Zayıf dolar, güçlü risk iştahı…
Tahminlerin çok altında kalan ABD enflasyonu ve Çin’in seyahat yasaklarını kısmen gevşetmesi küresel risk iştahını destekliyor. Hisse senedinden, tahvile, emtiadan, gelişmekte olan ülke varlıklarına tüm varlık fiyatları yükseliyor. Buna karşın, ABD dolarındaki kayıplar artıyor.
Piyasalardaki iyimserliğin arkasındaki temel gerekçe gerileyen enflasyon nedeniyle Fed’in faiz adımını küçülteceği beklentisi. Bizim de katıldığımız hakim görüş Fed’in aralıkta 50 baz puan artıracağını yönünde.
Şubat ve mart toplantılarında ne olacağı henüz net değil. Ancak, aylık enflasyonun yüzde 0,3 civarına gerilediği ve emek piyasasında zayıflama işaretleri görüldüğü ana senaryoda Fed muhtemelen 2 x 25 baz puan faiz artırarak durur.
Bu senaryoda, varlık fiyatlarındaki yükseliş devam eder mi? Bu sorunun cevabı, yüzde 4,75 – yüzde 5,0 bandına çıkan Fed faizinin çekirdek enflasyonu ve büyümeyi ne kadar yavaşlatacağına bağlı olarak belirlenecek.
Dünya düşerken umursamayan Türkiye varlıkları, dünya piyasalarındaki yükselişe katılır mı? Evet. Sene boyu çok değer kaybeden Doğu Avrupa ve Asya’nın gerisinde kalırız. Ama yükselişe katılırız.
Temel olarak bizi nasıl etkiler? Türkiye 2022 yılında yaklaşık 50 milyar dolarlık bir dış ticaret şokuyla boğuşuyor. Bu şokun arkasındaki üç temel dinamik: (i) doların değer kazanması, (ii) emtia fiyatlarındaki artış, (iii) Avrupa’nın yavaşlaması.
Euro’nun güçlenmesi, doların değer kaybetmeye devam etmesi, hiç şüphesiz 2023 yılında bizi rahatlatacak. Buna karşın Avrupa’nın durgunluğa girmesi ve Çin’in açılacağı beklentisiyle emtia fiyatlarının artmaya başlaması canımızı yakmaya devam eder.
Piyasalarla ilgili genel görüşümüzde farklılık yok. Yüksek enflasyon ve finansal baskılama ortamında reel varlık olarak gördüğümüz hisse senetleri ve Euro tahvilleri önermeye devam ediyoruz. Son dönemde yaşanan istikrara rağmen, Türk lirası cinsi sabit faizli varlıkları cazip bulmuyoruz.