Zihnimizin tuzaklarına karşı hazırlıklı mıyız?
Çocukluktan başlayarak problemleri akıl yürüterek çözmeyi öğreniyoruz (ki doğrusu da bu!). Peki ama bunu gerçekten becerebiliyor muyuz?
Okumamız gereken raporlardan her yerde karşımızda beliriveren reklamlara kadar bir veri bombardımanı altında yaşıyoruz. Bitmek bilmeyen toplantıları ve sürekli çalan telefonları saymıyorum bile. Tüm bunlar salimen düşünmemizi engellemiyor mu? Yahut hızla değişen teknolojiden korona gibi ‘Siyah Kuğu’lara uzanan bin bir meseleyle boğuşuyoruz. Neyin gerçekten anlamlı bir veri (sinyal) neyin sadece gürültü olduğunu çözmek zor. Zaten acil konularla uğraşmaktan önemli olanlara kafa yormaya vakit kalıyor mu ki?
Tüm bu dış faktörlerle bir şekilde baş edebildiğimizi varsaysak bile kendi zihnimizin tuzaklarına karşı hazırlıklı mıyız? Gelin bunu biraz daha açalım.
Davranışsal ekonomi öne çıkana kadar bu konular sadece psikolojinin alanındaydı. Ama doğduğum yıl (1978) Nobel’i kazanan Simon’un ‘karar alırken her zaman rasyonel olmadığımızı’ göstermesiyle olay ekonomiye taştı. Daha sonra Kahneman ve Tversky’nin çalışmalarıyla (Michael Lewis’in bu ikili hakkındaki kitabını öneririm!) yanılgılarımız kategorize edilmeye başlandı.
Kendi iş hayatımda en sık rastladıklarımdan on kısa örnek ve sormamızda yarar olan sorular şöyle:
1. Analojiler-kulağa hoş gelir ve meseleyi somutlaştırır. Ama gerçekten doğru örnek mi?
2. Anekdotlar-bir kişinin tecrübesi veya yorumu gerçekten geneli yansıtıyor mu?
3. Otoritenin yorumu-patron her zaman haklı mı?
4. Duygusal bağlar-hani rasyonel karar alıyorduk?
5. Grup coşkusu-genelin yorumuna iştirak etmek her zaman en kolay yöntem değil mi?
6. Mukayese-hele de bütçelerde varsayımlar veya baz etkilerini detaylı düşündük mü?
7. İki seçenek-bunlar gerçekten birbirinin alternatifi mi ve neden üçüncü seçenek yok?
8. Artısı/ eksisi-tüm argümanlara yer verdik mi yoksa içimizden geçen seçeneğe torpil mi yapıyoruz?
9. Sebep/ sonuç-gerçekten öyle mi yoksa bağıntıyı (korelasyon) sebep (causation) olarak mı görüyoruz?
10. Orta yolculuk-200 TL’ye satılan bir şeye 100 TL teklif verip sonra 150 TL’ye razı olmak her zaman makul mü?
Elbette tüm bunları (ve başkalarını) aşmak kolay değil. Tam da bu yüzden kararları tek kişinin vermesi tehlikeli-zira hiç birimizin kendi zihnimizin kurduğu tuzakları her zaman aşma imkanımız yok. Şirket yöneticilerimiz bu riski bertaraf etmek için üç teknik uygulayabilirler:
- Bu riskin her zaman farkında olmak ve karar sürecini tekrar filtrelemek
- Farklı perspektifi olan kişilerden oluşan ekiplerle görüş alış-verişi
- Kararın nasıl alındığını yazıya dökmek ve gerekirse ileride tekrar gözden geçirmek