“YETER” söylemi tüm partilere yetti…
Henüz resmi olarak kesinleşmese de Türkiye demokrasisinin en önemli aşamasının yıldönümü olan 14 Mayıs’ta seçime gidiyoruz. 14 Mayıs’ın Türkiye’nin siyasi geçmişinde simgesel bir anlamı bulunuyor. 14 Mayıs 1950 günü yapılan TBMM 9. dönem milletvekillerinin belirlendiği seçim, Türkiye’de iktidarın ilk kez demokratik yollardan el değiştirdiği tarih olarak kayıtlara geçti. Demokrat Parti’nin (DP) oyların yaklaşık yüzde 55’ini alarak 416 milletvekiliyle TBMM’de ezici çoğunluk sağladığı bu seçimde kullandığı “Yeter, Söz Milletin” sloganı da belleklere kazındı. Bu sloganla birlikte dur işareti yapan sağ el resminin de yer aldığı afiş de çoğulcu demokrasi simgesi haline geldi. Seçim tarihini belirleme gücüne sahip Cumhurbaşkanı Erdoğan ve genel başkanı olduğu Ak Parti de sağ partilerin çok sevdiği 14 Mayıs söylemini bugüne taşımak istediler. Nitekim Erdoğan, belirlediği seçim tarihini açıklarken “Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950'de ‘Yeter söz milletindir’ diyerek milletin gönlüne girmiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır... Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün 6’lı masa diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, bu müstemleke heveslilerine ‘yeter’ diyecektir” dedi.
Millet İttifakı seçim tarihini çok sevdi
Ancak bu kez durum farklı. Yıllardır seçim dönemlerinde sıklıkla kullanılarak yıpranan bu slogan sesini duyurabilen hemen tüm partilerce benimsenmiş durumda. Altılı masaya genişlediği açıklanan Millet İttifakı da seçim kampanyasında bu sloganı temel almaya hazırlanıyor. Zaten, Millet İttifakı’nın kurucuları Kılıçdaroğlu ve Akşener seçim tarihi belli olur olmaz bunu açıkladılar. İktidarından muhalefetine baskın siyasi odakların demokrasi tarihimizin en önemli kilometre taşını siyasi fayda umuduyla birlikte referans göstermelerine halkımızın nasıl cevap vereceğini merak ediyoruz.
İnönü’nün demokrasi mesajını hatırlamak
2019 yılında yitirdiğimiz gazeteci ve siyasetçi Orhan Birgit’in aktardığı, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye atfedilen, 14 Mayıs 1950 seçim sonuçlarından rahatsız askerlere yönelik “Milli irade gerçekleşmiştir. Halkın istediği şekilde iktidar devredilecektir. Bunu herkes içine sindirmelidir.” mesajı çok önemlidir. Çünkü bu mesaj Türkiye’de çoğulcu demokrasinin önünü açmıştır. 73 yıl sonra aynı noktaya dönülmüş olması demokrasimiz adına hiç de övünülecek bir durum değildir. Bugün saygıyla andığımız Cumhurbaşkanı İnönü’nün demokrasi anlayışını benimsediklerini, 14 Mayıs tarihine sahip çıkan tüm siyasi liderler, partiler, seçim kampanyalarının başında açıklamalıdırlar. Türkiye’nin kazananına bakmadan 1950’de sergilendiği gibi demokratik bir olgunlukla 14 Mayıs seçimlerini atlatması en büyük dileğimiz.
Millet İttifakı nasıl genişledi?
6’lı masayı oluşturan partileri bundan böyle Millet İttifakı’nın bileşenleri olarak göreceğimizi geçen hafta yapılan 11.toplantı sonundaki açıklamadan öğrendik.
CHP ile İyi Parti arasında Millet İttifakı’nın kurulmasına güven zemini hazırlayan birliktelik 2018 Nisan seçimleri öncesinde oluştu. Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun baş başa yaptıkları görüşmenin ardından CHP’li 15 milletvekili İyi Parti’ye geçti. Bu stratejik hamle İyi Parti’ye milletvekili seçimlerinde aday gösterebilmesinin önünü açtı. Yerel seçimlerde iki partinin işbirliği, DP ve SP’nin de desteği ile alınan başarılı sonuçlar demokratik yollardan seçimle değişimin mümkün olduğu algısını güçlendirdi. Şimdi Ankara’da dikkatler Deva ve Gelecek partilerinin de katıldığı Millet İttifakı’nın milletvekili adaylarını belirleme stratejisine çevrildi. Bazı bölgelerde aday listeleriyle ilgili taktik adımlar atılabileceği kulislerde dillendirilmeye başlandı. Seçim güvenliği yanında bu konularda da 6 parti yetkililerinin teknik çalışmalar yürüttüğünü biliyoruz. 6 partinin liderlerin huzurunda bugün açıklayacakları “Ortak Politikalar Metni”nde yeni stratejilerin ipuçlarını bulabileceğimizi düşünüyoruz. Millet İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayını SP Lideri Temel Karamollaoğlu ev sahipliğinde 13 Şubat’ta yapılacak 12.toplantı sonrasında açıklanması bekleniyor.
Ankara’da “FransAlmanya” günü kutlaması
Yüzyıllar boyu çok kanlı savaşlar geçiren iki ezeli düşman, komşu ülke, Fransa ve Almanya 2.dünya savaşının sona ermesinden 18 yıl sonra ebedi dost olmaya karar verdiler. Alman Şansölyesi Konrad Adenauer ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Paris’teki Élysée Sarayı’nda 22 Ocak 1963 günü dostluk ve işbirliği anlaşması imzaladılar. O günden sonra 22 Ocaklar hep Alman Fransız günü olarak kutlandı. FransAlmanya adıyla anılan birliktelik süreci, geçen hafta Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Şansölyesi Scholz’un ülkelerinin meclis başkanlarıyla birlikte katıldıkları toplantıyla yeniden canlılık kazandı. Ankara’da da EKONOMİ okurlarının gazetemize özel mülakat ve makalelerinden, özel ülke eklerimizden tanıdığı Fransa Büyükelçisi Hervé Magro ve Almanya Büyükelçisi Jürgen Schulz ortak davet verdiler. Goethe Enstitüsü’nde verilen davet öncesinde 1.Dünya Savaşı’nın hemen sonraki kanlı anıların baskın olduğu, tarihten gelen kültürel insani ilişkilerin hatırlanmaya başlandığı dönemde iki ülke halklarının ruh halini anlatan François Ozon’un “Frantz” filmini izledik.
Ortak bakanlar kurulu toplantıları yapan iki ülkenin 60 yıldır sürdürdüğü düşmanlıkları tarihe gömme çabası, umarız zaman zaman düşmanlıkları canlı tutmaya çalışan Türkiye komşularına da örnek olur.