Ceviz üreticiliğinde Türkiye sınırlarını aşan girişim

Erba Tarım’ın kurucu ortağı Zeynep Ergüder ile tarım ve ceviz üreticiliğinin zorluklarını ve ülkeler arası iş yapış farklılıklarını konuştuk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ceviz üreticiliğinde Türkiye sınırlarını aşan girişim

Ela EROZAN GÜRSEL - Datassist Bordro Servisi/İnovasyon Araştırmacısı

Bu haftaki konuğum ceviz üreticisi Erba Tarım’ın kurucu ortağı Zeynep Ergüder. Kendisiyle Türkiye, İspanya ve Portekiz’deki cevizlik yatırımlarını, tarım ve ceviz üreticiliğinin zorluklarını ve ülkeler arası iş yapış farklılıklarını konuştuk. Zeynep Hanım, ceviz sektörüne ilgi duyan herkesi bu hafta (29 Eylül Perşembe) İstanbul’da gerçekleşecek Türkiye’nin ilk ceviz konferansına katılmaya çağırıyor.

● Zeynep hanım merhabalar, ceviz üreticiliği öykünüzü bize kısaca anlatır mısınız?

Eşim Ömer ile uzun yıllar Amerika’da yaşadık ve 30 yıl tekstil dış ticareti ile uğraştık. Operasyonu yoğun riski yüksek bir sektörde bulunmanın yorgunluğuyla, bir B planı olarak 2010 yılında ceviz yetiştiriciliğine adım attık. Cevizi seçmemizin sebebi, ithalat ikamesi olan bir ürün olması, ülkemizde dünya ortalamalarının üzerinde tüketilmesi ve yatırım dönemi uzun olduğu için pazarın nispeten bakir olmasıydı. Yatırım yaptığımız dönemdeki %43’e varan ithalat gümrüğünden dolayı iç piyasa fiyatları yüksek ve ürün oldukça cazip bir karlılıktaydı. O günlerdeki hedefimiz, yatırımı yapıp, bize sunulan fizibiliteye göre ağaçların verime geçme dönemine kadar ağır bir akışta, bizi çok zorlamayacak bir operasyonla bu cazip karlılığı yakalamaktı. Tabii hiçbir şey kâğıt üzerindeki gibi yürümedi. Biz hem önemli dersler alarak hem de değişen koşullara adapte olmaya çalışarak 12 yıldır bu serüveni sürdürüyoruz.

● Neydi kâğıt üzerindekine uymayan?

2015 yılına geldiğimizde Türkiye’deki arazi toplamımız ancak 54 hektara (540 dönüm) ulaşabilmişti. Oysa biz rantabl olabilmek için 100 hektar olmayı hedeflemiştik. Türkiye’de bölünmüş aile toprakları ve bunun getirdiği arazi birleştirmenin zorlukları sebebiyle daha ileri gidemediğimizi gördük. Bu noktada, İspanyol danışmanımızın önerisiyle, tek parsel büyük tarım alanlarının mevcudiyeti ve o dönemde mali kriz içinde olan Portekiz’deki yüksek tarım teşvikleri ve coğrafi riskleri de dengeleyebileceğimiz düşüncesiyle 2015 yılı sonunda Portekiz’de arazi yatırımımızı yaptık. Bu yatırım ağırlıklı ceviz olmakla birlikte 33 hektar alan üzerinde de badem üretmekte. Portekiz ve İspanya yatırımları bizim için coğrafi riskleri dağıtmakla birlikte oldukça uzun ve maddi olarak ağır bir dönemi de beraberinde getirdi. Bir ceviz yatırımının maddi dönüşleri ancak 7-8 yıl sonra başlıyor. Bu süreci büyük ölçekli ve döviz cinsinden finanse etmek oldukça ağır bir yük. Portekiz bahçemiz bu sene ilk ticari ceviz hasadını yapacak, bunun yanında badem dikmiş olmamız da bize artı fayda sağladı çünkü badem cevize göre birkaç sene önce verime giriyor ve de nakit akışı sağlıyor.

● Ülkemizde ve Avrupa’da cevizciliği karşılaştırdığınızda ne gibi farklar mevcut?

Portekiz ve İspanya’da profesyonel yetişmiş eleman, ciddi olarak tarımda kendine kariyer yapmak isteyen iyi eğitimli genç mühendisler, çeşitli konularda danışmanlar ve gerekirse ekip (hasat, budama vs. ekipleri) ve kiralık ekipman bulmak daha kolay. Örneğin, Portekiz bahçemizi yöneten agronomist henüz otuzuna gelmemiş bir kadın. Altında çalışan ekip kendinden yaşça büyük ve erkek. Buna rağmen işini idare etmekte sorun yaşamıyor. Aynı çalışma düzenini biz Türkiye’de bulamadık. İş hayatına duygular, kadın erkek farkları, maço bakış açıları girince olay komplike oluyor.

