Yoksa siz "yurt dışı yerleşik" misiniz?
R. Bülent DEMİRBAĞ
Her mevzuat, kendi uygulamalarında dikkate alınacak tanımlamaları yapar. Bazen aynı kelime, aynı ibare farklı kanunlarda farklı tanımlanıp, farklı uygulamalara neden olabilir. Her tanımlamanın o mevzuat çerçevesinde uygulanması beklenir. Tanım olarak bir mevzuatta açıklık yoksa diğer kanunlardan yararlanılır, çözüm bulunmaya çalışılır.
Kamuoyunda yurt içi yerleşik, vatandaş, ikametgâh sahibi ifadelerini duyarız. Her bir ifadenin farklı anlamı bulunmaktadır. “Yurt içi yerleşik” veya “Yurt içi yerleşik kişiler” olarak kullanılan ibare yasal düzenlemelerde daha çok “Türkiye’de yerleşik kişiler” olarak belirtilir.
Kambiyo Mevzuatında düzenlemeler, gerçek ve tüzel kişiler olarak “Türkiye’de yerleşik kişiler” ve “Dışarıda yerleşik kişiler” dikkate alınarak yapılmaktadır. Ancak, yakın tarihlerde yapılan düzenlemelerde, istisnai olarak, “Türk vatandaşları” ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişiler”den bahsedildiğini görmekteyiz.
Türk Kambiyo Mevzuatının bir düzenlemesi olarak Türk Parası Kıymetini Korumu Hakkında 32 sayılı Karar’ın “Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesi;
“Türkiye'de yerleşik kişiler”i, yurtdışında işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşları dahil Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek ve tüzel kişiler,
“Dışarıda yerleşik kişiler”i, Türkiye'de yerleşik sayılmayan gerçek ve tüzel kişiler, olarak tanımlamaktadır.
Dışarıda yerleşik kişiler, Türkiye’de yerleşik sayılmayan kişiler olarak tanımlandığından sadece “Türkiye’de yerleşik kişiler”in belirlenmesi, her iki gruba girecek kişilerin saptanması bakımından yeterli olmaktadır.
Ancak Kambiyo Mevzuatında, Türkiye’de yerleşik kişilerin tanımlamasında, “yerleşim yeri”nden değil özel olarak “kanuni yerleşim yeri”nden bahsedildiğinden Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek ve tüzel kişilerin belirlenmesi önem arz eder.
“Türkiye’de yerleşik kişiler”in belirlenmesi demek “Dışarıda yerleşik kişiler”in bilinmesi demektir. Tanımlarda kilit taş “kanuni yerleşim yeri” olmaktadır.
Bu nedenle “Türkiye'de yerleşik kişiler” tanımında geçen;
1- Kanuni yerleşim yeri,
2- Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan,
ibarelerine açıklık getirmek faydalı olacaktır.
“Türkiye'de yerleşik kişiler” tanımında geçen “Kanuni yerleşim yeri” ibaresinin Kambiyo Mevzuatında ayrıca tanımlanmadığı, mevzuat olarak sadece Türk Medeni Kanun'un 21’nci maddesinde tanımlandığı, buna karşın “yerleşim yeri” kavramının çeşitli kanunlarda tanımlanmış olduğu görülmektedir. Bu nedenle “Kanuni yerleşim yeri” ibaresinin ne anlama geldiği, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yoluyla açıklanacaktır.
Kanun’un konumuzla ilgili düzenlemeleri;
“Hukukun uygulanması ve kaynakları
MADDE 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.”
“Yerleşim yeri
1. Tanım
MADDE 19.- Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.
Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.
2. Yerleşim yerinin değiştirilmesi ve oturma yeri
MADDE 20.- Bir yerleşim yerinin değiştirilmesi yenisinin edinilmesine bağlıdır.
Önceki yerleşim yeri belli olmayan veya yabancı ülkedeki yerleşim yerini bıraktığı hâlde Türkiye'de henüz bir yerleşim yeri edinmemiş olan kimsenin hâlen oturduğu yer, yerleşim yeri sayılır.
3. Yasal yerleşim yeri
MADDE 21.- Velâyet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının; ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Diğer hâllerde çocuğun oturma yeri, onun yerleşim yeri sayılır.
Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yeri, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerdir.” şeklindedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 19’uncu maddesi; “Yerleşim Yeri” tanımlamasını, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yer, olarak tanımlamakla birlikte “Yasal/Kanuni Yerleşim Yeri”ni Kanun’un 21’inci maddesi, velayet altındaki çocuğa ve vesayet altındaki kişilere bakmakla yükümlü olanların yerleşim yeri, olarak yapmıştır. Bu, Kanun’un 19’uncu maddesinde tanımlanan “yerleşim yeri”nin dar kapsamlı özel bir hali olmaktadır.
Kambiyo Mevzuatındaki “Türkiye’de yerleşik kişiler” tanımında geçen “Kanuni yerleşim yeri”nin tek tanımlandığı düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun 21’inci maddesidir. Bu madde dikkate alındığında, velayet altındaki çocuğa ve vesayet altındaki kişilere Türkiye’de yerleşim yeri bulunan bakmakla yükümlü gerçek kişilerin “Türkiye’de yerleşik gerçek kişiler” olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu tanım dışında kalan gerçek kişilerin de “Dışarıda yerleşik gerçek kişiler” kapsamına gireceği aşikardır.
Kambiyo Mevzuatında “Türkiye’de yerleşik kişiler” tanımlamasından amaçlananın, Türk Medeni Kanunu’nun 21’inci maddesindeki kapsamla sınırlı olmadığından şüphemiz yoktur. Ancak mevcut “Kanuni…” ibaresi için düzenlemelerde başka bir tanım yapılmadığından madde düzenlemesini hukuksal olarak yorumladığımızda yukarıda belirttiğimiz sonuç ortaya çıkabilmektedir.
Söz konusu tanımlamanın Kambiyo Mevzuatının arzuladığı kapsamı içermesi için tanımda geçen “kanuni yerleşim yeri” ibaresinin yerini; kanunen kabul edilen, hukuken tanınan yerleşim yerleri anlamında ifade edilebilmesi bakımından “yerleşim yeri” ibaresinin alması gerektiği, bu şekilde yapılacak bir değişiklikle gerçek kişiler açısından “Türkiye’de yerleşik kişiler” tanımının Türk Medeni Kanunu’nun “Yerleşim yeri” için “Tanım” başlıklı 19’uncu maddesi ile “Yasal yerleşim yeri” başlıklı 21’inci maddesini de içine alacak şekilde daha geniş bir alanı kapsayacağı değerlendirilmektedir.