Yılı ilk günden kaybetmek işte böyle olur!
Önce gelin 2025 için öngörülen resmi enflasyon hedeflerini hatırlayalım... Aslında bakın burada çoğul ifade kullanmak, hedef yerine hedefleri demek bile garip. Bu bile bir tür zafiyet, birden fazla enflasyon hedefi olur mu? Ama oluyor işte.
Nedir 2025’in enflasyon hedefleri? Orta vadeli programa göre yüzde 17,50.
Merkez Bankası’na göre ise alt sınır yüzde 16, üst sınır yüzde 26 olmak üzere yüzde 21.
Hedefler böyle. Bu yılın gerçekleşmesi iki gün sonra belli olacak ve muhtemelen yüzde 46 dolayında bir oran gelecek.
Yüzde 46’dan 17,50’ye ya da 21’e inilebilir mi?
Hayır, inilemez!
Bir kere geçmişte böyle bir gerilemenin örneği yok.
Hiçbir yılın enflasyonu, bir önceki yılın oranına göre yarıdan fazla gerilememiş. Bu keskin düşüş elbette herhangi bir yıl, örneğin bu yıl sağlanabilir de, bu yıl bunun gerçekleşmesine elverecek koşullar yok.
Ücretleri tut, olsun bitsin!
Basit bir soruyla devam edelim...
2025 yılına girilirken enflasyonla mücadele adına atılmış en belirgin adım ne?
Sorunun yanıtı belli değil mi?
Ücret artışlarının baskı altına alınmış olması...
Memur ve memur emeklilerine 2025’in ilk yarısı için ne oranda zam yapılacağı zaten belli, ikinci yarı enflasyonunun ortaya çıkmasıyla da toplam artış netleşecek.
Sigorta emeklilerine de bu yılın ikinci yarısındaki enflasyon farkı kadar artış verilecek. Bu artış, zam değil, o hataya düşmemek gerek. 2024’ün ikinci yarısındaki enflasyon farkı yansıtılacak, o kadar.
Ama enflasyon farkından doğacak oranların üstüne bir artış verilir mi, onu bilmiyoruz.
Ek bir artış söz konusu olmazsa toplam artış oranı memur ve memur emeklilerinde yüzde 12- 13, işçi emeklilerinde yüzde 17 dolayında olacak.
Başka ne yapıldı?
Peki enflasyonu düşük tutmak adına yapılan başka bir şey var mı, başka bir önlem?
Ara ki bulasın!
Ekonomi yönetimi hâlâ enflasyonun en büyük nedeni olarak talebi görüyor. Ücretler az artacak, böylece talep azalacak, talep azalınca da fiyatlar az artacak. Böyle olacak diye umuluyor.
Tutar 22 bin liraya değil de örneğin 25 bin liraya çıkarılmış olsa asgari ücretli o 3 bin lirayla enflasyonu mu azdıracaktı yani? O 3 bin lira nerelere harcanacaktı da talep tırmanıp gidecekti?
Kamu elini taşın altına koymadı bile!
Enflasyonun psikolojik boyutunu kimse yadsıyamaz. Fiyatların daha çok artacağını düşünürseniz bu düşünceye hem tüketici olarak, hem eğer o güce sahipseniz fiyatları yukarı çeken işletmeler olarak kendinizi kaptırırsınız.
Türkiye’de olan da özetle budur.
Vatandaşın zihninde hep fiyatların sürekli artacağı var. Haksızlar mı, tabii ki değiller. Bu durum, fiyat artışını tetikleyecek boyutta bir talep artışına yol açmıyorsa da talebin hep canlı olması sonucunu doğuruyor. Ama yine söylüyorum; bu, fiyat artışına yol açacak boyutta bir talep değil. Tüketici, parası varsa yarın alacağını bugünden alıyor, hepsi o kadar.
Ama fiyat artışının devam edeceği algısı ve bunu tetikleyenler özellikle fiyatları artırma gücünü elinde bulunduranların ekmeğine yağ sürüyor.
Bu algının pekişmesine en büyük katkıyı yapan da ne yazık ki kamu...
Hani enflasyon hedefiyle uyum?
Ücret artışlarında geride kalan döneme endeksleme davranışının terk edilmesi gerektiği dile getiriliyordu, üstelik 2025’in bu konuda çok uygun bir yıl olduğu söyleniyordu. 2025 bu anlamda hiç de uygun bir yıl değildi ama bu yapıldı; ücret artışları öngörülen enflasyonla uyumlu olarak artırıldı. Çalışanlar reel olarak büyük kayba uğradı ama bu durum umursanmadı bile.
Diğer yandan yönetilen-yönlendirilen fiyatlar da 2025 yılında enflasyon hedefiyle uyumlu bir şekilde artırılacaktı değil mi, böyle söyleniyordu. Ne oldu peki!
Yeniden değerleme oranında “milim” değişikliğe gidilmedi. Birçok kalemde Cumhurbaşkanı kararıyla indirim yapılması mümkündü oysa, bu yapılmadı. Göstermelik de olsa yapılmadı.
Örneğin kamuoyunun çok hassas olduğu MTV’de oranı yüzde 43,93 artırmak yerine yüzde 30 ya da 35 artırmak Maliye’nin çok büyük kayba uğramasına mı yol açardı yani?
Böyle yapılsaydı hiç olmazsa “Yönetilenyönlendirilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu artırılacak” sözü kısmen de olsa yerine getirilmiş olurdu.
İşte bunlar yapılmayarak 2025 yılı enflasyonla mücadele anlamında daha birinci günden kaybedildi. Diyeceksiniz ki, enflasyonla gerçekten mücadele mi ediliyordu ki! Siz de haklısınız!
Emlak vergisi niye az arttı?
Bu arada yalnızca emlak vergisinde YDO’nun yarısı oranında artış yapılması yanlış yorumlara yol açtı.
Bu yorumlar, Cumhurbaşkanının yetkisini kullanarak indirim yapmasından değil, yetkisini kullanarak artış yapmamasından kaynaklanıyor.
YDO, emlak vergisinde zaten otomatik olarak yarı oranında uygulanıyor, bu da yaklaşık yüzde 22.
Ancak Cumhurbaşkanı isterse bu oranı YDO düzeyine çıkarabiliyor.
Emlak vergisi belediyeler tarafından tahsil ediliyor. Geçmişte büyük belediyeler AKP’deyken bazı yıllar emlak vergisi YDO düzeyine çıkarılmıştı. Şimdi büyük belediyeler CHP’de olduğu için belediyelerin kasasına daha fazla para girmesini sağlayacak şekilde bir artış yapılması zaten beklenmiyordu.
Akaryakıttaki fedakarlık!
Akaryakıtta ÖTV’nin yüzde 6 olarak uygulandığı, böylece fedakarlık yapıldığı konusuna gelince...
Vatandaş “Zam (örneğin) 2 lira olacaktı da 1 lirada kaldı, aman ne güzel” diye bakmaz; vatandaş “Akaryakıta 1 lira zam geldi” diye bakar ve tabii ki haklıdır.
Sanki ÖTV artışı kadar zam yapmaktan başka çare yokmuş gibi oradaki indirimin ön plana getirilmesi doğrusu biraz tuhaf oluyor.