Geçenlerde Türkiye’de bölüm birincisi yeni mezun bir ziraat mühendisini işe almak istedik. Önce çok istekli göründü ama ofisten çalışabileceği zirai ilaç bayiliği teklifi gelince hemen onu tercih etti. Bu durumu daha önce de yaşadığımız için şaşırmadık ama tarım sektörü adına genç mezunların bu kısa vadeli vizyonu çok düşündürücü...

Öte yandan, Türkiye›de yönetimi bazen güç olsa da iş gücü daha ucuz ancak köylerdeki yaş ortalamasının 55 olduğu düşünülürse, yakında iş gücü bulmak zorlaşacak. Bu noktada mekanizasyon gerekli olacak ancak bu da yatırımın sermaye ihtiyacını artıracak bir unsur. Her şeye rağmen Türk insanının hızlı ve esnek bir yapısı var. Bu bence çok büyük bir avantaj. Portekiz ve İspanya’da hızlı düşünce ve hızlı aksiyon alabilmeyi özlüyorum. Türkiye’de belli ölçekte firmaların yakın zamana kadar sermayeye ulaşımı çok zor olmuyordu. Tabii şu anda ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Biz bugüne kadar Ziraat Bankası işbirliğinden çok destek gördük. Şimdi de konferansın ana sponsoru İş Bankası’nın yeni tarım açılımını duymak için sabırsızlanıyorum.

● Biraz da Türkiye Ceviz Üreticileri Derneği’nden söz eder misiniz?

Türkiye Ceviz Üreticileri Derneği çok yeni bir oluşum. Eşim Ömer Ergüder’in ve bir grup öncü üretici firmanın bir araya gelerek kurduğu ve üye sayısı henüz 40’larda olan bir dernek. Hedefl eri Türkiye’deki ceviz üretiminin desteklenmesi, tanıtılması ve çok yüksek boyutlarda olan Amerika, Şili ve Çin rekabetine karşı yerli üretimin korunmasına yönelik bir sektörel ses oluşturabilmek. Bahsettiğim ülkeler çok büyük hektarlarda üretim yapıyorlar ve Türkiye ana pazarlarının başında geliyor. Bu sebeple çok agresif fiyat politikaları ve Türkiye’ye yönelik büyük pazarlama bütçeleri ile çalışıyorlar. Ancak bu alışveriş Türk ekonomisinde ciddi bir cari açık da yaratıyor. Bu sebeple Türk üreticisinin yatırımdan vazgeçmemesi için hükümet tarafından korunmaya ihtiyacı var. Bu sesi duyurmak kolay değil, ülkenin tarımsal önceliklerinin başında ceviz üretimi maalesef gelmiyor. Dernek yönetimi her şeye rağmen kısa zamanda oldukça önemli işler yaptı.

● Dernek ilk ceviz konferansını 29 Eylül’de gerçekleştirecek.

Evet bu konferans da inşallah her yıl tekrarlanarak sektörün bir araya gelmesine ve sesini duyurmasına bir vesile olacak. Yurt dışından ve yurt içinden değerli konuşmacı konuklar olacak. Dünyadaki üretim ve pazarlama trendleri, markalaşma, sürdürülebilirlik gibi konular konuşulacak. Katılımcılar hem sektör temsilcileri hem de konuya ilgi duyan, yatırım planı olan kişiler olmalı diye düşünüyorum. Katılanlara aynı zamanda ciddi bir networking imkânı sağlayacak. Bu sektörü daha geniş bir perspektiften tanımak isteyen herkesi davet ediyoruz.

İkinci kariyer: Tarım

● Sizler gibi, ikinci bir kariyer olarak tarım yapmak isteyenlere önerileriniz neler?

Biz zaman içinde tarımın beklediğimiz gibi yavaş akan, sessiz sakin ilerleyen bir sektör olmadığını öğrendik ama risklere ve tehditlere adapte olmaya çalışıp, hala zevk ve şevkle ilerliyoruz. Bu hayatı seçecek kişilere ilk ve en önemle söylemek istediğim şu: işinizin başında durabilecekseniz bu işe girin. Kişinin bu işe ayıracak uzun zamanları olması önemli. Pek çok yatırımcının işi bir çalışana ya da danışmana teslim edip uzaktan takiple işi yürütmeye çalıştığını görüyorum. Bu tür işletmeler beklenen hedefl eri genellikle yakalayamıyor. Ayrıca fi yatların artmadığı, aksine ithalat rekabeti sebebiyle marjların daraldığı bir sektör tarım. Dolayısıyla, para ancak ölçekle kazanılabiliyor. Ölçekli yatırımlar da ciddi sermaye gerektiriyor. Unutmamak gerekir ki, yatırım sadece arazi alımı ve dikimden oluşmuyor. 7-8 yıllık bir de işletme fi nansmanı gerekiyor. Bu oldukça zorlayıcı bir süreç. Bir de işe girmeden mümkün olduğu kadar Avrupa ve Amerika’daki iyi örnekleri gidip gezmek ufuk açıcı oluyor. Bizim çiftliklerimizde de arzu edenleri ağırlamaktan zevk duyarız.

Nasıl Bir İK