“Yüksek negatif reel faize sevinenlere gelsin!”

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Rekor düzeydeki negatif reel faiz nelere mi yol açıyor?

✔ Tasarruf edebilen zaten her gün cezalandırılıyor.

✔ Diğer yandan vadeli senet ve çekler pek kabul görmüyor ve nakit talep ediliyor.

✔ Hazine ise negatif reel faizden memnun; seçim öncesi için sürekli cephane biriktiriyor.

Hep söylerim ya, eskiden Hazine’de üst düzey görevlerde bulunmuş; adeta devletin hazinesini yönetmiş bir dostum var. Kamudaki görevinden yıllar önce ayrılmış olmasına rağmen gidişata kafa yormaktan, gelişmeleri yorumlamaktan hiç geri durmaz. Hangi aşamalardan geçerek nerelerden geldiğimizi çok iyi bildiği için nereye doğru gittiğimizi de çok iyi yorumlar. Ama kendi açısından haklı olarak “kötü” bir huyu vardır; yaptığı değerlendirmelerin ismiyle kullanılmasını istemez. Bu tercihinin altında şu an üstlenmiş olduğu bir görevin yattığını söylemekle yetineyim.

Eski Hazineci dostum rekor düzeydeki negatif reel faizin yarattığı sorunlara değindiği bir yazı kaleme almış ve bu yazıyı benimle de paylaştı. Bu derli toplu değerlendirmeyi ben de sizlerle paylaşmazsam olmaz...

Riskler yükseliyor

Dünya durgunluk beklentisiyle uğraşıyor. Amerika ve Avrupa başta olmak üzere ekonomistlerin tartıştığı konu aynı. 2009 krizi ve covid 19 salgınında uygulanan genişlemeci politikaların etkilerine, enerji ve gıdadan gelen enflasyonist baskılar, Ukrayna savaşı gibi jeopolitik riskler de eklenmiş durumda. Piyasalarda sıkışma emareleri artıyor. Uzun vadeli tahvil piyasalarında spreadlar yükseldi. Kaldıraçlı ve teminatlı borç piyasalarında işlemler durma noktasında. Yüksek borçlu şirketler, devletler ve haneler stres içinde. Daha önemlisi, düzenlemesi ve denetlemesi olmayan gölge bankacılık alanında işler karmakarışık deniyor. Kısacası dünyada enflasyon ve diğer nedenlerle riskler ve faizler hızla yükseliyor.

Böylesi bir ortamda Türkiye’nin iç ve dış 508 milyar dolar tutarında dövizli borcu var. Yıllık 183 milyar dolar borç çevirmesi lazım. Baskılar artıyor. Hazine’nin son 3 yıl vadeli sukuk (kira sertifikası) borçlanması bunun güzel örneği. Faizi yüzde 9.75. Hazine bu kadar yüksek faizi en son 2003 yılında, vadesi 5 yıl olan tahvil için ödemiş. 3 vadeli dış borçlanmayı ise en son 2009 yılında yapmış. Ancak o sukukun faizi yüzde 5.8.

Baskı sadece bu alanda değil. Ekonomi dışarıdan gelen tüm dalgalara açık durumda. Limanın mendireği dağılmış. Koruma duvarlarından birisi olan reel faiz negatif. Hem de basit hesapla yüzde 70 civarında negatif. Dışa açık kapitalist bir ekonomide, yüksek negatif reel faizin etkileri neler olabilir? İlk aklıma gelenleri sıralayayım:

■ Ağır tahribatlardan birisini tasarruf alanında yapıyor. Zaten yetersiz olan TL tasarruflardan “vergi” alınıyor. Hem de çok yüksek bir vergi. Ulusal parasına güvenip Türk lirası birikimi olanlar kaybediyor. Hazine'nin iç borçlanma senedine para yatıranlar negatif reel faiz alırken, aynı Hazine’nin dış borçlanma tahviline (eurobond) para yatıranlar pozitif reel faiz alabiliyor.

■ Bu durum dolarizasyonun (kur korumalı mevduatlar dahil) hızla artmasına yol açıyor. Türkiye’de yerleşiklerin aldıkları Hazine eurobondlarını da hesaba katınca dolarizayon oranı yüzde 75’lere yaklaşıyor. Negatif reel faizin en belirgin etkisi bu alanda görülüyor. Aşırı dolarizasyon nedeniyle, TCMB politika faizi etkisizleşiyor.

