Yetkili olsam Diyarbakır’da neler yapardım?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Moda ve Hazır Giyim Federasyonu’nun örgütlediği iletişim toplantısına ilişkin gözlemlerimi bir önceki yazıda paylaştım… Paylaşımda, STK yöneticilerinin çabalarını ve beklentilerini, iş insanlarının karşılaştığı “işgücü devir hızlanması” sorununu, teşvik sistemine ilişkin talepleri, il valisinin pratik yaklaşımını anlatmaya çalıştım.

Kendime bir soru yönelttim: Yetki sende olsa Diyarbakır’da tekstil ve hazır giyim sektöründe neler yapardın?

Önce sağlıklı veri ürettirirdim

Önce odaklandığımız konu olan tekstil ve hazır giyim alanında il ölçeğinde bir envanter yaptırırdım: Yapılmış ve bitmiş, gündemde olan ve gerçekleşme olasılığı yakın yatırımların yapısal ve ekonomik özelliklerini net olarak tanımlayacak sağlıklı veri bazını oluştururdum.

Verileri işin ehli olanlara analiz ettirir; kentin tekstil ve hazır giyim alanında, sanayicinin bireysel ihtiyacı kadar, ortaklaşa ve kolektif kaynaklardan karşılanması gereken ihtiyaçların bir dökümünü yapardım.

Ülkemizin her yerindeki toplantıların büyük zaaflarından biri, iş sürecini analiz etmeden, sonuçları yansıtan birkaç rakamı ortaya koyarak değerlendirme yapmaktır. Sonuçları yaratan süreçleri sorgulamadan geliştirecek önerilerin, yapılacak yatırımların ve hedeflenen sonuçların sapma olasılığının yüksek olduğu gerçekliğini bir an bile akıldan çıkarmazdım.

Gerekli veri bazını oluşturduktan sonra -bu verilerin oluşturulmasını devletten bekleyen anlayış daha uzun yıllar aynı sorunları durmadan tekrarlama hastalığından kurtulamaz- “ihtiyaç tanımlaması” konusunu uzmanlara yaptırırdım. Belirlenen ihtiyaçları katılımcı ve kapsayıcı toplantılarla siyasi irade, bürokrasi, sanayici, sivil inisiyatif yöneticileri ve medya mensuplarının bulunduğu platformlarda alabildiğine açık sorgulatırdım.

İhtiyaç tanımlanması ve önceliklerinin belirlenmesi plan yapmanın gerek şartıdır. İl ölçeğinde, tekstil ve hazır giyim sektörü özelinde planları elimin menzilinde tutardım. Planları yürütmek için ilgili tarafların katıldığı en çok 5 kişiden oluşan bir izleme ve gözleme ekibinin oluştururdum. Bu ekibin ulaştığı sonuçları her ay bir gün değerlendirir; nelerin yapılabildiğini ve nelerin yapılamadığını net olarak kamuoyu ile paylaşarak, yaratıcı yüzleşmenin gücünden yararlanırdım.

Düşündüklerimiz ve tasarladıklarımız ile uygulayabildiklerimiz arasındaki sapmaları her ay gözden geçirir; tıkanmanın kimden, nereden ve neden kaynaklandığını objektif olarak ortaya koyardım.

Deneysel mesafe ayarı yapardım

Diyarbakır’da yapılan toplantıda öne çıkan “kalifiye işgücü ihtiyacını” karşılamak için İŞKUR, KOSGEB, HALK EĞİTİM MERKEZLERİ, KALKINM AJANSI, MESLEK LİSELERİ ve diğer kamu ve özel kesim altyapılarının bir dökümünü yapar; bu hazır kapasitelerin potansiyellerini nasıl değerlendirebileceğimi açık ve net olarak belirlerdim.

Hazır kapasitelerde “proje-odaklı meslek kurslarına” odaklanır; ihtiyacı olanların işgücü ihtiyacını karşılama sürecini sistematik hale getirirdim. Bu görevin koordinasyonunu ilgili aktörlerin katılacağı ortak bir komite görevlendirir; sistematik gözetim ve denetimlerle yapılabilen ve yapılamayanları herkesin bileceği bir açık yönetim anlayışı uygulardım.

Diyarbakır’ın teşvik siteminde pozitif ayrışmasını sağlayacak ayrıcalıkların gerekçelerini sağlıklı analizlere dayandırır; kamuoyu ile paylaşır, isteklerin haklılığıyla ilgili önce kendimi ikna ederdim.

Plan ve programların hazırlanması işin yarısı bile değildir. Asıl olan o programların uygulanmasından sorumlu olanların görevleri tanımlaması, sorumluları belirlemesi, yapıları oluşturması, işlevleri yerine getirmesi için ucu açık olmayan yetkilendirme ve sorgulamadır

Bir karar alındıktan sonra uygulamayı kimin, hangi zaman aralığında yapacağını belirler; ödünsüz gözetim ve denetimle planlanan ile uygulanabilen arasındaki deneysel mesafeleri izler, sapmaları anında düzelterek ilerlemeye çalışırdım.

Sorunların nedenlerini bilmek, çözüm önerilerini sunmak, gerekli plan ve programları uygulamaya koymak için net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma ilkesinden ödün vermezdim.

Diyarbakır’da yetkili olsam, önce net bilgi için ne yapılması gerekiyorsa, bir seferberlik anlayışı ile bilgi sorununu çözerdim. Bilgi olmaksızın, yeni bir ürün ve yeni bir iş yapma metodu geliştirilemeyeceğini iyice içselleştirir; sağlıklı bilgiyle yola koyulurdum.

Diyarbakır’da her şeyi birbirine katan genel çalışmalar yerine sektörler bazında projeler oluşturur; proje-odaklı düşünme, proje-odaklı ihtiyaç belirlemesi ve proje odaklı çözümler üreterek kararlılıkla üstüne giderdim.

Açıklık büyük güven yaratır

Yetkili olsam, kapalı kapılar ardında konunun ayrıntısını bilmeden, iç ve dış koşulları hesaplamadan sürekli “olmazları” dile getiren; kendi katkılarını sorgulamadan başkalarını suçlayanlara karşı açık bilgilendirme aracını kullanırdım. Projelerin fizibilite değerlerini yayınlar; o değerleri ülkenin başka yerlerindekiyle karşılaştırır; toplumda aşırı ve noksan beklenti yaratılmasına izin vermezdim. Özellikle aşırı beklenti yaratmanın psikolojik kırılmalarını önlemek için açıklık dışında hiçbir yol ve yöntem denemeyi aklımın ucundan bile geçirmezdim.

Diyarbakır’da gözlediğim sorunları çözebilecek kapasiteler bu ülkede vardır… Sorunları saptama sorunumuz yoktur; sorunları çözmede örgütlenme ve kurumsal yaklaşma eksiklerimiz vardır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar