Zorlu yaz 

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye’yi dış politikada zorlu bir yaz bekliyor. 

ABD Afganistan’dan resmen, Ortadoğu’dan ise fiilen yavaş yavaş çekilirken, yerini kimin dolduracağı konusu hala belirsizliğini koruyor. Bu belirsizlik de en çok, dünyanın en istikrarsız coğrafyalarından birinde bulunan Türkiye’ye zarar getirecek gibi; 

İran-ABD gerginliği sürüyor 

İran’da muhafazar kesimin liderlerinden Reisi’nin Cumhurbaşkanı olmasının ardından, Washington ile Tahran karşılıklı olarak kurdukları “orantılı misilleme dengesini” bir kez daha çalıştırdılar. Önce ABD’nin İran’a yönelik siber operasyonu geldi. İran’ın buna misillemesi Irak’ta ve Suriye’deki yerel destekçileri aracılığıyla halen ABD askerlerinin kontrolündeki Suriye’deki petrol sahalarını vurmak oldu. ABD de “orantılı misilleme” çerçevesinde Suriye’deki İran yanlısı grupların karargahlarına füze atışlarıyla saldırdı. 

İşin ilginci, tüm bu karşılıklı salvolara rağmen Tahran-Washington arasındaki nükleer görüşmelerin kesintiye uğramaması, hatta ilerleme beklentisinin yüksek olmasıydı. Belli ki ABD’deki Biden yönetimi, bir yandan Tahran’la ikili düzeydeki gerginliği azaltmak için adımlar atmaya devam ederken, İran’ın bölge ülkelerindeki etkisini kırma politikasından vazgeçmeyecek. 

ABD ile İran arasındaki “bölgesel etki mücadelesi”, Suriye’de, Irak’ta askerleri bulunan Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. 

Akdeniz’den Sisi’den “üs” salvosu geldi 

Libya’da siyasi çözüm yolunda haziran ayında gerçekleşen ikinci Berlin toplantısından en zararlı çıkan ülke Türkiye olmuştu. Toplantı sonunda Türkiye’ye –isim vermeden- sadece Libya’daki paralı askerleri değil, TSK unsurlarını da çekmesi çağrısı yapılmıştı. İsim geçmese de adresin Türkiye olduğu da zaten, Ankara’nın bildirideki söz konusu maddeye “çekince” koyan tek ülke olmasıyla ayan beyan ortaya çıkmıştı. 

Libya’da Türkiye’nin etkinliğine karşı ikinci salvo Mısır’dan geldi. Mısır geçen hafta  komşu Libya’ya en yakın noktalardan birinde, Cercub bölgesinde bir deniz üssü kurdu. 

Deniz üssünün adı sembolik anlam taşıyor. Bu anlam, Ankara’daki AK Parti hükümetinde “kaşların kalkmasına” yol açacak cinsten; 3 Temmuz. 

Mısır tarihinde 3 Temmuz, o dönem Genelkurmay Başkanı olan Sisi’nin 2013 ‘te yaptığı bir askeri darbe ile Müslüman Kardeşler yönetimine son verdiği gün. Mısır’daki 3 Temmuz darbesine en büyük tepkiyi, Mısır’da devrilen Müslüman Kardeşler/Mürsi yönetiminin en büyük destekçisi olan AK Parti hükümeti göstermiş, Mısır’la ilişkiler kesilme noktasına gelmişti. 

AK Parti hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “katil/darbeci” gibi sıfatlarla andığı Sisi ile ilişkileri normalleştirmeye çalışırken, Mısır’ın, üstelik Libya’ya komşu bölgede kurduğu bir askeri üsse bu adı vermesini bir çeşit” diplomatik meydan okuma” olarak adlandırmak mümkün. 

Bitmedi; Üssün açılışında Türkiye’nin son dönemde Arap dünyasında en gergin ilişkileri yaşadığı Birleşik Arap Emirlikleri’nin Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed de hazır bulundu. 

Türkiye’ye karşı “gövde gösterisini” tamamlayacak şekilde, açılışın bir diğer konuğu da Libya’da kurulan Başkanlık Konseyi’nin Başkanı Muhammed El Menfi idi. Menfi’nin törene katılımı, Berlin toplantısında AK Parti hükümetine yapılan “askerini çek” çağrısından sonra, Ankara’ya pek çok mesaj taşıyan bir duruş oldu. 

Afganistan’da Taliban’dan Türkiye’ye uyarı 

Ak Parti hükümetinin ABD’deki Joe Biden yönetimi ile ilişkileri düzeltebilmek adına girmeye çalıştığı Afganistan macerasında da işler iyi gitmiyor. ABD ve NATO’nun askerlerinin çekilmesinin ardından Kabil Uluslararası havalimanının güvenlik ve işletmesine talip olan AK Parti hükümetinin bu isteğine “Taliban itirazı” devam ediyor. 

Taliban’ın sözcüsü Zebihullah Mücahit’in İran’da yayınlanan Entekhab gazetesine yaptığı açıklamalar, Ankara’ya uyarı niteliğinde;

“Biz Türkiye’nin İslami ve kardeş bir ülke olduğuna inanıyoruz; ama gerçek şu ki eğer onlar belirli bir adım atarak Afganistan’da var olmak isterse kuşkusuz Afganistan halkı onlara karşı koyacaktır. Çünkü Türkiye ile Amerika’nın bir farkı yoktur. Zira Türkiye NATO üyesi bir ülkedir. Biz onları ve diğer yabancı güçleri açıkça uyarıyoruz. Sizin güçlerinizin Afganistan’daki varlığı kabul edilmiyor. Bu yüzden Türkiye’den Afganistan dosyasına girmemesini istiyoruz.” 

ABD’nin istihbarat raporlarına göre Taliban’ın Afganistan’da kontrolü 6 ile 2 yıl içinde tam olarak sağlama ihtimalinden söz edilirken, Mehmetçiğin “istenmiyorsunuz” denilen bir ülkeye gönderilmesi büyük risk taşıyor. 

Doğu Akdeniz’de Yunanistan’la iki ülkenin turizm gelirlerinin sekteye uğramaması için yapılan “karşılıklı sessizlik mutabakatı” işliyor görünse de, İran, Irak, Suriye ve özellikle de Afganistan’daki gelişmeler, dış politika açısından Türkiye’yi yaz aylarında çok uğraştırmaya aday. 

Hamaset ve ordu desteği ile sürdürülen dış politikada, -tehlikeli Afganistan macerası hariç- gerileme sürecek gibi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024