Yoksul ve zengin enflasyonu

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

[email protected]

 

Yukarıdaki başlıktan da anlaşılacağı üzere ülkemizde maalesef zengin ve yoksulun enflasyonu farklılık göstermektedir. Çünkü harcama limitlerine bakıldığında zengin ve yoksulun farklı alışveriş yaptığı, yoksulun beslenmesi için gerekli gıda ürünlerine fiyatların yüksek olması nedeniyle ulaşmakta zorluk çektiği hatta ulaşamadığı buna mukabil yüksek gelirlilerin ise ihtiyaçlarının tümünü rahatça karşıladığı, enflasyon, hayat pahalılığı, alım gücünden etkilenmediği bilinen bir gerçektir.

Ülkemizde toplam nüfusun %20’si bolluk ve zenginlik içinde yaşarken geri kalan %80 kadarı ise kendi kendini geçindirmek zorunda hatta geçinememektedir. Bunun en büyük sebebi gelir dağılımında yaşanan adaletsizliktir. Bir başka gerçek ise toplam nüfusun %1’inin milli gelirden %40 pay alması gerçeğidir.

 

TÜİK tarafından açıklanan temmuz ayı enflasyon oranı yıllık %61,78, aylık ise %3.23 tür. Ancak bu değerlerin gerçekle ilgisi olmayan, komik ürün fiyatları baz alınarak çıkarıldığı bir gerçektir. Açıklanan bu oranlar orta vadeli planda belirtildiği gibi mayıstan sonra düşme eğilimine gireceği öngörüsünde kaynaklanmaktadır. Son iki ayda akaryakıt, doğalgaz, elektrik fiyatlarına yüksek oranlı zamlar yapıldı ve gazprom tarafından doğalgaza bir zam daha yapılacağı gazetelerde yerini aldı. Bu durumda yazı sonlarına geldiğimiz şu günlerde fakir ve yoksul vatandaşlarımız için kışın son derece zor geçeceğini söylemek abartı olmayacaktır. Ayrıca haziran ayında gene TÜİK verilerine göre aylık enflasyon oranı %1,64 iken temmuz ayında bu oran %3.23 e yani iki katına çıkmıştır. Bu verilere göre enflasyon düştü demek mümkün değildir. Bir başka konu da temmuz ayında emekli ve memur maaşları arttırılacağı için TÜİK haziran ayı enflasyonunu düşük göstermiş olabilir. Aslında bir devlet kurumu olan TÜİK’e inanmak, güvenmek, hesaplamalarımızda bu kurumun verilerini baz almak durumumdayız ama yapılan hesaplamalarda baz alınan fiyatların gerçekle ilgisi olmadığının ortaya çıkması öteden beri gelen güvensizliği had safhaya çıkarmıştır. Zaten gerçek enflasyon oranı çarşıda, pazarda, markette yaşadığımız fiyat artışları olduğuna göre oran verilenim iki katı kadardır. Böyle yapmakla TÜİK milyonlarca çalışanın, emeklinin hakkını yemekte, halkı yoksulluğa doğru itmektedir.

 

Yoksulluk demişken dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, dünyada hiçbir ekonomi bilim insanının benimsemediği, dünyada hiçbir iktisat kitabında yeri olmayan; düşük faiz yüksek kur dönemine geçtiğimiz 21 Eylül 2021 tarihinde başlayan ve geçen yıl Mayıs’ta yapılan son genel seçimlere kadar uzun bir süre devam eden yanlış para politikaları nedeniyle ülkemizde yoksul sayısı giderek artmış. Günümüzde 4 milyon aileye yoksulluk yardımı yapıldığı ekonomi yetkilileri tarafından açıklanmıştır. Bir ailenin ortalama dört kişi olduğumuzda bu sayı 16 milyon kişiye tekabül eder ve toplam nüfusun %20’si gibi yüksek bir oran devlet yardımıyla geçinmektedir.

