Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya
Yukarıdan – Aşağıya ve Aşağıdan – Yukarıya iki farklı yönetim anlayışı. Yukarıdan – Aşağıya yaklaşım formal, hiyerarşik; genelde tanık olduğumuz, deneyimlediğimiz yaklaşım. Tepede bir üst yönetici, onun altında daire başkanları, onların altında başkan yardımcıları, onların altında diğerleri. Kararlar yukarıda alınmakta, aşağıda uygulanmakta. Geleneksel yönetim şekli; resmi, şekilsel, biçimsel. Aşağıdan – Yukarıya yönetim anlayışı ise bunun tersi; resmi olmayan, örüntüsüz – düzene uymadan. Her iki yaklaşımın artıları ile eksileri tartışılır, durur. Bu tartışmalar genelde şirket yönetimleri merkezinde olur. Yeni, yeni şehirler için de bu tartışmaya tanık olunmakta. Özellikle insan kaynaklı iklim sorunu ile mücadelede sıklıkla bu yaklaşım dile getirilmekte. Bu yeni anlayışa “Bottom Up Urbanism – Aşağıdan Yukarıya Şehirleşme” diyenler olduğu gibi “Handmade Urbanism – El Yapımı Şehirleşme” diyenler de oluyor. Her iki yaklaşımın kendine göre artıları, eksileri var.
Yukarıdan – Aşağıya yaklaşımın artıları şu şekilde sıralanıyor:
■ En Bilinen Yönetim Şekli: İşe alınanlar için öğrenim süresi çok kısa, işe uyum çok çabuk.
■ Anlaşılırlık: Karışıklığa yer yok. Kararlar nasıl alınır, nasıl iletilir hepsi belli.
■ Hesap Verebilirlik: İzlemesi kolay. Görevler ve sorumluluklar açık - net.
■ Hızlı Uygulama: Karar alındıktan sonra sonuca ulaşmak daha az zaman alıyor.
Bu üstünlüklerine rağmen bu yaklaşımın her koşula, her yere uygun olmayacağı ileri sürülüyor. Yaratıcılığı sınırlayacağı, sorunların çözüm sürecini yavaşlatacağı vurgulanıyor. Esnek davranmak, sorumluluk üstlenmek isteyen ekipler için uygun bir yaklaşım olmayacağı belirtiliyor. Aşağıdan – Yukarıya yaklaşım ile karar süreçlerine katılımın daha fazla olacağı, bunun da ekip üyelerini teşvik edeceği, yaratıcılık ve verimliliğin artacağı iddia ediliyor.
Şehirlerde “Aşağıdan – Yukarıya” yaklaşım ile ilgili Elisa Carvalho Diniz ve Mathilde Riou tarafından kaleme alınmış bir doküman geçti elime. Çok etkileyici. Bazı bölümleri sizlerle paylaşmak isterim:
“Kaynakları tüketme hızı ile hem insanların hem ekosistemin küresel anlamda fukaralaşması alarm zilleri uzunca bir süredir çalıyor. Tahminlere dayalı ölçümler, limitler şimdiden aşılmış durumda. Dünya nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyorsa küresel sosyo ekonomik ve çevresel hedefl ere şehirler dahil edilmeden erişilmesi mümkün değil. Ne yazık ki yukarıdan – aşağıya yaklaşım ile ele alınan iklim dostu tutum ve davranışları teşvik edici geniş kapsamlı kampanyalar suçluluk ve korku aşılıyor; “allahım biz ne yaptık, bunun üstesinden nasıl geliriz?”. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, iklim sorununa dikkat çekmek niyetiyle hazırlanan endişelendirici görseller, filmler insanların katkısını azaltmakta. İnsanlar onları endişelendiren ve korkutan kontrol edemeyecekleri, üstesinden gelemeyecekleri sorunları görmek istemiyor; körleşiyor ya da motive olmuyor. Felaket senaryolu onca film varken neden insanların bir şeyleri değiştirebileceğine, sorunları çözebileceğine dair örnek yok, film yok? İnsanlar becerikli, insanlar yaratıcı. Sıradışı işler yapabilir, yeter ki hikaye yeni baştan yazılsın; hepimizi kapsasın, içine çeksin.”
Kurumların resmi – biçimsel anlamda geleceği kontrol etme niyeti baskın ve bireylere gündelik özlemleri ve hayal gücü için çok az alan bırakılıyor. Sonunda kurumlar ile bireyler arasındaki bağ kopuyor, derin boşluklar oluşuyor. Çoğu insan geleceğin zaten kararlaştırıldığını ve ona yapacak bir şey kalmadığına inanıyor. Bu teslimiyet duygusundan kurtulmak için olumlu hikayelere her günkünden daha fazla ihtiyaç var. İyimser, ilham verici, insanları harekete geçirici, korkutmadan, suçlamadan motive edici hikayelere.
Cyril Dion ve Mélanie Laurent tarafından yönetilen “Demain – Yarın” adlı dokümanter film buna güzel bir örnek. Film beş bölümden oluşuyor; tarım, enerji, ekonomi, demokrasi ve eğitim. Bu beş alanda şehirlilerin nasıl yenilikçi, yaratıcı çözümler geliştirdiği anlatılıyor. Film Fransa’da milyondan fazla izleniyor ve ödül kazanıyor. Daha da ilginci ortak bahçeler, sıfır atık dükkanlar, çevreci evler, bozulan eşyaların gönüllülerce ücretsiz onarıldığı kafeler için ilham kaynağı oluyor. İnsanların hayal gücü ortak edilirse güçlü ve yaratıcı çözümlerin hayata geçmesi kolaylaşıyor; aşağıdan yukarıya doğru.
Haftanın Şehri: GRANOLLERS, İSPANYA
GRANOLLERS İspanya’nın Katalonya Bölgesi’nde yer alan 62 bin nüfuslu bir şehir. Şehrin köşemizde yer almasının nedeni yaklaşık 25 yıldır şehirde işlerin aşağıdan – yukarıya yaklaşım ile görülmesi. Bu nedenle literatürde yer bulmuş, örnek gösteriliyor.
İlk kez 1996 yılında enerji kaynaklarının etkin kullanımı konusunda ortak adımların atıldığı şehir burada sağladığı başarıdan cesaretle yenilenebilir enerji üretimi konusunda da katılımcı bir süreç izlemiş, konutlarda ve iş yerlerinde olumlu sonuçlar elde edilmiş. İlk planlamada 1996 – 2007 arası tam 213 proje hedeflenmiş ve 2007 yılına gelindiğinde bu projelerin yüzde yetmişbeşi gerçekleştirilmiş. İkinci plan doğrultusunda bilgi toplumu ve ileri demokrasi esas alınarak öncelikler sosyal eşitliğe, sosyal sermaye oluşumuna verilmiş.