Yılın en uzun gecesine geldik
Bugün İstanbul'da güneş 08:26’da doğdu. “Bu işte bir tuhaflık var!” dediğimde, “Avrupa’daki başkentlere bakın, oralarda güneş ne zaman doğuyor?” şeklinde cevaplarla karşılaştım. Hatta bir infografik yapılmış; bazı Avrupa ülkelerinin başkentlerinde güneşin doğuş saatleri verilerek İstanbul'da güneşin pek de geç doğmadığı iddia ediliyor. Nedense aynı enlemde olduğumuz infografikte Yunanistan, İtalya ve Portekiz yok! Stockholm ve Kopenhag gibi kuzey şehirleri var. Bu yerlerde günü Allah kısa tutmuş. Allah'ın kısa tuttuğu günü kul uzatamayacağına göre buralarla kendimizi mukayese etmemizin bir manası yok.
Geçen hafta seçilmiş Başkan Donald Trump da bir tivit atıp “Yaz saatini kaldırmak için elimden geleni ardıma koymayacağım.” dedi. Biz sürekli yaz saatinde kalmış durumdayız. Eğer aynı boylamda olduğumuz Finlandiya, Yunanistan veya Mısır gibi (hatta Lübnan, İsrail veya KKTC gibi) saatimizi normal saate, yani kış saatine alsaydık, bugün İstanbul’da güneş 07:26’da doğacaktı.
Geçen ay yazdığım gibi “enerji tasarrufu için saat ayarı yapmak geçen yüzyıldan kalma bir harekettir. Mesele sadece sabah yataktan kalkamamamız, işe karanlıkta gitmemiz, çocukların okula giderken yolunu bulamaması değil. Dünya ile koordinasyonumuzu kaybettik. Türkiye’ye gelen yabancı yatırımın çoğu Avrupa’dan geliyor. Avrupa ile saat farkımız açılmış durumda. Değerli dostum Dany Bahar, Harvard Üniversitesi’nde bir araştırma yapmış. 3 bin çok uluslu şirketin 100’den fazla ülkede 100 binden fazla iş yeri arasındaki etkileşimi incelemişler. Sonuç, bir şirketin merkezi ile saat farkınız ne kadar azsa şirket o kadar bilgi yoğun faaliyetleri sizin ülkenize gönderiyor. Saat farkınız ne kadar fazlaysa o kadar dandik faaliyetler ülkenize delege ediliyor. Bilgiye dayalı bir iş yaptığınızda da durum pek farklı değil. Büyük üstat Karl Polanyi ne demişti? “Anlatabileceğimizden çok şey biliyoruz.” Şirketlerin yönetimindeki çoğu bilgi de dokümanlara, e-postalara yazılamıyor. Bir dert çıkınca anlatarak aktarılabiliyor. O yüzden yanlış saat ayarımız, sadece çocukların okula giderken sabahını karartmıyor. İleride bulacakları işlerin de dandik işler olmasına neden oluyor.
Kompleks bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu dikkatten kaçırmamamız lazım. Kasım 2021’de yazmıştım: “Saat ayarı tercihi, batıda yaşayan çocuklar okula giderken güneş görsün mü, yoksa doğuda yaşayan çocuklar okuldan sonra biraz dışarıda oynayabilsin mi tercihidir.” Demek ki, elimizdeki soruna Türkiye’nin nüfus ve ekonomi olarak nüfusun yoğun olduğu batısı kadar doğusunu da tatmin edecek bir çözüm geliştirmemiz gerekiyor. Peki, ne yapabiliriz?
Türkiye'nin bir ucundan diğerine 1 saat 15 dakika fark var. Belki ülkemizi iki saat dilimine bölebiliriz. Seçimlerde oy vermenin başlangıç ve bitiş saatlerinin doğu ve batıda farklı olduğu gibi. Mesela bize yakın büyüklükte olan ABD’nin Teksas eyaletinde bile iki saat dilimi var. Ancak ülkeyi iki saat dilimine bölmenin de maliyetleri var. Ayrıca zaten birçok konuda bölünmüş durumdayız, bir tane daha eklemeye gerek var mı? Bence yok.
Başka bir yol da şimdiki GMT+3 (Doğubeyazıt) ve esas olmamız gereken GMT+2 (İzmit) yerine +2,5 saat dilimine geçmek. Bunu yapan başka ülke var mı? Var. Mesela Hindistan. Koca Hindistan'da tek saat dilimi var. Ama aslında ülkenin toprakları üç saat dilimine yayılmış. Aşağıdaki haritaya bakın. Hindistan GMT +5,5 saat dilimine geçmiş. Böylece ülke nüfusunun ezici çoğunluğunun yaşadığı bölgelerde güneş makul saatlerde doğup batıyor (En doğuda yaşayanlara ise pek önem vermiyorlar!). İran da GMT +3,5 saat diliminde. Yani şu an yarım saat ilerimizde. Eğer Türkiye GMT +2,5 saat dilimine geçerse yarın İstanbul'da güneş 07:56'da doğacak, Van'da 16:34'te batacak. Fena bir ayar değil.
Gördüğünüz gibi arayana çözüm çok. Trump’a geri dönelim. Ne demiş? “Yaz saatini kaldırmak için elimden geleni ardıma koymayacağım!” Demek ki, ABD’de bu konu başkanın tek başına elinde değilmiş. Belki de bizim sorunumuz bazı idari kararların bu kadar hızlı verilebiliyor olmasıdır. Hızlı karar vermek, eğer yapılan hatalardan öğrendiklerinizle geçmiş kararlarınızı değiştirebiliyorsanız, faydalı bir şey. Belki de daha çok istişare ile karar vermemiz lazım. Ben saat ayarı sorununun kolay kolay çözüleceğine inanmıyorum. Geçen hafta deneysel olarak bu konuda her sabah güneşin doğduğu saatte birer tivit attım. Eleştirel tivitlerim ortalama 20 biner kez, çözüm öneren tivitlerim ise 5 biner kez görüntülendi. Şubat ayında İstanbul’da güneş 07.30’da doğacak ve bu konu unutulacak. İyi günler!