Yine, tekrar, yeniden
Başlık böyle çünkü daha önce değindiğim ve hakkında ciddi derecede cahil olduğum bir konuya tekrar değineceğim de ondan. Şimdi “Bre kuldan utanmaz Allah’tan korkmaz. Ayıp değil mi? Madem konunun cahilisin neden yazar ve fikir beyan edersin?” diye öfkeleniyorsanız sakin olun, öfkelenmeyin.
Biliyorsunuz bizim toplumumuzun dominant kültürü ‘utanç’ ve ‘suç’ kültürleri spektrumunda utanç kültürüne daha yakındır. Nereden mi biliyorsunuz? Benden. Utanç kültürlü toplumlarda insanlar söz ve davranışlarını utanç yaratmayacak şekilde, suç kültürlü toplumlardaki bireyler ise söz ve eylemin ilahi veya insan yapımı yasa ve normlara aykırı olmayacak şekilde ayarlarlar. Zamanla utanç kültürünün ‘ayıp’ eleştirisi gücünü kaybederken onun yerini suç kültürünün olmazsa olmazı yasalar almaz veya olanlar uygulanmazsa ortalığın ne hal aldığını tahmin edebilirsiniz.
Gelelim benim hiçbir şey bilmediğim bir konuda ahkâm kesmeme. Bunun ayıp olması için iki koşul var biri söz veya hareketi kimsenin alenen yapmaması ikincisi bu söz veya eylemi yapanın yakalanması. Ben gizlice yapmadığım için yakalanma endişem yok. Bu tür bir şeyi kimsenin alenen yapmaması konusuna gelince gazetelere, spordan siyasete, ekonomiden tıbba oradan dünya mutfaklarına kadar her konuda demeç verenleri gözleyince bunun ayıp olmadığına karar vermek kolay. Milletimiz birinin bilmediği bir konuda ahkâm kesmesine alışmıştır. Bu nedenle de bizde bilmediğin bir konuda ukalalık ayıp sayılmaz hale geldi. Sizin anlayacağınız inadım inat dijital dönüşüm konusuna değineceğim.
Yazı için hazırlık yaptım. Önce hakkında fikir beyan ettiğim şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Yani, dijital dönüşüm diye hakkında gürültü koparılan şeyin bir tanımını aradım. Kimine göre dijital dönüşüm bilginin analog veya manuel formdan, mesela elle yazılmış kayıtlardan bilgisayarlı kayıtlara dönüştürmek ki, buna sayısallaştırma deniliyor ve düzenli olarak yapılan şeyleri daha iyi yapmak için dijitalleşme denilen dijital teknoloji ve yetenekleri uygulama süreçlerinin tesisine deniliyormuş. Başka bir kaynak dijital dönüşümü, toplumsal ve örgütsel sorunların çözülmesi için dijital teknolojilerin süreçlere entegrasyonu ve buna bağlı olarak iş akışlarının ve kültürün gelişmesi ve değişmesi sürecini tanımlayan bir kavram olarak tanımlıyor. Bir başka kaynak dijital dönüşümü “bilgi teknolojilerinin yoğun kullanımı ile iş süreçlerinin ve bilgilerin dijitalleşme ile hızlı, para ve zaman tasarrufu sağlayarak elektronik ortama taşınması” olarak tanımlıyor. Başka tanımlar da önerilmiş. Bir kısmı gayet kısa. Söz gelimi dijital teknolojinin iş süreçlerinin gelişmesi için kullanılması ve yeni iş süreçlerinin yaratılması gibi. Ben sonunda tanım aramayı bıraktım. Çünkü araştırmalarım esnasında benim gibi dijital transformation denen şeyin bir tanımını arayan iki araştırmacının 134 tanım bulduğu bir çalışmaya rastladım Bu araştırmacılar diyorlar ki tanımlarda kullanılan kavramların anlamları sarih değil ve karman çorman kullanılmışlar. Yani, onlar da benim gibi şikayetçiler. Sizin anlayacağınız bu dijital dönüşüm denilen şeyin operasyonel bir tanımı yok.
Bununla beraber dijital dönüşüm o kadar da muğlak birşey de değil. Konuda ‘uzman!’ kişilerin üzerinde anlaştıkları bazı şeyler de var. Söz gelimi, dönüşümün üç öğesi olduğuna dair bir ortak anlayış var. Bir kere iş süreçlerinin dijital biçimde yürütülmesi için gereken fiziki tesisler ve altyapı var. Bu altyapıyı işletmeye yerleştirmek ve kullanıma hazır hale getirmek için sırf para yetmez. Kalifiye personel, stratejik işbirlikleri gibi diğer kaynaklara da gereksinim var. İkincisi dönüşümün enformatik ve bilişsel (cognitive) bir tarafı var. Hangi bilgilerin ne şekilde depolanacağı ve kullanılacağını yönetecek veri sensörlerinin seçim ve kurulumu ile bilginin işlenmesi ve bilişsel algıların oluşması için kullanılabilecek, yapay zeka ve makine öğrenimi kullanımını içeren teknolojileri uygulayacak kadroların uzmanlık gereksinimlerinin de o kadar kolay bulunamayacağı bir başka realite. Ve üçüncü olarak dönüşüm zamanına kadar iş süreçlerini belli bir biçim ve tempoda yapmaya alışmış personelin teknolojinin kullanımıyla değişen rollerine uyum sağlaması ciddi sorunlar yaratabilir.
