlk adım ne istemediğinize değil, ne istediğinize odaklanarak. Ne istiyorsanız, neye ihtiyacınız varsa, onu talep edin. Zengin olmak mı istiyorsunuz, terfi almak mı? Paranın veya başarının nereden geleceğine, önünüzdeki engellere takılmayın, kendinize sınırlar koymayın. Hedefe konsantre olun ve evren biraraya gelip sizi hedefinize ulaştırsın. Bugünkü hayatın geçmiş düşüncelerinin eseridir, bugünün düşünceleri yarını belirler diye yazıyor Byrne.
Düşüncelerimizin yaşamımızı yönetmekte büyük payı olduğu çok güçlü bir fikir, ancak kuantum fizikçilerine göre çekim yasasını düşüncelerimizin enerjisiyle etkilemek pek de mümkün değil. Düşüncelerimizin oluşumunda nöronlar arasında sinapslar ile iyon akımlarının sağlandığı ve bu elektrik akımlarının manyetik alanlar oluşturduğu doğru. Ancak düşüncelerimizin oluşturduğu manyetik alanlar dünyanın manyetik alanından 10 milyar kere daha zayıf. Televizyondan akıllı telefona her gün kullandığımız elektroniklerin manyetik alanları düşüncelerimizin manyetik alanlarını hızla yok edecek güce sahip. Yani, düşüncelerimizle evrene mesaj göndermek veya hayallerimizi çağırmak enerji yönünden pek de mümkün değil. Medium.com’da yayınlanan makalesiyle, Lance Baker tüm titreşimleri, frekansları ve kuantum partiküllerini bir kenara bırakmamızı ve çekim yasasını pozitif düşünerek hedefimize ulaşmak için bir araç olarak görmemizi tavsiye ediyor. Pragmatik formülünü birkaç maddede özetliyor.
Tepki vermek yerine yaratmak
Çekim yasasının en basit uygulamalarından biri, gaye ve hedefi belirlemek ve o hedefe ulaşılmış gibi davranmaya başlamak. Bu hedefin tamamen olumlu bir söylemle tanımlanması önemli. Yani, herhangi bir olumsuzluğu içinde bulundurmamalı. Örneğin, “özgüven eksikliğimden kurtulmak istiyorum”. Bu istek sahip olmadığınız birşeyi istemek değil, bir kusurunuzdan kurtulmak üzerine kurulu, negatifi içinde bulunduran bir istek. Yaratmaya değil, tepki vermeye odaklı. Kendi kendinize güvensizliğinizi hatırlatmaktan ileriye gitmeyecek bir söylem. Oysa bu isteği, “kendime güvenmek, yetenek ve yapabilirliklerimi daha da geliştirmek istiyorum” diye değiştirdiğinizde tamamen pozitife yönelirsiniz. Bu şekilde istemediklerinizle zaman harcamaktansa, açık bir şekilde istediğinizi hedeflersiniz.
Harekete geçmek
Harekete geçmek için farklı günlük tutma modelleri kullanılmakta, popüler modeller arasında 3X33 ve 5X55 var. İlkinde hedefini günde 33 kez üç gün üst üste yazıyorsun, ya da günde 55 kez 5 gün üst üste. Tekrar tekrar yazmadaki amaç, hedefi gerçekleşmiş gibi hayal edebilmek. Ve bilinçaltına işlemek. Bilinçaltına bilinci desteklemesi ve kişiyi hedef yönünde harekete geçirmesi için komut veriyorsunuz. Bu tekrar rutiniyle hedefi içselleştiriyorsunuz.
Meyvesinden ağacı tanımak
Çekim yasası bizim alışılagelmiş mantık sistemimizin tersinden çalışıyor ve düşüncelerimizi sondan başa veya tersten düze yeniden düzenlememize olanak veriyor.
Düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız hareketlerimizi, hareketlerimiz de sonuçları doğuruyor. Oysa, çekim yasasında döngü sondan başlıyor; başından itibaren hedeflediğiniz sonuç olmuş gibi davranıyorsunuz.
Günün sonunda, bir ağacı meyvesinden tanırsınız, aynı bir insanın başarısını yaşam tarzı, topluma katkıları, edindiği nüfuz, para, saygı ve güçten gördüğümüz gibi. Siz yaşamınızda ne sonuç almak istiyorsanız, o sonucu almış gibi yola çıkın, hareketlerinizi, duygularınızı ve düşüncelerinizi bu sonucu almaya odaklı değiştirin. Dilediğiniz meyveye ulaşmanız odaklanmanız ve pozitif düşünceniz sayesinde daha kolay olabilir.