Yüksek kur-düşük ücret

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Bir süredir sadece lira düşük değerli tutulmaya çalışılmıyor. Aynı zamanda ücretlere de bir baskı var. Bu ikisi birlikte ihracatı artırıcı yönde etki yapıyor. Bir anlamda ‘yüksek kur-düşük ücret’ politikası olarak adlandırabiliriz bu politikayı. Döviz kurunun durumu ortada; bir tarafa bırakıyor ve ‘düşük ücret’ kısmına odaklanıyorum.

TÜİK, bu amaçla kullanabileceğim iki istatistik yayınlıyor. Birincisi, çalışanların ‘saatlik kazancı’. Şöyle tanımlıyor: “Brüt temel ücret ve maaş ödemeleri ile ücret niteliğindeki düzenli kazançları (her ay yapılan ikramiye, sosyal yardım vb.), fazla çalışma ödemelerini, düzensiz kazançları (her ay yapılmayan ikramiye, prim vb.) kapsar”. İkinci değişken ise ‘saatlik işgücü maliyeti’. Onun tanımı da şöyle: “İşveren tarafından ücretli çalışan istihdamına ilişkin olarak katlanılan kazanç ve kazanç dışı işgücü maliyetini kapsar. Mesleki eğitim, işe alma, iş elbisesi maliyetleri gibi diğer işgücü maliyeti kalemlerini kapsamaz.”

Ücretli kesim açısından ilki önemli. Grafikte saatlik kazanç serisinin reel (enflasyonun etkilerinden arındırılmış) hareketi gösteriliyor. İncelenen dönem, 2009’un ilk çeyreği ile 2021’nin ikinci çeyreği arasındaki dönem. 2009’un ilk çeyreğini 100 yapıyorum. Bu durumda 2021’in ikinci çeyreği 138.9 oluyor. Farklı bir ifadeyle saatlik kazanç enflasyonun üzerinde artmış. On iki yıllık dönemde %38.9 reel artış var. Ama öte yandan Türkiye ekonomisi aynı dönemde reel olarak %104.2 büyümüş. Yani, çalışanın geliri %38.9 artarken Türkiye’de yaşayanların geliri % 104.2 büyümüş. Kısacası, çalışanlara yeteri kadar refah payı ödemesi yapılmamış. Grafikte reel GSYH (gelir) ile saatlik reel kazancın giderek birbirlerinden koptukları gözleniyor. Bunun bir farklı gösterim biçimi saatlik kazancı enflasyondan arındırmadan cari GSYH’ye bölmek ve bu serinin hareketine bakmak. Bekleneceği gibi baş aşağı bir gidiş var. Bu da ikinci grafikte gösteriliyor (2020’nin ikinci çeyreğinde pandemi nedeniyle oluşan sert hareketleri bir tarafa bırakın) Peki, ihracat açısından daha önemli olan saatlik işgücü maliyeti nasıl seyrediyor? Saatlik kazanç ile neredeyse tıpatıp benzer bir hareket izliyor; geçiyorum.

Verimlilik artmayınca, ihracat artırmak ancak paramızı ve işgücünü ucuzlatmakla mümkün oluyor. Elbette ‘verimliliği artıralım’ deyince verimlilik artmıyor. Ama bu gidişatın da istenilir bir gidişat olmadığı açık. Üzerinde düşünmekte yarar var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Verimlilik yazıları 15 Ekim 2024