Yeterince açık mıyız?

D. Ferhat DEMİR
D. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

İnovasyonu başarabilmek için bizden daha akıllı insanlarla iş birliği yapmamız şart. Peki, daha akıllılar neden kendileri tek başlarına yapmasınlar? Çünkü finans, prestij, network, İK gibi onlarda olmayan bazı girdilere siz sahip olabilirsiniz. Bugün geldiğimiz noktada “Açık İnovasyon” artık rüştünü ispat etmiş, önemli bir yönetim konsepti. Sanayi devriminin taşıyıcısı büyük firmaların kapalı devre Ar-Ge yapmaları yerine inovasyon süreçlerini tüm paydaşlara açarak onlarla (co-innovation) ürün geliştirme ve sair inovasyonlar yapma kastedilen. Kavram ilk kez 2003 yılında Kaliforniya Üniversitesi (University of California-Berkley) profesörü Henry Chesbrough tarafından “coin” edildi. Aynı ismi taşıyan kitap yönetim literatürünü ciddi anlamda etkiledi. Başta sadece kurumsal firmaların rekabette öne çıkmaları için ileri sürülen bu konsept zamanla KOBİ’lere ve startup’lara ulaştı.

Bilgi akışının temel olarak kurum içinden çevreye (spin off, lisanslama, patent devri vb.) ve çevreden kurum içine (fikir toplanması, startuplarla ürün geliştirme vb.) olması gerektiğini öne süren açık inovasyon felsefesi bugün geldiğimiz noktada bambaşka bilgi akışı süreçlerini (inside-in, outside-out) ve yeni iş birliği modellerini ele alıyor. Kurumsallar sadece üniversiteler ya da startuplar ile değil rakipleri ile de pekâlâ iş birliği (coopetion) yapabilir. Kısacası, yüksek duvarlar örerek kurumu dışarıya kapatmanın ve sadece kendi kaynaklarımızla inovasyon yapmanın çoktan sonuna geldik. Böyle bir yaklaşım 21. Yüzyılın kaotik ve eksponansiyel ilerleyen koşullarında zaten sonuç üretmez. Çünkü her zaman bir konuda bizden daha iyi bir oyuncu olacaktır. Eğer eninde sonunda bizi bir gün yıkacak (disruptive innovation) yeni nesil girişimlerle o gün gelmeden iş birliği yapmaz ve win-win modeller geliştirmezsek kendi sonumuzu hazırlıyoruz demektir.

Türkiye sanayisi/Türk firmaları ne kadar zihinsel ve yapısal olarak iş birliklerine açık? Bu konuda çok iyimser değilim. Nedeni; sanayi ve ekonomimizin halen büyük oranda eski paradigmalara sahip patronlar tarafından domine edilmesi. 2. ve 3. kuşaklar elbette farklı zihinsel ve kültürel kodlar ile bunu kırmaya çalışıyor ama ölçek ekonomisine dayalı harcı alem ürünlerle yeterli geliri üreten işverenleri inovasyona ikna etmek kolay değil. Türkiye ekonomisi katma değeri düşük sanayi ürünlerine dayalı bir kompozisyona sahip. Birim karı artıracak ve ülkede kişi başı geliri yükseltecek yüksek teknolojiye dayalı üretimi hedeflemediğimiz ve teşvik etmediğimiz sürece bu durum değişmez. Burada kamunun öncü ve yol gösterici rol üstlenmesi lazım. Gelişmiş ülkeler yeterince para kazanamadıkları için on yıllar önce çıktıları çimento, un, demir çelik, tekstil, mermer/doğal taşlar, ağaç bazlı vb. ürünlerle buraya kadar gelebiliriz. Bunlar olmasın demiyoruz ama sıçrama yaparak, tasarım ve teknolojiyi ekleyerek inovasyona dayalı sofistike bir ekonomiye dönüşmemiz gerekiyor.

Katma değer dediğimiz şey zaten inovasyondur

İnovasyon ekonomisinden başka bir yolumuz yok. Rekabetçi bir ekonomi, gelişmiş bir ülke ve önemli bir siyasi güç olabilmemiz için bu şart. Ekonomisi zayıf, teknoloji üretmeyen, inovasyonu becerememiş hiçbir ülkenin dünyadaki gelişmeleri değiştiren büyük bir siyasal güç ve caydırıcı bir asgari kuvvet olması mümkün değil.

Son olarak, açık inovasyon firmaların tedarikçileri ile yaptıkları uygulamalardan çok ötesi. Tedarikçilerle iş birliği zaten bildiğimiz eski bir uygulama. Açık inovasyon yaklaşımında farklı aktörlerin birlikte inovasyon yapması odak noktası. Bu noktada ekosistem anlayışı devreye giriyor. Ekosistem ne kadar büyük ve güçlü olursa o kadar başarılı açık inovasyon modelleri gelişir. Zayıf noktalarımızdan birisi de inovasyon ekosistemimizin küçüklüğü. Teknoparklar önemli bir eşiği geçmemizi başardı ama onlar tek başlarına bir ekosistem değiller ve yeterince açık değiller. Teknoparklardaki inovasyon çıktılarını zaten takip edip ölçmüyoruz. Dünya artık büyük ekosistemler inşa ederek buralarda açık inovasyonu nasıl daha fazla ve farklı başarırız sorusunu tartışıyor, uyguluyor. Gündemimizde olması gereken gerçek konular.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutluluk ekonomisi 11 Eylül 2024
Aylaklığa övgü 04 Eylül 2024