Yenidünya koşullarına uyum ve uyumsuzluk
Müge ÇEVİK
Şapka Koçluk Eğitim Danışmanlık şirketi kurucusu
“21.yy için 21 Ders” kitabında Harari der ki; 21’inci yüzyılın en temel konularından biri değişim değil, değişimin hızı karşısında akıl ve ruh sağlığını korumak olacak. Ve der ki, “ben bu kitabı 2018 yerine 1928’de yazıyor olsaydım ve 1950 senesine dair bir öngörüde bulunmam gerekseydi, öngörülerimin büyük bir bölümü gerçekleşirdi. Ama 2050 için ne desem gerçekleşir mi bilinmez.” Bu satırlarda vurgulandığı gibi tahmin etmesi, önceden kestirmesi zor zamanlar. Belirsizlik artık herkes için bir gerçeklik. Toplumun hangi kurumunda olursanız olun veya iş hayatının içinde hangi konumda olursanız olun, geleceği kestirmek, bir karar verirken değişkenleri tahmin etmek neredeyse imkânsız.
Herhangi bir konuda karar verirken, bir yargıya varırken bildiklerimiz bilmediklerimiz yanında az kalıyor. Verdiğimiz kararın ya da seçimlerimizin sonuçlarını da öngörebilmek zor, çünkü bu pek çok etkene bağlı. Yaşadığımız dünya eskiye oranla daha karmaşık, olaylar arasındaki sebep - sonuç ilişkisi daha komplike.
Bunun da gerisinde temel global trendler ve koşullar yatıyor.
Avrupa başta olmak üzere bir global krizden ve yayılan enflasyonist ortamdan bahsetmek mümkün. Üretimin dinamikleri değişiyor, değiştikçe çok uluslu şirketlerin organizasyon yapıları, bölge ayrımları da değişiyor. Üretim maliyetlerine doğru değişen bir üretim yapılanması var, bu da nüfusun fazla ücretlerin ise düşük olduğu ülkelere istihdam getirirken, çoğu zaman katma değer getirmiyor.
Tasarım ve müşteri bilimi, satışın ve karlılığa giden katma değerli iş yapma sürecinin şifrelerini çözmeye çalışıyor. Kurumlar veri analizi ile bir yandan daha düşük maliyet ile üretmeye çalışırken diğer yandan da daha karlı satmak için markalaşma peşinde koşuyor. Sistemlerin, markaların sürdürülebilirliği buralardan geçiyor.
Dünya nüfusunun yaşlanması ve bu sebeple de artması üretimin ve tabii ki; tüketimin dinamiklerini etkiliyor. Sosyal sigorta sistemlerinin sürdürülebilirliği de en az iklim krizi kadar tartışılıp araştırılıyor.
İklim değişikliği farkında olunsa da olunmasa da tarım başta olmak üzere hem her şirketi ve ülkeyi kökten etkileyecek gibi duruyor ve şimdiden bazı kurumlar bunun önlemini almaya, öngörülere göre merkezlerini, üretim yerlerini taşımayı hatta iş alanlarını koruyamayacaklarsa değişiminin yollarını arıyor.
Teknolojik gelişmeler, elinde tutan için bir güç oluştururken, beyaz yaka ilk kez yapay zekanın kendini ikame edip edemeyeceğini düşünüp tartışıyor.
İletişimdeki hız elbette dünyanın her yerindeki acı haberin ve üzüntünün her yere inanılmaz hızda yayılmasını da sağladığı için, insanoğlu yaşamın anlamını ve iş hayatını, başarı, çalışmak, kariyer, iç-motivasyon gibi kavramları da derinden sorguluyor.
Böylesine varoluşsal tehdidin olduğu bir ortamda, rekabet belki de en yönetilebilir konulardan biriyken, kurumları ve her organizasyonu bekleyen en temel konular, sürdürülebilirlik ve adaptasyon.