Diğer yandan ücret ve maaşların enflasyonu yükselttiği şeklinde açıklamaları da üzülerek dinledik. Anlaşılan o ki örtülü bir IMF programı uygulanmaya çalışılıyor. Açlık sınırının 20 bin TL’yi, yoksulluk sınırının da 62 bin TL’yi aştığı bir ortamda en düşük emekli maaşına 2 bin 500 TL seyyanen, diğer emeklilere ise ocak -haziran enflasyonu olan %24,73 artış verilmesi; asgari ücretin de yükseltilmemesi kabul edilemez. Dikkat ettiyseniz maaşlar için zam kelimesini kullanmadım. Çünkü verilen artışlar zam değil enflasyon farkıdır. Yani yaşadığımız son altı ayın enflasyon oranı kadardır. Yani önümüzdeki dönemin tahmini enflasyon oranı veya refah payı verilmesi söz konusu değildir.

 

Basit bir hesap yapmak gerekirse yılbaşında 17 bin 2 TL olan asgari ücret aynı kalmıştır. Fakat yaşanan enflasyon oranı temmuz ayını da dahil edersek %28,73’tür. Bunun anlamı asgari ücretlinin alım gücü yılın ilk yedi ayında %28,7 oranında düşmüş yani maaş yaklaşık 12000 TL civarına gerilemiştir ve bunun Ocak 2025’e kadar böyle gideceği düşünülürse maaşın en iyi tahminle yarısını gideceği aşikârdır.

Dar ve sabit gelirlilerin enflasyondan korunması için en düşük emekli maaşı ve asgari ücret açlık sınırına eşitlenmeli ve takip eden aylarda TÜİK tarafından açıklanan aylık enflasyon oranı baz alınarak değerlendirilmelidir. Aksi halde her dönem olduğu gibi maaşlar yükselse de bu kesim enflasyon altında ezilmeye devam edecektir.

TÜİK verilerine göre 2024 Temmuz döneminde en yüksek fiyat artışı yıllık yüzde 104,5 ile eğitim oldu. İkinci en yüksek fiyat artışının görüldüğü harcama grubu yıllık yüzde 98,5 artışla konut olurken üçüncü harcama grubu ise yüzde 76 ile lokanta ve oteller oldu.

 

DİSK-Ar’ın TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 93,9 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 66,9 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 83,7 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 106 olarak gerçekleşti.

Yüksek gelir gruplarının daha düşük gıda enflasyonu hissettiği görülüyor. Dördüncü (yüksek) yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 58,4 olurken, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 42,1 oldu. Böylece en yoksul gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 106 olurken, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 42 düzeyinde kaldı.

"Gıda enflasyonunda olduğu gibi resmi ortalama enflasyon oranları da düşük gelirlilerin, emekçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlar değildir" denilen açıklamada, şunlar söylendi:

"Uluslararası alanda Avrupa, ABD, Almanya ve Japonya merkez bankaları gibi çeşitli kuruluşlar tarafından hissedilen/algılanan ve beklenen tüketici enflasyonu düzenli olarak yayımlanıyor. Ancak TÜİK, aylık Tüketici Eğilim Anketi gerçekleştirmesine rağmen, bunun çıktısı olan “hissedilen/algılanan enflasyonu açıklamıyor. TÜİK, uluslararası kuruluşların yaptığı gibi halkın hissettiği/algıladığı enflasyon oranı ve beklenen enflasyonu da elinde hazır bulunan verileri işleyerek yeni bir veri olarak yayımlamalıdır.  TÜİK ayrıca gelir gruplarına göre enflasyon farklılaşmasını da açıklamalıdır."

 

DİSK-Ar’ın hesaplamasına göre, 2005 Temmuz’da 116 olan TÜFE endeksi, Temmuz 2024’te 2.394’e yükseldi. 2005 Temmuz’da 109 olan gıda fiyatları endeksi ise 2024 Temmuz’da 3.412’ye yükseldi. Temmuz 2005’te yüzde 7,8 olan yıllık enflasyon oranı Temmuz 2024’te yüzde 61,8 oldu. 2005’te yüzde 4,4 olan yıllık gıda enflasyonu ise Temmuz 2024’te yüzde 60’a yükseldi.

Öte yandan son yıllarda gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark açılmaya başladı. Temmuz 2005’te TÜFE’yle aynı seyreden gıda fiyatları endeksi Temmuz 2024’te TÜFE’nin 1.018 puan üstüne çıktı.

 

**

Kaynak: DİSK-AR

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar