Yeter ki duruşumuzu bozmayalım
Ocak enflasyon rakamları Türkiye’nin fiyat istikrarını sağlama konusunda işinin ne kadar zor olduğunu gösterdi. Ocakta enflasyon yüzde 1.68 artışla beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Beklenti yüzde 1.40-1.50 dolayında aylık artış olacağı yönündeydi. Rakamın yüksekliği geçmiş yıllardaki ocak rakamları ile karşılaştırıldığında da görülüyor. 2010’dan bu yana ki tüm Ocak enflasyonlarının ortalaması yüzde 1.39’du.
Artışın nedenlerini anlamak için endekste ağılığı yüksek olan üç kaleme ve çekirdek enflasyon göstergelerine bakmak yardımcı olabilir.
►Gıda fiyatları baş ağrıtmaya devam ediyor. TÜFE sepetinde ağırlığı yüzde 25.94 olan gıda harcama grubunda fiyatlar geçen ay yüzde 2.48 artarak aylık enflasyonu yukarı çekmiş. Yeni bir durum değil. 2020’nin tamamında da gıda fiyatları enflasyon yükselişinde önemli rol oynamıştı. Özellikle işlenmemiş gıda fiyatları geçen yıl yüzde 26.36 artmıştı. Turizmin neredeyse durma noktasına geldiği bir yılda böylesi bir artış ürkütücüydü.
►Ocakta enflasyonunu yukarı çeken diğer bir kalem ise yüzde 15.36 ağırlığı olan konut harcamaları oldu. Aylık yüzde 3.02 ile güçlü bir artış gösterdi. Kira artışı yüzde 1.23 ile nispeten sınırlı kaldı. Ancak bu grupta yer alan konut bakım ve onarım hizmetleri ile badana, boya, yer döşemeleri, pencere, kapı, banyo ve tuvalet teçhizatı, sıhhi tesisat, elektrik tesisat ve özellikle su, elektrik ve yakıt harcamalarındaki artışlar yüksek seyretti.
►Diğer ağırlıklı kalemlerden ulaştırma harcamaları ise önceki ayların aksine yüzde 1.12 ile ortalamanın altında artış gösterdi.
Gıda, konut ve ulaştırma düşük ve orta gelir grupları için önemli harcama kalemleridir. Çoğunluğun ücret artışlarının 2020 enflasyonu olan yüzde 14.6 sınırlandırıldığı bir dönemde yıllık enflasyonun gıdada yüzde 18.11 ve ulaştırmada yüzde 21.43 olması bu kesimler için zorlayıcıdır.
►Dün açıklanan rakamlardaki dikkat çekici diğer bir gelişme ise çekirdek enflasyonun aylık TÜFE’nin altında seyrediyor olmasıdır. Fiyatları uluslararası piyasalarda belirlenen enerji ve altın; havadan ve sudan etkilenen gıda ile hükümetin belirlediği alkollü içkiler ve tütün gibi ürünleri kapsam dışında bırakıp TCMB’nin para politikasıyla etkileyebileceği kalemlere bakmak enflasyonun ana eğilimi hakkında daha iyi fikir verir. Bu nedenle ekonomistler çekirdek enflasyon göstergelerini yakından takip ederler. Bu göstergelerden C endeksi geçen ay yüzde 1.14 arttı. Merkez Bankası’nın aralıktan bu yana sürdürdüğü sıkı parasal duruş ve TL’deki değerlenmeye bağlı olarak aylık çekirdek enflasyonun önümüzdeki aylarda biraz daha hız kesmesi beklenebilir. Ancak mevcut seviye hala yüksektir. Eğer Türkiye enflasyonu bu yılsonunda yüzde 9,4’e, 2022’de yüzde 7’ye ve 2023‘te yüzde 5’e düşürmeyi hedefliyorsa aylık artış hızlarının çok daha düşük olması gerekir.
Mevcut seviyeler ve önümüzdeki döneme dair riskler yüzde 5 olan orta vadeli hedeften an itibariyle çok uzakta olduğumuzu gösteriyor. Bu nedenle para politikasındaki sıkı duruşun sürdürülmesi gerekiyor. Nitekim TCMB’nin “hesap verme yükümlülüğü” uyarınca bu hafta hükümete yazdığı mektupta “Tahminler üzerinde yukarı yönlü riskler belirgin bir şekilde önemini korumaktadır. Bu nedenle, güçlü sıkı para politikası duruşunun devam ettirilmesi zorunluluk arz etmektedir” denilmektedir. Zaten mektup öncesi yaptığı açıklamada da sıkı para politikası duruşunun enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar “uzun bir müddet” korunacağı ve “gerekmesi durumunda ilave sıkılaşma” yapılacağı yönünde sözlü yönlendirme yapılmıştı. Bu tür bir yönlendirme bazı eleştirilerle karşılaşsa da mevcut riskler karşısında basiretli bir merkez bankasının yapması gereken bir açıklamaydı. Bu duruş Türkiye’ye yönelik risk algısındaki iyileşmenin sürmesi için önemli. Algıdaki düzelme yabancı sermaye girişini hızlandırıp, düşük enflasyon için şiddetle ihtiyaç duyulan TL’deki istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacaktır.
Riskler çok. Uluslararası tarımsal emtia fiyatları bir süredir yükseliyor. Aynı şekilde diğer emtialarda da yön yukarı doğru. Son günlerde artan yağışlara rağmen tarımsal üretim için yaşamsal önem taşıyan son aylarda yağışlar mevsim ortalamalarının altında seyretti. Tarımsal arzın azalmasına ve dolayısıyla gıda fiyatlarının artmasına yol açabilecek bir durum bu. Öte yandan geçmiş enflasyona bağlı yüksek ücret ayarlamaları maliyet baskısı oluşturacaktır. Son yıllardaki reel ücret kayıpları da göz önüne alındığında hiçbir kesimi hedef enflasyon kadar ücret artışına razı etmek mümkün değil.
Bu nedenlerle TCMB’nin parasal duruşunu sürdürmesi önemlidir ama yeterli değildir. Aynı zamanda mali disiplin kararlılıkla sürdürülmeli, kamunun borçlanma stratejisi para politikası hedefleriyle uyumlu olmalı, kamu kontrolündeki fiyatlar ve vergi ayarlamaları enflasyondaki düşüşü aksatmamalı, gelirler politikası enflasyonla mücadeleyi desteklemeli, güven erozyonunu ve TL değer kaybını tetikleyecek uygulama ve açıklamalardan kaçınılmalıdır. Ve elbette ki TCMB’nin hükümete hesap verirken vurguladığı gibi “Hukuk ve ekonomi alanında atılacak reform adımları beklenti kanalıyla dezenflasyonist sürece önemli bir destek” sağlamalı ve enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam edilmeli.
Yılsonunda 9.4’ü görür müyüz? Neden olmasın. Özellikle aylık enflasyonun tarihi ortalamanın çok üzerinde seyrettiği nisan, mayıs, ekim, kasım ve aralık aylarında gelecek düşük rakamlar baz etkisiyle yıllık enflasyonda belirgin düşüşleri getirebilir. Yeter ki duruşumuzu bozmayalım.