Zamana yenik düşmemek
“Gelecek, bugün içine ne kattıysak odur.”
Şehirleşme nasıl başladı? Nasıl bir süreç izledi? Neredeydik, nereye geldik, nereye gideceğiz? Kendimizi güvende hissettiğimiz mağaralardan neden çıktık? Sayıca artarken köyleri kurduk, köylerdeki refah umutsuzları cezbetti sayımız daha da arttı, şehirler ortaya çıktı. Tarihçiler süreci böyle özetliyor. Tarih boyunca şehirler bir var olmuş, bir yok olmuş. Kimisi bir batmış, bir çıkmış. Bir dönem yıldız gibi parlarken bir dönem sonra sönmüş. Milattan önce Roma 1 milyon nüfusu ile Avrupa’nın en büyük şehri iken Orta Çağ’da nüfusu 20 bine düşmüş. Şimdiyse 3 milyon. Bugün Avrupa’nın en kalabalık şehri İstanbul! Yarın?
Uzak geçmişten dersler çıkarmak, ilerisi için öngörülerde bulunmak belki mümkün. Ancak tarihte o denli çarpıcı, etkisi o kadar büyük olaylar olmuş ki şehirleşmenin tarihini bu olaylardan soyutlayıp öngörülerde bulunmak zorlaşıyor. Biraz daha yakın tarihi gözleyip geleceği okumaya çalışalım. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sonrasından başlayalım; 1945 ile 2025 arası gibi. Savaş sonrası yakılıp yıkılan yerlerin inşaası, onarımı öncelikli konu. İnsanların barınma ihtiyacının karşılanması, altyapı sorunlarının giderilmesi ilk sırada. (Biz savaşa da girmedik, bu dönem neden bizde hiç bitmiyor?) Hammadde işleyen ağır sanayiinin yeniden yapılanması, tek kalmaktansa hep ve birlikte olma çabası; Varşova Paktı, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği (Avrupa Birliği’nin başlangıcı diye kabul ediliyor). Bu dönem fiziki varlıkların egemen olduğu bir dönüm. Fiziki varlıkların temel özelliği ölçülebilir olması; bu binayı bitirebilmek için şu kadar beton lazım!
Tarihçilere göre şehirler ihtiyaçlar karşılanırken hep bir şeyleri tüketmiş; bir kısmı yenilenebilir bir kısmıysa yenilenemez. Savaş sonrası kıyasıya yapılaşma, sanayileşme çevre kayıplarını da beraberinde getirmiş. Çevre kaygıları ilk kez 1962 yılında Rachel Carson tarafından dile getirilmiş; “Sessiz Bahar”. Denge ve sürdürülebilirlik gündeme gelmiş. Hammadde hoyratça tüketilirken 1973 yılında dünya petrol krizi ile tanışmış, ucuz bulunup bol tüketilen fosil yakıtın yerine neler kullanılabilir, düşünülmeye başlanmış. Önce trenler elektrikle tanışmış. Petrol bağımlılığından sıyrılma süreci başka faktörlerin de katkısıyla elli yıldır devam ediyor, bir yüzyılda tamamlanması pek muhtemeldir.
Savaş sonrası temel ihtiyaç ve sorunları kısmen giderilen insanlar tatil yapalım diye cazip deniz kenarlarına hücum etmiş, kitlesel turizm hareketi başlamış. 50 yıl sonra “yeter, daha fazlasını istemiyoruz!” diyen yerler ortaya çıkmış. (Bizim umudumuz halâ kitlesel turizmde, kelle saymaya devam!). Zamanla fiziki varlıklar yerini ölçülmesi zor fiziki olmayan varlıklara terk etmeye başlamış; bilgi tabanlı, akıllı. Taşınabilir bilgisayar, internet bu süreci şekillendirmiş; E – dünya ve mobilite gelişmiş.
1968 yılında Paris’te yaşanan öğrenci hareketleri sırasında (bunun için 68 kuşağı deniyor) Sorbonne Üniversitesi duvarına yazılan bir yazı dikkat çeker: “Gelecek, bugün içine ne kattıysak odur”. Geleceği öngörebilen ve ona göre şehirlerinde dönüşüm gerçekleştiren yöneticilere ihtiyaç var. Geçmiş süreçleri analiz edebilen, onlardan ders çıkarabilen yöneticilere ihtiyaç var. Çünkü günü kurtarmak yetmeyecek, geleceği şekillendirmek gerekecek.
Haftanın Şehri: Jericho (Eriha), Filistin
Jericho (Eriha) Filistin Ulusal Yönetimi'nin Batı Şeria bölümünde Ürdün Nehri yanında yer alan 20,000 nüfuslu bir yerleşim yeri. Bu yerin önemi 11 bin yıldır kesintisiz aynı yerde yerleşimin sürmesi ve bu nedenle kendini “dünyanın en eski şehri” olarak konumluyor olması. Yıkılmış, yeniden yapılanmış; hep ayakta kalmış.
Jericho, İncil’de adı sıkça geçen yerleşimlerden birisi. Osmanlı döneminde küçük bir köy olan yerleşim İngiliz döneminde kışlık tatil yeri olarak kabul görmüş. Esas gelişme 1949 yılında Ürdün hakimiyeti altında olmuş. 1948’de İsrail Devleti kurulduğunda Filistinli göçmenler için kurulan iki büyük kamp şehre canlılık getirmiş. “6 Gün Savaşları” sonrası 1967 yılında İsrail hakimiyetine geçmiş ve 1993 Oslo görüşmeleri sonrası 1994 yılında idari kontrol Filistin Yönetimi'ne verilmiş. Şehir girişindeki tabela İsrail vatandaşlarını uyarıyor: “İsrail kanunlarına göre buraya giriş yasaktır ve tehlikelidir”.