Yeşil teknolojiler gündemi
Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green Deal) araya giren pandemi gündemine rağmen farklı taraflarda konuşulmaya devam ediyor. Bunun nedeni Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın kapsamlı bir büyüme stratejisi çerçevesi çizmesi. Yeni sanayi politikasına işaret ederek, Avrupa pazarında önümüzdeki dönemde işlerin nasıl gideceğini gösteriyor. Tekstilden gıdaya, inşaattan enerjiye kadar geleneksel sektörler de dahil olmak üzere birçok sektörü yeniden şekillendirmeyi amaçlayan mekanizmalar ve AB'nin önümüzdeki dönemde ticaret ilişkilerinin çerçevesini çiziyor. Ara girdi ve son ürün olarak pazara hangi ürünlerin nasıl gireceği, ticaret partnerleri ile ilişkiler, yatırım gündemi ve teşvikler söz konusu olduğunda önemli bir rol oynayacak gibi görünüyor.
Bunun nedeni tek başına sürdürülebilirlik değil, aynı zamanda teknolojik dönüşüm ve ekonomik büyümede yeni bir yol arayışı diye düşünüyorum. AB'nin Çin ve ABD'deki teknolojik dönüşüm ve bunun ekonomik değere dönüşmesi karşısında son yıllarda fonlama mekanizmalarını, Ar-Ge'ye bakışını değiştirmesi gibi, Yeşil Mutabakat da bunu tetikleyici kapsamlı bir araç olarak değerlendiriliyor. AB, yeşil teknolojileri küreselde rekabet avantajı sağlayabileceği ve aynı zamanda kendi sürdürülebilir kalkınma gündemine uyumlu bir teknoloji alanı olarak görse de, bir yandan yeşil teknolojilerde de Asya ve Amerika'daki gelişmelere karşı telaşlı. Yeşil Mutabakat biraz buna da yönelik aslına bakarsanız. Son 10 yılda AB'nin dünyadaki yeşil teknoloji patentleri içindeki payı yüzde 30'lardan yüzde 25'lere düştü (WIPO ve OECD Verileri). Yeşil teknolojiler, AB'de tüm teknoloji alanları içindeki önemini korusa da, bu, dünyadan aldığı payın düşmesine engel olamadı. Tek tek ülkelere bakarsak, tüm teknolojiler içinde yeşil teknoloji payını önemli oranda artıran Estonya dikkat çekiyor. Estonya'da toplam içinde yeşil teknoloji patentlerinin payı yüzde 20'leri bulmuş. Almanya her ne kadar küresel rekabet gücü açısından öne çıksa da, son 10 yılda ülke içinde yeşil teknolojilerin diğer teknoloji alanlarına göre büyümesinin yavaşladığını görüyoruz.
Dünyadaki yeşil teknoloji patentlerinden alınan paya göre baktığımızda ise, ABD ve Japonya toplamın neredeyse yüzde 50'sini oluşturuyor. Onları Almanya izliyor. Çin ise Almanya'ya yetişmek üzere. Yeşil teknoloji patentlerini en hızlı artıran ülke Çin. Son 10 yılda Çin'in payı yüzde 3'lerden yüzde 10'ların üzerine çıktı. Türkiye'ye gelirsek, dünyadaki yeşil teknoloji patentlerinden aldığımız pay binde 3. Son 10 yılda artış eğilimi devam ediyor. Patent elbette tek gösterge değil fakat yeşil teknolojiler dediğimizde derin teknolojilerden yani araştırma yoğun çalışmalardan bahsettiğimiz için patent önemli bir gösterge haline geliyor. AB ile ticaret ilişkilerimizi düşündüğümüzde, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın Türkiye için kritik öneme sahip olduğunu söylemek lazım. Bu da demek oluyor ki yeşil teknoloji gündeminin ve değere dönük aktivitelerin artması gerekiyor.
Son 3 yıldır ReDis'te yeşil teknoloji startupları ile yakın çalışıyoruz. Yeşil teknolojilerde startupların sayısının ve değerinin arttığını söyleyebilirim. Fakat havuzun yeterince hızlı büyümediği de ortada. İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA)'nın desteği ve sahiplenmesiyle, GreenTech İzmir programında 3 yıldır yeşil teknoloji startupları ile kurumsal aktörlerin işbirliğini tetiklemeye çalışıyoruz. Bu yılki programda aynı zamanda amacımız startup havuzunu büyütmek için potansiyel akademik girişimcileri de tetiklemek. GreenTech İzmir'i bu yıl yine İZKA desteğiyle, ReDis Innovation, Yerli Yeşil Yeni ile birlikte yürütüyor. 2017 yılında bir farkındalık hareketi olarak başlayan Yerli Yeşil Yeni, Temmuz 2020 itibariyle kâr amacı gütmeyen bir sosyal kooperatife dönüştü ve bu sivil inisiyatif esasında hikâye anlatıcılığı yapıyor. Türkiye'nin yerli, yeşil ve yenilikçi üretimine dair az bilinen ama çok önemli olan hikayeleri buluyor ve anlatıyor. GreenTech İzmir'in paydaşları arasında aynı zamanda Endeavor Türkiye ve GCIP Türkiye var. Yeşil teknoloji startuplarının programa başvurularını bekliyoruz.