Zayıf dolar Türkiye için fırsat mı?
Dolardaki değer kaybı devam ediyor. Geçtiğimiz üç ayda yüzde 7 zayıflayarak son iki yıldaki kazancının tamamını geri veren DXY dolar endeksi 2018 Eylül seviyelerine geriledi. 2016 Aralık 2018 Şubat dönemi (-%13) sonrasındaki en sert değer kaybı ile karşı karşıyayız.
Küresel piyasalar doların değer kaybetmesinden memnun gözüküyor. Doların değer kaybının hızlandığı son üç ayda MSCI Avrupa ve MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler hisse senedi endeksleri yüzde 15 yükseldi. Aynı dönemde MSCI Amerika yüzde 11 değer kazandı.
Doların değer kaybını (kazancını) hisse senedi piyasaları genelde iyi (kötü) haber olarak görür. Doların değer kaybettiği 2017 yılında Euro bölgesi yüzde 25, gelişmekte olan ülkeler yüzde 28 değer kazanmıştı. Doların güçlendiği 2018 yılında ise Avrupa ve gelişmekte olan piyasalar yüzde 17 değer kaybetmişti.
2020 yılının ikinci yarısında dolar kaybetmeye devam edecek mi? Küresel risk iştahı dolar değer kaybederken güçlenmeye devam edecek mi? Bu soruların cevabını vermek için doların neden değer kaybettiğine bakmamız lazım.
Doların değer kaybı ABD'ye ait sorunlardan mı kaynaklanıyor, yoksa diğer ülkelerin daha iyiye gitmesinden mi? ABD'ye ait sorunlar bir süre sonra dünyanın geri kalanını da aşağı çekecek mi? Yoksa dünyanın geri kalanı bir süre ABD'yi yenecek mi?
2017 yılında doların değer kaybı Başkan Trump'ın korumacı politikalarına, genişleyici maliye politikalarına ve ABD dışı büyüme dinamiklerinin iyileşmesine dayanıyordu. 2020 yılı dinamikleri daha farklı ama sonuç aynı. Dünyanın geri kalanı kısa vadede ABD'den daha iyi görünüyor.
ABD dolarını kısa vadede baskılayacak üç temel neden görüyoruz. (i) Avrupa ve Asya salgını kontrol altına alırken ABD başarısız bir mücadele veriyor. (ii) Vaka sayısının artması sonbahar aylarından itibaren ABD ekonomisinde kısmi kapatmalara yol açabilir ve büyümeyi baskılayabilir. (iii) Salgına karşı başarısız mücadele ve büyümede aşağı yönlü riskler başkanlık seçimleri öncesinde Cumhuriyetçileri Çin'e karşı daha sert oynamaya zorlayabilir.
Avrupa'da mali paketin desteğiyle büyümenin canlandığı, doların değer kaybettiği, faizlerin düşük kalmaya devam edeceği bir senaryo dünyanın geri kalanını kısa vadede destekleyebilir. Dolar borcu yüksek gelişmekte olan piyasalar bu sayede borçluluklarını bir nebze azaltabilir.
Ancak dünya ekonomisinin iki ana motorundan biri olan ABD ekonomisinde toparlanmanın V şeklinden U şekline dönmesi bir süre sonra durumu değiştirir. Başkanlık seçimleri öncesinde salgın ve durgunluk riskleri ile boğuşan Başkan Trump ortak düşman olarak Çin'i gösterip safları sıkılaştırmak isteyebilir.
Lafı çok uzatmadan toparlayalım. Zayıf dolar, güçlenen Avrupa, dolar borcu yüksek, Euro ihracatı fazla Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için kısa vadede bir fırsat oluşturuyor. Ancak bu pencere uzun süre açık kalmayacak. Bir sonraki dalgaya karşı hazırlıklı olmak için bu süreyi cari dengemizi düzeltip, dış borcumuzu azaltmak için kullanmamız gerekiyor. Bu sayede bir sonraki dalganın ekonomimize vereceği zararı azaltabiliriz.