Batı’dan Rusya’ya ‘kısmi’ SWIFT yaptırımı yolda
Rus harekatının 4. gününde Batılı ülkeler bazı Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkarılacağını duyurdu. Rusya Merkez Bankası’nın 630 milyar dolarlık rezervini kullanmasını kısıtlayacak adımlar da atılacak. Belarus sınırında müzakereler yapılırken, Rusya lideri Putin aydırıcı nükleer güçleri de teyakkuza geçirdi.
Hilal SARI
Rusya’nın Ukrayna’nın farklı şehirlerinde sürdürdüğü askeri harekatlar 4. gününü doldururken, Batı hem Ukrayna hem de birçok uzman tarafından ‘yetersiz’ bulunan ekonomik yaptırımlarını bir derece daha ağırlaştırma kararı aldı.
ABD, Avrupa Birliği, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Kanada tarafından cumartesi günü yapılan ortak bir açıklamada bazı Rus bankaların uluslararası SWIFT’ten çıkartılması ve Rusya Merkez Bankası’nın 630 milyar dolarlık döviz rezervini kullanabilmesini zorlaştıracak kısıtlamalar getirilmesi planlandığı belirtildi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, hangi bankaların SWIFT’ten çıkartılacağının belirtilmediği açıklamasında “Bu yaptırım dünya genelinde işlem yapmalarını engelleyecek ve Rus ihracat ve ithalatını etkili şekilde bloke edecek” dedi.
Merkez Bankası'nın 630 milyar dolarını etkisiz hale getiriyorlar Merkez Bankası’nın varlıklarının dondurulması ise von der Leyen’in ifadeleriyle “Merkez Bankası’nın varlıklarını likide çevirmesini (tasfiye etmesini) imkansız hale getirecek.” ABD’li üst düzey bir yetkili Financial Times’a verdiği demeçte yeni yaptırımların “Putin hükümetini uluslararası finansal sistemin dışına attığını ve Rus Rublesinin serbest düşüşe geçebileceğini” söyledi. Yetkili, Rusya Merkez Bankası’nın batılı finans kuruluşlarından ruble satın alamamasının yaptırımlara karşı rubledeki kayıpları destekleyecek müdahaleleri yapamayacağı anlamına geldiğini belirtiyor ve “Ruble daha da düşecek, enfl asyon artacak ve merkez bankası savunmasız kalacaktır” diyor. Ayrıca yeni yaptırımlar kapsamında Rusların yatırım karşılığında vatandaşlık alabildikleri “altın pasaport” imkanlarından da mahrum edileceği belirtiliyor.
Almanya, enerji bağımlılığı ve Rusya’dan gelebilecek daha ağır misillemelerin de endişesiyle SWIFT yaptırımlarına karşı direnç gösteren bir güç olarak öne çıktı. Ancak haftasonu “hedefl i ve işlevsel” başlığı altında topyekun bir SWIFT yaptırımı yerine kısmi bir SWIFT yaptırımı için uzlaşı sağlandı. Kuzey Akım 2’nin lisansının durdurulması dışında Rusya’nın enerji ihracatına yönelik herhangi bir yaptırım dile getirilmiyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz Almanya’nın doğrudan Ukrayna’ya silah sevkiyatı yapacağını da duyurdu ve ülkeye 1.000 tanksavar füze ve 500 Stinger füzesi gönderileceğinin bilgisini verdi.
SWIFT NEDİR?
1973 yılında Belçika merkezli şekilde kurulan SWIFT, ABD Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve Belçika Merkez Bankası denetiminde faaliyet gösteren ve dünya genelinde 200’den fazla ülke ve bölgede 11 bin finans kurumunu birbirine bağlayan bir mesajlaşma sistemi. Daha önce SWIFT’ten çıkartılan bir G20 ekonomisi olmamıştı. İran ve Kuzey Kore SWIFT sisteminden çıkarılan ekonomiler. Bu yaptırım son olarak 2012 yılında İran'a karşı kullanılmıştı. Ülke önemli petrol gelirlerini ve dış ticaretinin büyük bir kısmını kaybetmişti. Rusya, uluslararası para transfer sistemi SWIFT'e 1989 yılından beri üye. Üstelik bu özel organizasyonun yönetim kurulunda. Ve günlük 42 milyonu bulan para transferleri işlemlerinin ortalama yüzde 1,5’ini de Rus bankaları gerçekleştiriyor. Üstelik 2014’teki Rusya-Ukrayna krizi öncesinde Rusya, SWIFT sistemi kullanıcısı banka sayısı açısından ABD’den sonra ikinci sırada yer alıyordu.
RUSYA’NIN SWIFT’E ALTERNATİFLERİ DE VAR
Batı’nın daha önce de Kırım ve Ukrayna gibi siyasi ihtilafl ar sırasında Rusya’yı SWIFT’ten çıkartabileceğini dile getirmesi nedeniyle, Rusya 2014 yılında kendi alternatif ödeme sistemi SPFS’yi hayata geçirmişti. Rusya, Aralık 2017’de açılan yeni sistemi Türkiye ile dış ticaretinde de test etmeye başlamıştı. Ayrıca 2016 yılında bazı Rus bankaların ABD’li Visa ve Mastercard tarafından sistem dışına çıkarılması üzerine Rusya kenti kartlı ödeme sistemlerini de geliştirmiş, MİR isimli sistemi 2018’de Visa ve Mastercard’a alternatif olarak kullanılmaya başlamıştı. Bunların dışında 2019 yılında Rus bankaları Çin’in kendi SWIFT alternatifi CIPS sistemine de bağlanmıştı. Ayrıca Rusya 2013-2020 yılları arasında finansal sisteminde doların payını azalttı ve döviz borcunda dolar cinsi borçların payını yüzde 40’tan yüzde 24’e kadar düşürdü. Rusya’nın Çin ve Hindistan’la olan finansal akışları da olası yaptırımların dışında kalmaya devam ediyor.
“Bölgemizde bir savaşa daha tanık oluyoruz”
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter hesabından yaptığı İngilizce açıklamada “Bölgemizde bir savaşa daha tanık oluyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan güçlü ilişkilerimiz olan Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk yapmayı teklif etti. Ayrıca müttefiklere ortak bir duruş sergileme çağrısında bulundu” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin diplomatik düzeyde elinden geleni yaptığına vurgu yapan Altın “BM sisteminde reform yapma çağrılarımız göz ardı edildi ve bunun vahim sonuçlarını son krizde görmüş olduk. Çağrılarımız dikkate alınsaydı bu savaş önlenebilirdi” ifadelerini kullandı. Montrö Anlaşması’nın devreye girmesi için Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında devam eden siyasi ihtilafı resmen “savaş” olarak kabul etmesi gerekiyor. Bu nedenle Altun’un İngilizce tweet’inde ihtilaf için “savaş” ifadesini kullanması kritik öneme sahip. Türkiye’nin konuya ilişkin politikası hakkında çok fazla spekülasyon ve yorum yapıldığını da belirten Altın, “Türkiye’nin diplomatik adımları ve müttefikleriyle yürttüğü koordinasyon her zaman çatışmanın hızlı ve barışçıl bir şekilde çözümüne odaklanmaktadır.”
“Müzakereler işgale destek veren Belarus sınırında”
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky, Rusya’ya karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda Rusya’ya karşı dava açtıklarını duyururken, Ukrayna Cumhurbaşkanlığı işgalde Rusya’ya destek veren Belarus’ta yapılması önerilen müzakerelere ilk başta karşı çıktı, sonrasında da Belarus sınırında müzakere yapılmasını kabul ettiğini duyurdu. Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi dün canlı yayında yaptığı açıklamada Rus saldırılarında sadece askeri hedefl erin değil sivil halkın da hedef alındığına vurgu yaparak, Rus Ortodoks Kilisesi’ni de saldırılara dahil olmakla suçladı. Kiev Belediye Başkanı ise Rusların ülkedeki birçok altyapıya zarar vererek ekonomiyi yerle bir ettiğini belirterek Avrupa’ya “Ruslarla ticaret yapmayın. Onlara aktardığınız parayla sivilleri öldürüyorlar” diye seslendi.
Putin: Caydırıcı nükleer güçler özel alarm rejimine geçsin
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sputnik International haberine göre NATO ülkelerinden gelen “agresif açıklamalara” karşılık pazar günü orduya ülkenin nükleer caydırıcı güçlerinin acil durum haline geçmesi talimatı verdi. Habere göre Putin Savunma Bakanı Sergei Shouigu ve Genel Kurmay Bakanı Valery Gerasimov ile yaptığı bilgilendirme toplantısında “En büyük NATO ülkelerinin üst düzey yetkilileri ülkemiz hakkında agresif açıklamalar yapıyor. Bu nedenle Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı'na, Rus ordusunun caydırıcılık güçlerini özel savaş görevi rejimine geçirmelerini emrediyorum” dedi. Finlandiya ve İsveç gibi tarafsız ülkelerin NATO’ya katılabileceğine ilişkin gelişmeler de Rusya’nın tepkilerini agresifl eştirmesine neden olabilir.
Buğday 9,60 dolarla 13,5 yılın zirvesi gördü
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla 9,60 dolarla 13,5 yılın en yüksek düzeyini gören buğday fiyatları, geçtiğimiz hafta yüzde 7’ye yakın bir ralli yaptı. Dünya buğday ihracatında önemli bir role sahip olan Rusya ve Ukrayna arasındaki askeri ihtilafın buğday arzını olumsuz etkileyebileceğine dair endişeler fiyatlarda yuarı yönlü baskı yapmaya devam ediyor. Vadeli işlem ve emtia piyasaları uzmanı Zafer Ergezen Rusya'nın başta petrol ve doğal gaz olmak üzere buğday, mısır, paladyum, platin, alüminyum, nikel, gübre ve gübre kimyasalları gibi ürünlerde önemli bir üretici ve tedarikçi konumunda bulunduğunu aktarıyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: "Buğdayda küresel ihracatın yüzde 17'si Rusya tarafından sağlanıyor. Rusya ve Ukrayna, birlikte küresel ihracatın yüzde 29'unu gerçekleştiriyor. Toplam üretimin ise yüzde 14'ü bu ülkelerden sağlanıyor. Kısacası, bu iki ülkenin bir savaşa girmesi, küresel piyasalarda arz endişelerinin artmasına neden oluyor. Bu da fiyatlarda yükselişe yol açıyor."