■ Dahası tasarrufu olanlar kısa vadeli varlıklara yöneliyor. Borsa, altın ve dijital varlıklara yönelen küçük yatırımcıların başına gelenleri izliyoruz.

■ Uzun vadeli istihdam yaratan üretime yönelik yatırımlar her geçen gün azalıyor. Hatta hukukun üstünlüğü sorunları ve diğer nedenlerle, mevcut fabrikasını elden çıkarmayı düşünenler bile var deniyor.

■ Gayrimenkul fiyatları şişiyor. Buna bağlı olarak kiralarda da aşırı yükselme görülüyor. Barınma sorunu yaşayan sabit gelirliler büyük şehirlerden taşınabilmek için tayin istiyor.

■ Yatırımlar azalınca ekonomide çıktı açığı (potansiyel üretim ile gerçek üretim arasındaki fark) azalıyor. Böylelikle, var olan gıda ve enerji gibi arz yönlü baskılara talep tarafından da baskı gelmeye başlıyor. Enflasyonun yönünü aşağıya çevirmek zorlaşıyor.

■ Ucuz krediler nedeniyle aşırı borçlanmayı seçen sorunlu (zombi) şirketlerin çokluğu ekonomide genel verimliliği düşürüyor.

Hazine memnun...

Diğer taraftan Hazine yüksek negatif reel faizlerden çok memnun. Durmadan borçlanıyor.

Hazine, ocak-ağustos döneminde 88 milyar liralık nakit ihtiyacına karşılık 188 milyar lira net borçlanma yapmış. Borçlanmayı artırmasının bir nedeni, son aylarda bütçede faiz dışı fazla gibi kaynaklarda görülen bozulma. Yükselen enflasyon ve kurlar nedeniyle yüzde 100’e yakın artan gelirlere rağmen harcamalar hız kesmediği için yeteri kadar faiz dışı fazla verilemiyor. Faiz ödemeleri de zirve yapınca yeniden borç alınıyor. Örneğin ekim ayı borçlanma programına göre 61 milyar lira ile zirve yapan aylık faiz ödemesi rekoru nedeniyle 62 milyar lira yeni borç alınacak.

Seçim öncesi bol kepçe dağıtım için cephane biriktiriliyor. Gevşek maliye politikasının enflasyonist baskılarını daha çok hissedeceğiz.

“Muhasebeci” mantığı!

Tüm bu gelişmelere rağmen, enflasyonla mücadeleyi, “muhasebeci” mantığıyla, Merkez Bankası’nın ve bankaların hesaplarına müdahale etmeye indirgemekle yüksek negatif reel faizin etkileri ortadan kaldırılamaz. Bu politika seçeneği, karar alıcılara birkaç ay zaman kazandırabilir. O da belki! Ancak ekonominin genelinde, özellikle finansal sistemde yarattığı tahribat ne olacak?

Bir örnek vereyim. Kısalan vadeler ve bankaların borç verme iştahındaki azalış, reel sektörde hatır ve güven üzerine kurulu olan vadeli işlemleri zorlaştırıyor. Önceden 3 ay veya daha fazla vadeli senet ve çeklere yapılan satışlarda artık yüksek enflasyon ve negatif reel faiz nedeniyle nakit talep ediliyor. Nakde sıkışan şirketler ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Varlıklarını uzun süredir sürdürebilen “zombi” şirketlere bir de nakde sıkışanlar eklenince şimdilik sorunsuzmuş gibi görünen finansal sektörün aktiflerindeki donuk varlıklar çoğalıyor. Bunu gören karar alıcılar yeni bir Kredi Garanti Fonu (KGF) paketinin hazırlıklarını yapıyor. Bu da Hazine’ye daha fazla yük demek.

Bunlar ve benzerleri konjonktürel sorunlara, üretimde dışa bağımlılık vb. yapısal sorunlar da eklenince, dışarıdan gelecek bir döviz şokunu savuşturmak için ilk yapılabilecek şey olan faiz artışı, (niyet olsa bile) çok zor.

“Peki, o zaman ne olacak” diye sormayın!

Herkes yaşananların farkında!

Çünkü yazının burasında tıkandım. Ne yazacağımı bilemedim.

Bir şey önersem dedim. Ama kime? Şimdiki karar alıcılara mı? Yoksa kim seçilirse seçilsin, seçim sonrasında görev alacaklara mı? Ne değişecek? Hepsi yaşananların farkında. Gerçekleri açık bir şekilde konuşmayı erteliyorlar. Sadece “Yakan topu ötekine nasıl atabilirim” derdindeler!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar