Yozlaşan kurumlar tehlikesi

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Kurum nedir?

Kurum sözcüğüne günlük yaşamımızda değişik ortamlarda rastlarız. Bunların bir kısmı kavramsal olarak soyut biçimde karşımıza çıkar; örneğin aile kurumu, din kurumu, dil kurumu, hukuk kurumu, adalet kurumu gibi. Bir kısmını da ete kemiğe bürünmüş, somut organizasyonlar olarak görürüz; örneğin eğitim kurumları, sağlık kurumları, hayır kurumları, vakıf kurumları, devlet kurumları gibi. En somut olanı da “Kurumlar vergisi” olarak karşımıza çıkanıdır (!). Bu kurumları değişik biçimlerde sınıflamak mümkündür. Örneğin, kâr amacı güden ticari kurumlar ve kâr amacı gütmeyen kurumlar. Öte yandan, her ticari işletmeyi de kurum olarak nitelendirmeyiz. Ticari işletmelerde kurumlaşma diye de bir süreçten söz ederiz.

Peki bu kadar geniş bir yelpazeye sahip olan kurum kavramı içindeki ortak payda nedir? Kurumların belli bir düzeni vardır; istikrarlıdır. Çünkü kurumların yasaları, ilkeleri vardır. Yasalar ve ilkeler, bir değerler sistemi üstüne kurulmuştur. Bu nedenle, davranışlar gelişi güzel değildir. Her seferinde davranışlar tutarlıdır, tepkiler keyfi değildir. Kurumların güvenirliği buradan gelir.

Kurumlar neden önemlidir?

Kurumlar uygar toplumların taşıyıcı kolonlarıdır; toplumları taşırlar. Kurumlar toplumların omurgalarıdır; toplumları dik tutarlar. Kurumlar, toplumların yaşayan tarihidir; toplumların DNA’lerini taşırlar. Kurumlar, azgın denizlerde toplumu dengede tutan sağlam çapalardır.
Her kurumun belli bir amacı vardır. Örneğin, adalet kurumları ülkede insanların belli bir dirlik düzenlik içinde yaşamasını sağlar. Çünkü adalet mülkün temelidir. Hayır kurumları toplum içindeki yardımlaşma işini organize hale getirir; küçük kişisel yardımların bir potada toplanarak hayır çarklarının dönmesini sağlar.

Kurumlar ve güven

Kurumların sürdürülebilirliğini sağlayan dayandıkları ilkeler, değerler ve bunlara ne kadar bağlı davrandıklarıdır. Bu istikrarlı davranışlar ilişkide oldukları çevrede güven oluşturur. Kurumları ayakta tutan işte bu güven duygusudur. Kurumlar, güven adacıklarıdır. Güven, uzun dönemli bir duygusal yatırımın sonucudur, yavaş yavaş oluşur. Tıpkı bir kaba damlayan su damlaları gibi. Ancak tam güvenin duyulması için güven kabının dolması gerekir. Öte yandan yapılan yanlış bir hareket güveni sıfırlar. Tıpkı sözü edilen kaptaki bir delik gibi.

Kurumlar ve sorunlar

Bir ülkede her zaman sorunlar olabilir, ama sağlam kurumlar varsa bu sorunlar bir şekilde aşılabilir. Örneğin, enflasyon, işsizlik, borçlar gibi ekonomik sorunlar olabilir. Ama bankacılık sistemi dahil sağlam ekonomik kurumlar varsa bu sorunlar bir şekilde çözülebilir. Ya da, siyasal istikrarsızlık gibi sorun olabilir. Ama demokrasi kurumu sağlamsa, bu istikrarsızlık sorunu da rahatça çözülür. Çünkü ülkedeki sağlam kurumlar, geminin batmasına izin vermez, güvenli limanlara ulaşmasını sağlar. Bir ülkedeki en büyük sorun, kurumların yozlaşmasıdır.

Kurum ve yönetici

Bir yönetici bir kurumu daha da yüceltip parlatabilir, ya da soba kurumu gibi karartabilir. Kurumların yozlaşması en tepedeki yöneticisinden başlayarak olur. Eğer kurumun tepesindeki kişi o koltuğu dolduracak yetkinliğe sahip değilse, etik değerlerden yoksunsa, kendi altındaki kadrolara da kendisine benzeyen kişileri getirir ve hep birlikte kurumu çürütmeye başlarlar. Bunun sonucunda kurumu kurum yapan güven ortadan kalkar. Artık o kurum, sadece tabelasında “kurum” yazan bir enkaz olur. Güven kaybolunca, o kurumu tekrar eski saygınlığına kavuşturmak o kadar kolay bir iş değildir.

Sonuç

Bugün ülkemizin ciddi sorunları var, ama hepsini aşabiliriz. Yeter ki kurumlar sağlam dursun ve amaçları doğrultusunda doğru çalışsın. Ancak en büyük enflasyonu güvende yaşıyoruz; kurumlar güven ve dolayısıyla değer kaybediyor. İşte en büyük sorunumuz ve tehlike burada.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İstihdam (4) 03 Eylül 2024
İstihdam (3) 27 Ağustos 2024
İstihdam (2) 20 Ağustos 2024
İstihdam (1) 13 Ağustos 2024
Bir banka ve yalnızlık 09 Temmuz 2024
Bir hatır meselesi 02 Temmuz 2024