Zenginliğin yüzde 90'ı maddi olmayan varlıklar
Önce, herkesin yeni yılının sağlıklı, mutlu, yaşam zenginlikleriyle dolu olmasını dilerim. Bu gece 2020 yılının son takvim yaprağı da kopacak, simgesel de olsa yeni bir yıl heyecanı başlayacak. Yeni yılımızı “anlamlı” hale getirecek adımları hep birlikte atarsak başarılı sonuçlar yaratırız.
Victor E. Frankl, “anlam arayışının” içgüdüsel dürtülerin ikincil bir akılcılaştırılması olmadığını, insan yaşamında temel bir güdüsü olduğunu söylüyor. Anlamlandırma, kişinin kendisi tarafından bulunabilir; bu özelliğiyle de eşsiz ve özel bir yapıdadır. Kişiler, kendi anlam sistemlerini oluşturur; herhangi bir şeye yükledikleri değer ve anlam, yaşam sevinci kadar ölüm tercihlerine bile yol açabilir.
Bir sevdamız var mı?
Yeni yılı anlamlı hale getirmek için kendimize sormamız gereken soru çok açık: Zihnimizde netleşen bir sevdamız var mı?
Soruya gönül rahatlığıyla “evet” yanıtını veremeyenlere, Şota Rustaveli’nin XII’inci yüzyıldan bugünlere ulaşan beytini anımsatmak yerinde olacaktır: ”Düşmemişsen bir sevdanın peşine/ Özün düşman olur kendi özüne.”
Sevdamız, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırma olmalı. Attığımız adımların ve yaptığımız işlerin son hedefi, insan yaşamını zenginleştirme ve kolaylaştırma olmalı.
Geçen hafta, “analitik yetkinliğin neresinde durduğumuza” ilişkin yazı iş insanlarımızın ilgisini çekti. İlginç değerlendirmeler yapıldı. Anladığım kadarıyla yazıyı okuyanlar, kendilerini teste tutmuş, analitik bileşenlerinin hangi aşamasında olduklarını sorgulamışlar.
Orta ölçek üstünde iş yeri sahibi olan bir iş insanımız, “ Analitik yetkinlikte nerede olduğumuzu arkadaşlarla tartıştık. Anatilik 3.0 aşamasının kapısını araladığımızı, henüz içerisine tam olarak giremediğimizi kabullendik. Kendimize ‘Ne yapmalıyız ki, kısa sürede analitik 3.0 aşamasını tam olarak aşabilelim?’ sorusunu yönelttik. Size göre hangi adımları atmamızı önersiniz?” diye sordu.
Beş adımı önemsemeliyiz
Günümüz iş dünyasında adına ister konsolidasyon deyin, dilerseniz sürdürülebilirlik diye niteleyin, daha farklı bir anlatım istiyorsanız kendini yeniden üretme diye tanımlayın, birbirini izleyen 5 adımı kararlılıkla atmadan geleceği güven altına almak zor. Atılması gereken adımlar;
1) Veri oluşturmak: Ölçme, değişkenlerin etkilerini kaydetmedir.
2) Veriyi enformasyona dönüştürmek: Bir şeyler olduğunun “farkına” varmaktır.
3) Enformasyonu bilgiye dönüştürmek: Öğrendiklerimizi uygulayabilmektir
4) Bilgiyi anlamaya dönüştürmek: Ölçeklendirme, kapsam ve öğrenerek kendini yeniden üretmektir.
5) Anladıklarımızı anlamlandırmak: İnsan yaşamını kolaylaştırmaya katkı yapmaktır.
Analitik yetkinliğin araç çantasında yer alması gereken adımların hepsinde de “dönüştürmeyi” uygun bir “metotla” yaptığımız zaman etkili olur; anlamlı sonuçlar a ulaşabilir. İş yapma metotlarını sorgulamak da maddi olmayan değerli varlıklarımızdan biridir; bize göre en önemlisidir.
Zenginliğin yüzde 90 maddi olmayan varlıklarımız
Günlük politik söylemlere ve piyasa üst göstergelerindeki değişmelere odaklanmış olanlar, ilgi alanlarının dışında kalmışsa “analitik yetkinlik yatırımı yapılması” önerilerini fantezi olarak değerlendirebilir. Analitik yetkinlik yatırımlarını önemsemeyenlere HBT Dergisi’nin 247’inci sayısında aktarılan bir eğilim bilgisini hatırlatalım: “ Uluslararası S&P 500 borsa endeksine göre soyut varlıklar, somut varlıkların piyasa değerinin üstüne çıkmış durumda. Hem de çok! Öyle ki maddi olmayan varlıklar, şu anda endeksteki toplam varlıkların yüzde 90’ını oluşturuyor. Bu sadece tarihsel zirve noktası değil, aynı zamanda teknolojinin hayatımızda ne kadar yaygın hale geldiğine de işaret ediyor.”
Haberin ayrıntısında hangi varlıkların somut, hangilerinin soyut varlıklar olduğu da tanımlanıyor. Ar-Ge, fikri mülkiyet, marka değeri, kullanıcı verisi, algoritmalar ve yazılım programları, örgütlenme becerileri gibi soyut varlıkların dünya ekonomisindeki payları hızla artıyor; bütün bu varlıkların geliştirilmesi de analitik yetkinliklerimize bağlı.
İşimizi başarılı olmanın sırrı çok açık: Kendimize soru sormalıyız, analitik yetkinliğimizi kullanarak yanıtlarını aramalıyız. Günümüzde üretkenliği yüksek olan çaba, kendimizle “yaratıcı yüzleşme özgüveniyle” sorgulamaktır.