Belki de ortada dijital dönüşümün operasyonel bir tanımının olmaması ve bu değindiğim zorluklar nedeniyle bazı araştırmalar dijital dönüşüm geçiren işletmelerde ‘başarı’ oranının oldukça düşük olduğunu buluyorlar. Bir araştırmaya göre her on işletmeden sekizi son yıllarda ‘dijital dönüşüm’ projelerine girişmişler ama mülakat veren yöneticilerden sadece %14’ü dönüşüm sonucu sürdürülebilir performans iyileşmesi sağladıklarını ifade etmiş. Daha da beteri yöneticilerin sadece %3’ü getirdikleri değişikliklerin sürdürülebilir olduğunu söylemiş. Neresinden bakarsanız bakın eğer bu araştırma geçerliyse ki, geçerli olmaması için bir neden göremiyorum, bu sonuçlar tam bir felaket.
Elimden geldiği kadar ‘dijital dönüşüm’ geçirdiklerini ve başarılı olduklarını ileri süren işletmeleri de araştırdım. İsviçre Nestle grubunun yan kuruluşu Nespresso Müşteri İlişkileri Yönetimini Bulut (cloud) üzerinden yürüterek müşterilerinin alışveriş ve müşteri hizmetleri deneyimlerini çoklu kanallardan sunmaya başlamış. İşletme bu sayede müşteriler ve potansiyel müşteriler ister Web üzerinden, ister mobil cihaz vasıtasıyla ister bir ziyaret esnasında olsun işletmeye ulaşmalarına olanak sağlamış. Her bir müşteri hakkında edinilen bilgiler Nespresso’ya yeni pazarlara girme ve satışları artırma imkânı sağlamış. Bu uygulama bir CRM başarısı mı yoksa bir dijital dönüşüm başarısı mı ben kesin karar veremedim.
Pandemi sayesinde neredeyse akraba olduğumuz Netflix bir başka başarı hikâyesi olarak anlatılıyor. Kiralık dijital video disklerini postayla müşterilere ulaştırma amacıyla 1997 yılında kurulan Netflix işletmeyi müşteri tercihlerine uygun filmleri çevrim içi sunan bir şirket olarak yeniden yapılandırdıktan sonra uluslararası bir işletme oldu. Bu uygulamanın bir dijital dönüşüm sayılabilir ama başka ne yapılabilirdi? Bu devirde hala DVD kiralayıp filmi seyretmek için postacının yolunu mu bekleyecektik?
Dijital yenilikler sayesinde Capital One Financial Corp.’un aktiflerinin büyüklüğü açısından ABD’nin en önemli finans kuruluşu haline geldiği ileri sürülüyor. İşletme yöneticilerinden George Brady “Biz son teknolojileri kullanmıyoruz. Onları yaratıyoruz ve her işimizde kullanıyoruz. Kendimizi yüksek teknoloji kullanan bir mali hizmetler şirketi olarak değil müşterilerine yaratıcı mali hizmetler sunan müşteri odaklı bir yüksek teknoloji şirketi olarak görüyoruz diyerek yaklaşımlarını özetlemiş. Retorik iyi de bu şirketi daha yakından incelemek gerekir gibi geldi bana.
Domino's Pizza bir diğer örnek olarak veriliyor. 60-Yıllık pizzacı işletme dijital dönüşümde başarı hikâyesi olarak anlatılıyor. Siparişlerini çevrimiçi alıyor ve dağıtıma çıkan pizzalarının nerede olduğunu yine çevrimiçi takip ediyor. Şirketin son senelerde bu dijital değişim sayesinde büyüdüğü ileri sürülüyor. İyi de bunu posta, yakıt dağıtım şirketleri yıllardır yapıyorlardı.
Bu örneklere bakarak dijital dönüşümün tam ne olduğunu anladığımı ileri sürecek değilim. Siz anlıyorsanız ala. Bana sanki bu konuda jargon istilasına uğramış, zorla karmaşık hale getirilmiş açıklamalar yerine daha basit açıklamalara ihtiyaç varmış gibi geliyor.
Sağlıcakla kalın