Ümit Yaşar Özkan ve Elif Konar Özkan'dan 'Bu Bir Masal mı?'

Ümit Yaşar Özkan ve Elif Konar Özkan'ın imzasını taşıyan 'Bu Bir Masal mı?', Beyaz Bulut Yayınları'ndan raflarda yerini aldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ümit Yaşar Özkan ve Elif Konar Özkan'dan 'Bu Bir Masal mı?'

Şiir, masal ve bilimkurgu temalı atölye çalışmaları yapan yazar Ümit Yaşar Özkan ile nörobilim ve Türkçe eğitim alanında akademik çalışmalar yapan Elif Konar Özkan'ın birlikte kaleme aldığı 'Bu Bir Masal mı?' ile masal dünyasında yeni bir pencere açıyor.

Sıdıka Tasa'nın çizimleriyle zenginleşen kitap okurlarını masal dünyasına ilk cesur adımlarını atmaya davet ediyor.

Kitaba ilişkin Cüneyt Gönen'in değerlendirmeleri şöyle:

Masal, Zekanın Bileği Taşı Mı Gerçekten?

Kendini yanlış bir masalın içinde bulursan, arkana bile bakmadan kaç git. [Mo Willems, Goldilocks ve Üç Dinozor]

Anadolu’nun süper kahramanları hangi köyü hangi canavardan kurtardı? Keloğlan Saç Ekim Merkezi’nin ürettiği hangi iksir kelliği tarihe karıştırdı? Kırk Haramilerin kadrolarını kırk beş kişiye çıkaracağı rivayetinin aslı astarı var mı? Gelecekten havadisler yansıtan zaman aynası kimlerin tadını kaçırdı? Dev Emlak’ın herkese sıcak bir yuva vaadiyle yaptığı dev kampanyasından, Kafdağı’nın ardında yaşayan sakinler faydalanabildi mi? Masalca Dil Kursunda, Ejderce, Şahmaranca, Peri Grameri, Zümrüdüanka Lehçeleri, Dev Lisanı gibi kadim dilleri, lengüistik gizli taktiklerle üç kurda söktürebileceğini vadeden Ejder Dilbaz, masal alemindeki iletişim sorunlarını çözebildi mi? Uçuran Uçan Halı Temizleme Merkezi, kirden hantallaşmış ve uçamaz hale gelmiş halıları tekrar uçurabildi mi? Peki, tüm bu çılgın soruların bir masalda ne işi var?

Bilim kurgu merakını, masal aşkı ile yoğurduktan sonra, geleceği sahiplenme fırınında pişirirseniz çıtır çıtır yaratıcı kurabiyeler elde edersiniz. Aman dikkat! Fırının ısısı iyi ayarlanmazsa maazallah yanık distopik heyulaların acı tadı tarifi mahveder. Ümit Yaşar Özkan ve Elif Konar Özkan, işte tam bu ince mizanda ve yeni maceraların hizasında, çıkardıkları yeni kitapları “Bu Bir Masal mı?”’ ile masal dünyasına yeni bir pencere açıyor. Tadı damağınızda kalacak. Kesin. Çünkü, kestirme yollardan çalışmaya meyilli olan beyin, her yaratıcı deneyime refleks olarak haz duygularını tetikler. Bu duygular hayali, hayal de zekayı besler. O zaman çıkaracağımız sonuç; masal, zekanın oktanı yüksek yakıtlarından biridir.

“Bu Bir Masal Mı?, masalın yeni bir versiyonudur. Çok mu iddialı oldu? Peki. Tümdengelim bayrağını çekelim: “Masallar tam olarak ne zaman icat edildi? Buna verebileceğimiz net bir cevap yok ancak antik dünyada atalarımızın ateş çevresinde birbirlerine anlattıkları şey günün özetinden fazlasıydı. Biçim, içerik ve işlev bakımından masal olarak tanımladığımız öykülerden de farklıydı. O zamandan bu zamana, hikaye anlatıcılığı evirildi ve sürekli versiyon atladı. Masal dediğimiz şeye dönüşen, ki ilk tanımın masal koleksiyoncusu Marie-Catherine d'Aulnoy tarafından 1689 yılında geldiği kabul edilmekte, bu anlatılar kendi içinde dinamik bir süreçten geçti. Ve yaşayan her organizma gibi de hala geçmekte. Masalın, kurduğu nesiller arası köprüyle hizmet ettiği en önemli gaye, tarih ile kurulan hayal bağı. Angela Carter’ın dediği gibi “İnsanlık tarihinin çoğu kurgu ve şiir ile anlatıldı ancak yazılmadı ve dolayısıyla okunmadı. Sadece duyuldu. Öyleyse masallar, sözlü gelenekten gelen hikayeler, biz insanlar arasında haya gücüyle sahip olduğumuz en önemli bağ.”

Külkedisinin kaç yaşında olduğunu veya Uyuyan Güzelin kaç yıldır uyuduğunu bilmiyoruz. “Bu Bir Masal Mı?” aslında, masalın ne olduğunu sormuyor. Masalın tanımı hakkındaki muğlaklığı bir kenara koyarak, zamandan muaf olan bu anlatıların yeni varyantını okurların hayal tarlasına ekiyor. Tıpkı roman, şiir veya diğer edebi eserler gibi her okurda farklı bir etki yaratması sürecin doğal bir sonucu.

Klasikçilere göre masal mitolojinin dejenere olmuş hali. Çünkü masallar her zaman, çağının dinamiklerine göre değişir. Özellikle sözlü aktarımın sırtına binenler hızla deforme olur. Önemli olan şekil değiştirmesi değil, kimlerin yetki alanında olduğudur. Yetişkinlerin? Çocukların? Politikacıların? Edebiyatçıların? Eğitmenlerin? Masalları ahlaki misyonunu dikkate aldığımızda, dinleyen kadar anlatan, anlatan kadar ona sahip çıkan da önemli bir enstrüman haline geliyor.

Ümit Yaşar Özkan, kitabın girişinde de göreceksiniz, “bilim kurguyu insanın kendi geleceğini sahiplenip tasarlaması” olarak görüyor. Şiir, masal ve bilim kurgu temalı atölyelere mihmandarlık ve alemdarlık yapıyor. Elif Yaşar Özkan, Nörobilim ve Türkçe Eğitim alanında akademik çalışıyor. Yaratıcı yazarlık, çocukla iletişim gibi atölyeler yapıyor. İkisi de masalları çok seviyor.

Kendini zincirleme yeniden inşa eden bir masalın, hem coğrafi hem de tarihsel yolculuğunu belirli bir süre boyunca takip etmek zordur. Ayırt edici özelliklerinin ışığında noktaları birleştirerek belli bir yere kadar gidilebilir fakat çıkış güzergahını bilmek ve temeline inmek bir düşten öteye gidemez. Kitlesel iletişimin artmasına korale, masalların otantik varyantlarını daha az aşınır hale geldi. Ya yeni masallar? Halk masalları membaından beslenen ve bilim kurgu materyallerinden ustaca kullanılmasıyla yazılmış masallardan mütevelli “Bu Bir Masal Mı?, bu yeniliğin en son halkası. Keskin zekanızı muhafaza etmek hatta daha da bilemek mi istiyorsunuz? O zaman hiç vakit kaybetmeden bu fantastik okyanusa cumburlop dalın. Bilişsel psikolojideki son çalışmalar gösteriyor ki, kolektif bir emeğin sonucu ortaya çıkmış masallar sadece toplumu değil bireylerin zihinsel sürecini de şekillendiriyor. Masallar, duyu-motor mekanizmasına difüzyonuyla duygusal bilinci aktive eder ve en nihayetinde bu etkileşim ile de okuyucuların ya da dinleyicilerin zihinlerini abat eder. Ve hatta, davranışlarda olumlu yönde değişikliklere imkan sağlayarak empati ve sosyal becerileri geliştirdiği araştırmalar ile desteklemiştir.

Sonsöz, kitabın ilk sözleri olacak: “Ey kahraman okur! Pek çok tehlikeyi göze alarak bütün engelleri tek başına aşacak kadar cesursan ve kördüğümleri çözecek kadar becerikliysen şu tekerlemeyi oku: Bir varmış, bir yokmuş…”

Kültür-Sanat