Karlı, katma değer yaratarak var olmak için tüm kurumların dikkat etmesi gereken konular ve karşılarına çıkacak olası sorunlar ise şunlar:
Esneklik&öğrenen organizasyon olmak
Değişimin hızının baş döndürdüğü bir ortamda hem bireyler hem de kurumlar için tek yol, hızla öğrenmek ve koşullarla birlikte iş yapış şekillerini süreçlerini esnetebilmek. Esneyememek ve içeride direnç ile karşılaşmak ise önemli bir risk. Adapte olduk veya eskiye döndük gibi dursak da hibrid çalışma sistemi hala hem kurumları hem de çalışanları etkiliyor. Bir kısmı bundan çok memnunken bir kısmı tamamen evden çalışmaya veya ofise dönmeyi tercih ediyor. Yöneticilerin ise uzak ekipleri yönetebilmek için yeni beceriler kazanması, daha geniş bir bakış açısına sahip olması gerekiyor. Şirketler orta bir yol bularak en esnek ve herkesin en verimli, memnun olacağı çözüme odaklanıyor. Bunu yapamayanların taşıdığı risk ise, çalışanları kaçırmak veya performanslarını düşürmek.
Yalınlık & Çeviklik
Süreçleri mümkün olduğunca yalın hale getirmek, esneyebilmeyi de getiriyor. Hızla tepki verebilmek ve bu hızın içinde doğru olanı yapabilmek ise organizasyonların sahip olması gereken bir başka beceri. Karmaşık süreçler ve yoğun hiyerarşiler, zorlu karar alma süreçleri organizasyonlarda her kademinin gelişmesinin ve içeriden liderler yetiştirmenin önündeki en büyük engel aynı zamanda.
İnovasyon & Sıra dışı düşünebilme becerisi
Koşullar sıra dışı olunca çözümlerin de sıra-dışı daha önce denenmemiş olması gerekiyor. Yeterince cesareti olmayan veya yeni çözümler deneyemeyen şirketler ise aslında aynı kalmaya çalışarak daha büyük risk alıyor. Örneğin içinden geçtiğimiz günlerde, afet yönetebilmenin ve olası doğal afetlerin nelere yol açabildiğinin görülmesi ise tüm kurumların kendi kriz yönetim masalarını kurmaları, olası en radikal senaryolar için en radikal çözümleri üretmeleri, gerekirse taşınmaları, stratejik pozisyonları kopyalamaları gerekiyor. Bunu yapamayanları herhangi bir krizde işlevsiz hale gelme tehdidi bekliyor.
Çeşitlilik & Kapsayıcılık
Hibrid çalışma sistemi, farklı kültürlerin, farklı coğrafyalarda yaşayarak birlikte çalışmanın önünü açtı. Kadın iş gücü hiç olmadığı kadar arttırılmaya çalışılıyor ve her geçen gün yeni kuşaklar iş hayatına giriyor. Böyle olunca da din, dil, ırk, cinsiyetteki çeşitlenme kadar düşüncelerde, değerlerde ve hayata bakışlarda, ihtiyaçlarda da çeşitlenme çok arttı. Bu çeşitliliği kapsayamayan kurum kültürleri ile çağın gerisinde kalmaya mahkûm. Tek tip insan ile çalışıp değişime dirençli bir kültüre sahip kurumları bekleyen en temel sorun gelişememek ve bir süre sonra yok olmak.
Ekosisteme katkı & Sosyal bilinç
Zamanın ruhu organizasyonların içinde bulunduğu topluma ve sosyal konulara duyarlı olmasını gerektiriyor. Bireyler kendi değerler ile uyumlu değerlere sahip, benzer hassasiyetleri taşıdıkları kurumlarda çalışmak ve işe böyle de bir anlam yüklemek istiyor artık. Bu durum da kurumların kendi eko-sistemlerini destekleyen sosyal, global konuları da ajandalarına almalarını ve bu konuların iyileştirilmesinde öncülük etmelerini, bu konulara kaynak ayırmalarını gerekli kılıyor. Anlam ihtiyacı yüksek olan yeni jenerasyon beyaz yaka, iş ile bir anlam üretemediğinde bezginliğe (languishing) kapılıp, motivasyon ve performans kaybedebiliyor.
Yenidünya koşullarına uyumlanamayan organizasyonlar ise şunları yapıyor:
- Zihinsel sabitlik
- Deneyime övgü, yeniliğe prim vermeme
- Öğrenmeye direnç
- Yaratıcılık eksikliği
- Keskinlik, ön-yargılar ile karar verme
- Dünün koşulları ile gelecek stratejileri yaratma
- Zamanın ruhunun gerisinde eleştirel ve yargılayıcı tutum
- Yeni düşünce kalıpları yerine sürekli eskiyi ve eski tutumları, konuları düşünme (rumination)
- Kendini doğadan üstün veya hakim görme
- Teknolojiye olduğundan fazla anlam yükleme