Yiyecek içecek sektöründe KDV oranı meselesi

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

27 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 51 seri numaralı KDV Genel Tebliği ile yeme-içme sektörünü yakından ilgilendiren bir düzenleme yapıldı. Söz konusu tebliğ, taslak olarak kamuoyu ile paylaşıldığında bazı tartışmalar gündeme gelmiş ve Maliye bir açıklama yapmak zorunda kalarak düzenlemenin sektördeki kötü uygulamaların önüne geçmek için yapıldığını, vergi oranı artışı yapılmadığını kamuoyuna duyurmuştu.

Peki yapılan düzenlemenin içeriğinde ne var da tartışmalar çıktı? Konuyu detaylandırmadan önce bazı medya organlarında KDV oranlarında bir artış yapıldığı yönünde yapılan hatalı haberleri düzeltmek gerek. Vergi oranları, Anayasanın 73. maddesi uyarınca ancak kanunla veya kanunun yetki vermesi halinde altı ve üst sınırları belirtilmek şartıyla Cumhurbaşkanının çıkaracağı bir düzenlemeyle değiştirilebilir. Nitekim geçen sene 6 Temmuz 2023 tarih ve 7346 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile %8 olan indirimli KDV oranı %10’a, %18 olan genel KDV oranı ise %20’e yükseltilmişti. Ancak, KDV Uygulama Genel Tebliğinde paralel yönde bir güncelleme yapılmamıştı. İşte 51 seri numaralı Tebliğle gecikmiş de olsa bu güncelleme yapılmaktadır. Dolayısıyla, KDV oranlarında yapılmış yeni bir artış söz konusu değildir.

Tebliğde yapılan asıl düzenleme ise yiyecek içecek sunan işletmelerde uygulanan KDV oranına ilişkin “açıklama”dır. Söz konusu Tebliğ aslında yeni bir durum yaratmamakta olup Bakanlığın yukarıda bahsettiğim açıklamasında da ifade edildiği üzere sektördeki bazı suistimalleri önlemeye dönük açıklayıcı düzenlemeler yapmaktadır. Yapılan düzenleme uyarınca, “yiyecek içecek sunan işletmeler prensip olarak hizmet işletmesi mahiyetinde olduklarından buralarda imal edilen veya dışarıdan temin edilen gıda maddelerinin buralarda veya dışarıda tüketilmek üzere müşterilere satışında %10 (alkollü içeceklerde %20) oranında KDV hesaplanır.”

Söz konusu düzenleme, bu işletmelerde yapılan gıda maddeleri satışını, bir gıda maddesi satışı olarak değil, gıdanın da içinde bulunduğu bir hizmet satışı olarak değerlendirerek KDV Kanununa ekli 2 listenin 24. maddesi kapsamında %10 KDV oranına tabi olması gerektiğini söylemektedir. KDV Kanununa ekli 2 listenin 24. maddesi uyarınca “Gazino, açık hava gazinosu, bar, dans salonu, diskotek, pavyon, taverna, birahane, kokteyl salonu ve benzeri yerler hariç olmak üzere kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerlerde  verilen hizmetler (bu yerlerde verilen hizmetlerin alkollü içeceklere isabet eden kısmı hariç)” %10 KDV oranına tabidir.

Söz konusu düzenleme, mekanın türünü esas alarak bu yerlerde verilen hizmetlerin %10 oranında KDV’ye tabi olacağını söylemektedir. Dolayısıyla %10 KDV oranının uygulanması için öncelikle sayılan yerlerde bir satış olması ve bu satışın hizmet satışı olması gerekmektedir. Bu arada, düzenleme hizmet satışı yönünden oran belirlerken “alkollü içecek” satışını %20 oranında KDV’ye tabi tutmuştur. Dolayısıyla, bu işletmelerde yapılan hizmet satışları içinde alkollü içecek varsa, buna isabet eden kısım %20 KDV oranına tabi olacaktır. Bu ifadeye göre kuver, servis hizmeti vb. adlarla alınan ücretlerden de alkollü içeceklere isabet eden kısmın genel orana tabi olması gerektiği sonucu çıkmaktadır. “Hizmet satışını” esas alan düzenleme içinde cımbızla bir “mal (alkollü içecek) satışının” hariç tutulmasının ifade açısından zafiyet içerdiğini düşünüyorum.

 

Peki Bakanlığın atıf yaptığı suistimal ne? Sektördeki çok sayıdaki işletmenin düzenlediği belgelerde alkol servisi olsa da toplam tutarı yemek satışı gibi gösterdiği veya yemek servisi yapılsa da %1 KDV oranına tabi olan temel gıda maddesi satışı gibi belge düzenlediği görülmektedir. Ülkemizde menülerdeki fiyatlar KDV dahil tutar üzerinden gösterildiğinden bu uygulamalar nedeniyle işletmelerin tüketicilerden tahsil ettikleri KDV, düzenlenen fiş ve faturalarda daha düşük bir KDV oranı gösterildiğinden Maliye’nin değil bu işletmelerin cebine gitmektedir. Bu durum da hem vergi kaybına hem de hem de işletmeler arasında haksız rekabete yol açmaktadır. Dolayısıyla, Maliye’nin söz konusu Tebliği düzenlemedeki motivasyonu yerinde ve doğrudur. Bu arada, bu şekilde kasten yanlış belge düzenleyenlerin Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesindeki hapis cezası da öngören sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme suçuyla muhatap olma riski taşıdıkları uyarısında da bulunmuş olalım.

Tebliğdeki örnekler dondurulmuş bir tartışmayı da alevlendirmiştir. Söz konusu işletmelerde eğer bir servis veya hizmet alınmadan sadece gıda satışı yapıldığında hangi KDV oranı uygulanmalıdır? Yapılan düzenleme, Maliye’nin gözünde böyle bir ayırım olmadığını, yeme içme hizmeti sunan işletmelerde yapılan her türlü satışın %10 (alkollü içecek %20) KDV oranına tabi olacağını söylemektedir. Bu durumda, fırından veya marketten alınan bir simit %1 KDV oranına tabi olurken aynı simit pastaneden alınırsa %10 oranında KDV’ye tabi olmaktadır. Tebliğin bu anlayışının KDV Kanununa ekli 2 sayılı listesinin 24. maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğunu düşünüyorum. Zira, söz konusu düzenlemede açıkça “verilen hizmetler” ifadesi geçmektedir.

KDV Kanununun 4. maddesinde hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olarak tanımlanmıştır. Kanunun 2. maddesinde ise teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir. Dolayısıyla, KDV açısından mal teslimi ve hizmet ayrı kavramlardır. Bir hizmet, doğası gereği bazı malların teslimini de içerebilir, ancak salt bir mal üzerindeki mülkiyet hakkının devri hizmet değil teslimdir. Konuyu yeme içme sektörü açısından değerlendirdiğimizde, müşterinin ürünü satın alıp parasını ödeyip gittiği ve işletmeden başka bir servis almadığı durumda artık bir mal satışından (tesliminden) bahsetmek gerekir. Dolayısıyla, Tebliğ bu alamda yetki aşımı yapmakta olup hukuki ihtilafların yaşanması kuvvetle ihtimaldir. Sektördeki aktörler Tebliğdeki örneklerin iptali için dava açabilirler.

Uygulamaya ilişkin açıklayıcı bir düzenlemenin RG’de yayımından ileri bir tarih olan 1 Mayıs 2024’de yürürlüğe girecek olması ise enteresan bir durum yaratmıştır. Bakanlık, yeni bir durum yaratan değil de halihazırdaki olması gereken uygulamaya dönük açıklayıcı bir düzenleme yapıyorsa yürürlüğün neden ertelendiğini ben anlamış değilim.

Uygulamada, yapılan satışın salt gıda maddesi satışı mı (teslim) yoksa hizmet satışı mı olduğunun tespitinin çok zor olduğunun ve Maliyenin mükellefin insafına kaldığının farkındayım. Ancak bunu önlemenin yolu yasal düzenlemeleri sınırları zorlayacak ve yetki aşındıracak şekilde yorumlamak değil, kanunla veya Cumhurbaşkanı kararıyla söz konusu işletmelerde yapılan her türlü satışı kapsayacak şekilde bir düzenleme yapmaktır.

Yazımı nereden çıktığını bilmediğim bir şehir efsanesini düzelterek bitirmek istiyorum. Piyasada alkollü içecek giderlerinin gelir ve kurumlar vergisi açısından gider olarak indirilemeyeceği ve KDV’sinin indirilemeyeceği yönünde yanlış bir bilgi var. Kanunlarımızda (şimdilik!) bu yönde bir kısıtlama yok. Dolayısıyla, bir çalışan veya müşteri yemekte alkollü içecek içti diye bunun giderleştirilmesi ve KDV’sinin indirimi reddedilemez, yeter ki işle bağlantılı olduğu tevsik edilsin. Piyasada alkollü içecek faturası kestirilmemesinin altında bu yanlış şehir efsanesinin de olduğunu düşünüyorum.

 

Sözün özü: Aşındırılan yetki yıpranır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar