Zorlayan ve zorlanan fiyatlamalar
Değişen risk algılaması ve “kısmen rotasyon ihtimali” gibi iki önemli gelişme uluslararası piyasa işlemlerini zorluyor. Şimdilerde çok daha fazla bir frekans ile “ABD seçimlerini ve Trumplı/Trump’ın dahil olmadığı senaryoları” konuşuyor, nispeten fiyatlamaya çalışıyor ve buna göre yeni denge unsurlarını gözetiyoruz.
Tüm bu olup biten sırasında, ABD seçimlerinin bahane olarak kullanılma durumu var mıdır? Hayır demek güç. Ancak, gün sonunda, elimizdekiler listesine baktığımızda, 9 Temmuz tarihinden bu yana, Nasdaq bileşik endeksinin yüzde 6 değer kaybı ile karşılaşırken, daha orta-küçük ölçekli şirketleri temsil eden ve Fed’in faiz indirimi senaryolarında bir adım öne çıkan Russell 2000 endeksinin yüzde 11 yükselişini görüyoruz. Yine aynı dönemde S&P 500’deki kayıp yüzde 2 ile daha sınırlı olurken, Dow Jones ise, biraz da Russell etkisiyle, yüzde 3 primli seyrediyor.
Şu ana dek gözlenen senaryo karşısındaki düşüncemiz, yeni haftadaki teknoloji ağırlıklı bilanço takviminin de olabildiğince realizasyon denemeleri için gözetildiği şeklinde. Diğer yandan ise olası faiz indirimi adımlarının çok daha yavaş ve kademeli bir patikada ilerleyeceği, bir önceki gevşeme döngüsünün aksine Fed’in federal fonlama oranı düzeyinde yüzde 3’ler civarında bir yerlerde durma olasılığının ciddi anlamda arttığı gibi detay fikirlerimizde herhangi bir değişiklik bulunmuyor.
Özetle, Trump’ın seçim fiyatlaması ile teknoloji sınıfındaki realizasyon isteğinin birbirine çok daha fazla girdiği bir ortamda denge arayışları olduğu kanaatindeyiz. Yurt içi varlıkların fiyatlamaları ise şimdilerde “tema” olarak dışarıdan daha farklı seyrediyor. BIST 100 endeksi 3 haftalık yükseliş serisinin ardından ilk kez yüzde 2’nin üzerinde değer kaybı sergilerken, XBANK’ın yüzde 7 geri çekilme göstermesini not düşüyoruz. i) yeni hafta ile başlayacak olan bilanço sezonunun marttaki +500bp’lık faiz artırımının etkilerini yansıtacak olması ii) halka açık banka finansallarındaki somut toparlanma beklentilerinin son çeyrek ve 2025’e taşınması iii) 2024’te BIST performansında belirleyici rol üstlenmeleri nedeniyle “sınırlı” realizasyon düşüncesinin finansallar ile bir adım öne çıkması iv) azalan yabancı aktivitesinin mayıs ve sonrasında ana endeks hisselerindeki momentumu kısması v) Merkez Bankası’na yönelik faiz indirimi beklentilerinin yine Merkez Bankası’ndan gelen aksi yöndeki kuvvetli sıkı duruş mesajları ile geri döndürülmesi gibi gelişmelerin etkili olduğunu değerlendiriyoruz.
TCMB kısmı için biraz daha sesli düşünmekte fayda olabilir: Merkez Bankası yönetiminin doğru işleri, doğru zamanlama ve son 4-5 yılda görülmeyen kalitede “değişen” iletişim kurgusu ile yaptığını söylemek kitabın tam ortasından konuşmaktan başka bir şey olmasa gerek. Haziran ayı enflasyon verilerinin hemen sonrasında Başkan Karahan’ın verdiği mesajlar da, son olarak Başkan Yardımcısı Akçay’ın sıkı duruş ve enflasyon beklentilerine yönelik anlattıkları da özlediğimiz ve nokta atış hamleler konumunda.
Burada şunu da tartışmalı: Enflasyonun aylık artış hızında henüz haziranda gördüğümüz, “şimdilik çok erken sinyaller” taşıyan hız kesme durumunu en azından yılın son 3 ayına dek gözlemekten daha mantıklı ve sağlıklı başka bir şey olmasa gerek. Bir zamanlar yeteri kadar sıkı duruşa yönelik çağrı yapan kesim( ler) ile şimdilerde TCMB’nin 2024 enflasyon patikası tahminine yakınsayacak bir manşet enflasyon olasılığına karşı hemen faiz indirimi çağrısı yapanların benzerlik göstermesi son derece ilginç.
Matematiksel olarak TCMB açısından indirim alanı açılır mı? Tahmin patikasına yansıma senaryosunda evet. Buna enflasyon beklentilerini de gözettiğimizde gerçekten gerek olur mu? Bence, hayır. Yine matematiksel olarak, indirim yönlü bir adım atılsa “neden yapıldı?” denir mi? Kısmen evet ama… Sadece 2 ay daha sabırlı olursak, 2025’in ilk yarısında, düzenli şekilde, sağlıklı bir iletişim ile, faiz indirimi serisine gireceğimizi düşünmek çok mu mantıksız olur? Asla. Peki, TCMB, ekim-eralık döneminde faiz indirimi adımı atmasa ve yılın son Enflasyon Raporu sunumunu ciddi anlamda politika yönlendirmesi-iletişimi için kullansa, finansal koşullar yine de kendiliğinden gevşeme süreci içerisine girer mi? Bence, kesinlikle.
O vakit, halihazırda manşet ve çekirdek enflasyonlarda ciddi yükseklerdeki çift hane seyir ve erozyona uğramış hane halkı beklentilerini dikkate aldığımızda, sadece “matematiksel karşılık” olduğu için faiz indirimi adımı atmanın orta vadeli makro görünüme ne ölçekte kalıcı bir katkısı olur? Dahası 2025 enflasyon beklentilerinde piyasa-TCMB uyumsuzluğu da makas olarak ciddi anlamda açıkken.