Yerel yönetimler ve turizm
Keşif gezilerinden başlayıp seyahatin kitleselleştiği 2. Dünya Savaşı sonrasından bu yana turizm ile ilgili çok şey değişti.
Bu alandaki değişikliklerden biri de son yıllarda hızla öne çıkan turizmde yerelleşmedir.
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) son yıllarda üzerinde durduğu ‘destinasyon yönetimi’ bunun ifadesidir.
Bu konuda Türkiye’de adı konmasa da fiilen uygulanan başarılı birkaç örnek var.
Bunlar; Yılmaz Büyükerşen’in belediye başkanlığındaki Eskişehir, şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin başına seçilme sürecini başlatan Beypazarı belediye başkanlığı dönemindeki Mansur Yavaş ve 1980’lerin ortalarındaki Marmaris İçmeler’in mahalle muhtarı iken beldenin belediyeye dönüşmesiyle İçmeler’in ilk belediye başkanı olan Zeki Eren örneğidir.
Bunların her birinin partisi farklı. Büyükerşen CHP’li, Yavaş o dönemde MHP’li, Eren ANAP’lıydı.
Bu örneklerden görüldüğü gibi yerel yöneticinin bir perspektifi varsa, belediyenin iktidar ya da muhalefet partisine mensup kişide olması önemli değil.
Belediye muhalefette de olsa iyi şeyler yapabiliyor. Eskişehir bunun örneğidir.
Bunlar doğru bir yerel yönetimin il, ilçe ya da belde genelinde olduğu gibi turizmde de gösterebileceği dönüşümün somut örnekleridir.
31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde partilerin aday göstereceği kişilerde bu özelliklerin aranması istenir.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi her alanda olduğu gibi turizmin gelişmesi için de gereklidir.
Partilerin belediye başkan adayları listesi yayınlandığında buna kimin ne kadar uyduğunu göreceğiz.
Ama günümüzde Türkiye’de iktidarı ve muhalefetiyle yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm gibi güzel bir uygulama olması gerekirken ne yazık ki aday belirlemede de ölçü yetenek- birikim-ehliyet değil rant yaratma ve paylaşımdır.
Türkiye’de yerel yönetimlerle ilgili yasalarda Turgut Özal’dan beri çok kez değişiklik yapıldı. Bu, AKP döneminde zirveye ulaştı. Yapılan değişiklikler dünya genelinde yükselen eğilim olan yerel yönetimin güçlendirilmesi için değil iktidarın yereli kendisine daha çok bağımlı kılacağı şekilde siyasal ve rant yaratıp paylaşım amaçlı olarak yapılıyor.
Yerel yönetimlerin güçlü olması ve yönetimin ehil ellerde olmasının sonuçlarını uluslararası alanda İspanya ve İtalya’da Türkiye’de de Eskişehir, Beypazarı, İçmeler örneklerinde görülüyor.
İspanya’nın siyasal yapısı özerkliğe dayalı bir ülkedir. Konunun bu yönü ayrı tutulduğunda yerel yönetimlerin kendi gerçeklerine uygun yaptığı yasal düzenlemeler ve aldığı önlemlerin sonucu ortada. Bölgeler daha iyi olma konusunda birbirleriyle yarışıyor. Bu yarış ülke geneline yansıyor.
Son yıllarda öne çıkan destinasyon yönetimi bunun ifadesidir.
Bu kapsamda Antalya ile İstanbul, Bodrum ile Kapadokya, Belek ile Alaçatı arasında rekabet olması kötü değil iyi bir şeydir.
Yeri gelmişken şunu da söyleyelim son dönemde örneklerini Çanakkale, Kapadokya ve son olarak Uludağ’da gördüğümüz ‘alan yönetimi’ uygulamaları bu kapsamda olumlu bir gelişmedir.