Yine aynı soru: Türkiye IMF’ye gider mi?
“Türkiye IMF’ye gider mi?” sorusunu en son geçen yılın temmuz ayında sormuştuk. O günlerde basında yer alan haberlere göre ABD'li gazeteci Seymour Hersh, Türkiye’nin "11-13 milyar dolarlık IMF kredisi" sözü karşılığında İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktığını iddia etmişti. İsveç NATO’ya üye oldu ama IMF’den sözü edilen kredi gündeme bile gelmedi. Demek ki; o zamanki söylenti yanlışmış.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in geçen hafta IMF yöneticileri ile medyada yer alan resimleri ile konu tekrar gündeme geldi. Aslında Şimşek’in IMF binasında olması ve orada fotoğraf vermesi rutin IMF toplantılarına katılmak için Washington’a gitmesinden dolayıydı. IMF-Dünya Bankası her yıl Nisan ayında Washington’daki merkezlerinde ortak yarıyıl toplantıları düzenler ve üye ülkelerin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları bu toplantılara katılırlar. Bu arada ikili görüşmeler olur, bu görüşmelerde IMF yetkilileri genellikle nezaket gereği olumlu sözler eder. Ancak bu yıl Washington’dan gelen görüntüler bu işin sonunun IMF ile bir anlaşmaya varacağı şeklinde yorumlara yol açtı.
Bu noktada IMF’ye dair birkaç soruyu sormak gerekiyor:
- IMF nedir, neye yarar?
IMF uluslararası parasal iş birliğini geliştirmek; ticaretin genişlemesini ve dengeli bir şekilde büyümesini sağlamak; döviz kurlarında istikrarı teşvik etmek, çok taraflı bir ödemeler sisteminin kurulmasına yardım etmek ve ödemeler dengesi finansmanında problemler yaşayan üye ülkelere finansal destek sağlamak amaçları ile kurulan bir örgüttür. Aralarında Türkiye’nin de olduğu 190 ülke üyedir. IMF bu üyelerine ihtiyaç duymaları halinde çeşitli vasıtalarla destek sağlar. Bunların başlıcaları Stand-by düzenlemeleri, Esnek Kredi Hattı, İhtiyati Likidite Hattı, Acil Finansman Enstrümanı, Yüksek Erişimli İhtiyati Düzenlemeler, Fakirliği Azaltma ve Büyüme Güvence Fonu’dur. Bunlardan en yaygın olanı bizim de daha önce 19 defa yaptığımız Stand-by düzenlemeleridir. Bu kapsamda IMF üye ülkeye, kısa vadeli ödemeler dengesi sorunlarını aşabilmesi için 36 ayı aşmayacak şekilde ülkelerin kotasıyla ilişkilendirilen belli bir miktara kadar kaynak kullanabilme imkânı sağlar. Bu kredinin faizi Dünya Bankası kredilerine göre daha yüksektir.
- Türkiye IMF’ye gider mi?
Bu soruyu geçen yıl da önceki yıl da sormuştuk. O zamanlar verdiğim cevabı yine vereceğim. “Bence Türkiye IMF’ye gitmez; her şeyden önce siyaseten gitmez. Yıllarca IMF ile kredi ilişkisini kestiği için övünen bir yönetim bu yola kolay girmez.” Cumhur İttifakı’nın geçen yılki seçim sürecinde oy isterken kullandığı malzemelerden biri de IMF’ydi. Millet İttifakı’nı IMF ile müzakere etmekle suçlamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan son beş yılda hep IMF defterinin bir daha açılmamak üzere kapandığı vurgusunu yapmıştı. Mesela, Ekim 2018’de “Biz o defteri kapattık, 2013'te sıfırladık, IMF ile işimiz bitti” demişti. Şubat 2019’da da ''Türkiye 2013 yılı mayıs ayında IMF defterini kapatmıştır ve bir daha da açmayacaktır'' açıklaması yapmıştı. Geçen yıl mayısta ise “Ülkemizin ekonomisini IMF komiserlerine teslim etmeyeceğiz” demişti. Yine 2023 Mayıs ayında seçimin hemen öncesinde “Biz o kapıyı kapadık. “Artık IMF ile ilişiğimiz yok” dedik. Bu 'Biz bize yeteriz' demek" dedi. bunlar bize hükümetin siyaseten IMF’ye gitmeyeceğini söyleyen ifadelerdir.
- Türkiye IMF’ye gitmeli mi?
Türkiye’nin iç ve dış dengeleri 2021 yılından itibaren önemli ölçüde bozuldu. Fiyat istikrarı kayboldu, bütçe açığı genişledi, döviz rezervleri eridi, yabancı sermaye uzaklaştı. IMF ile yapılacak kredi destekli bir anlaşma ekonominin bu zor durumu daha kolay atlatmasını sağlayabilir. Burada hem IMF’den sağlanacak kredi hem de IMF ile bir anlaşmaya varmanın uluslararası yatırımcılar nezdinden yaratacağı etkiyi dikkate almak gerekir. Türkiye’nin de ortaklarından biri olduğu IMF sadece para vermiyor, aynı zamanda uluslararası yatırımcılar için güçlü bir çıpa oluyor. Bunun iyi örneklerinden biri 2001 stand-by anlaşmasıdır. O zaman yapılan düzenleme şartları itibariyle ağır ve sancılıydı ama güçlü bir programdı. Altına imza atan DSP, ANAP ve MHP’yi ilk seçimde meclis dışında bıraktı ama ekonomiyi yıllarca sırtında taşıdı. Dışarıdan sermaye ve kaynak çekilmesinde etkili oldu. Birçok soruna çözüm getirdi.
- IMF’ye gitmek ne demektir?
Hiçbir ülke durduk yere IMF’ye gitmez. Stand-by düzenlemesi için başvurmak ile üye ülke IMF’ye aslında “Ben tek başıma bu işi beceremedim. Gel yanımda dur, beraber becerelim” demektedir. IMF ise ülke yönetimi ile oturur ve bir program hazırlar ve programa hem teknik destek hem de kredi desteği verir. Programın uygulanmasını belirli periyodlarla gözden geçirir. Ve bu gözden geçirmelerdeki duruma göre krediyi ülkeye dilimler halinde parça parça kullandırır. Yani IMF ile anlaşan ülke, bir anlamda “gözden geçirme” adı altında ekonomisini IMF denetimine tabi tutar. Ülke ekonomisi IMF gözetimine ve denetimine girdiği için uluslararası yatırımcılar daha pozitif bakmaya başlarlar.
- IMF’siz olur mu?
IMF’siz çözümler her zaman daha tercih edilir, ama ülke bunu kendi başına yapabilecek durumdaysa. Krizden çıkış için tek yol IMF değildir. Ancak bunun için yapısal ayakları da olan güçlü bir programın, bu programın arkasında duracak bir siyasi iradenin ve programı kararlılıkla uygulayacak kadroların olması gerekiyor.