Küreselde faiz rallisi doludizgin, Türkiye ayrışıyor
Fed’in 75 baz puanlık sert hamlesinin ardından birçok ülkenin merkez bankası da “resesyon” pahasına faiz yarışını hızlandırdı. ABD başta olmak birçok ülke yükselen enflasyona karşı faiz silahına başvurdu. Merkez bankalarının açıkladıkları metinlerin tamamında “enflasyon baskılarının hafifletilmesi” vurgusu yapıldı.
Elif KARACA
ABD Merkez Bankası (Fed) haziran ayı toplantısında aldığı kararla politika faizini 75 baz puan artırarak federal fonlama faiz aralığını yüzde 1,50-1,75 seviyesine yükseltti. Fed’in önceki gün aldığı faiz artırım kararının ardından dün de İngiltere ve İsviçre’den Brezilya ve Körfez ülkelerine kadar çok sayıda ülkeden art arda faiz artırım kararları geldi. Pandemi sonrası küresel ekonomide yaşanan toparlanmanın ardından tedarik zinciri sıkıntılarıyla tetiklenen ve Ukrayna’daki savaşla hızlanan enflasyonun artık “geçici” değil “inatçı” ve “yapışkan” hale geldiği algısıyla hareket eden merkez bankalarının açıkladıkları metinlerin tamamında “enflasyon baskılarının hafifletilmesi” vurgusu yapıldı. İngiltere politika faizini 13 yılın en yüksek seviyesine çıkarırken, İsviçre Merkez Bankası’nın faiz artırımı tamamen sürpriz bir adım olarak karşılandı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) da önceki gün, Fed kararının açıklanmasına saatler kala olağanüstü toplandı ve finansal sistemdeki sorunları hedef alan bir mücadele planı üzerinde görüştü.
ABD’nin enflasyonu kontrol altına almak için attığı bu 28 yılın en sert adımın, gelişmekte olan ülkelerde başlatacağı fon çıkışlarıyla söz konusu ülkelerde başta enflasyon, cari denge ve döviz kuru olmak üzere bütün ekonomik göstergeler üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceği belirtiliyor.
Ülkelerin borçluluk düzeyi artabilir
Ekonomik verilere göre hareket edeceğinin ve gerektiği takdirde önümüzdeki dönemde daha hızlı faiz artırımlarına gideceğinin işaretini de veren Fed, ABD ekonomisi için 2022 yılı büyüme beklentisini yüzde 2,8’den yüzde 1,7’ye düşürdü. ABD de dahil olmak üzere küresel ekonominin geneli için resesyon ve stagflasyonun sıkça telaffuz edildiği, ekonomik görünüm raporlarının özellikle enflasyon ve büyüme açısından pek de parlak bir tabloya işaret etmediği böyle bir dönemde yüksek faiz ABD için de daha yüksek maliyet ve risk anlamına geliyor. Ancak gelişmekte olan ülkelere ilişkin beklentiler kuşkusuz çok daha endişe verici. ABD’nin enflasyonu kontrol altına almak için attığı bu 28 yılın en sert adımın, gelişmekte olan ülkelerde başlatacağı fon çıkışlarıyla bu ülkelerde başta enflasyon, cari denge ve döviz kuru olmak üzere bütün ekonomik göstergeler üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceği belirtiliyor. Fed’in bu adımının özellikle orta ve düşük gelir grubundaki ülkelerin borçluluk düzeylerinde belirgin artışlara neden olabileceği ifade ediliyor.
Gelişen ülkelerin riskleri yükseldi
ABD’de yükselen faiz, uluslararası piyasalarda borçlanan pek çok gelişmekte olan ülke için daha yüksek borçlanma maliyetlerine işaret ediyor. Zaten pandemi ve Ukrayna’daki savaş nedeniyle enerji ve gıda ithalat maliyetleri son aylarda sert bir biçimde artan gelişmekte olan ülkeler, yatırımcılar paralarını faizlerin daha yüksek olduğu ABD’ye yönlendirmeleriyle finansman sağlamakta daha fazla zorlanabilir, daha kısıtlı seçeneklerle karşı karşıya kalabilirler. AFP’de yer alan bir analizde görüşlerine yer verilen Fransız ekonomist Eric Dor’a göre bu durum Brezilya, Arjantin ve Türkiye gibi halihazırda güçlüklerle mücadele eden gelişmekte olan ülkeler için her şeyin maliyetini yükseltebilir. Buna bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerin borçlarını ve ekonomik aktivitelerini finanse edebilmelerinin daha zor bir hal alabileceğini belirten Dor piyasalarda yaşanabilecek krizlerin ve ekonomik krizlerin söz konusu olabileceği görüşünde. Dor gibi pek çok analist de gelişmekte olan ülkelerde borç krizlerinin görülebileceği uyarısı yapıyor ve Fed’in 1994’te aldığı son 75 bps faiz artırım kararından kısa bir süre sonra Meksika’nın IMF’nin kapısını çaldığını hatırlatıyor.