Yeni dünya düzeninde oyun kurucu, oyuncu veya seyirci olmak…
Okan Konyalıoğlu
Askon Demir Çelik San. ve Tic. AŞ.
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür
ÇİN SEYEHATİ NOTLARIM
Nisan ayının ikinci yarısında kendi şirketlerimizden 4 kişilik bir ekiple Çin’de çeşitli ziyaretler ve görüşmeler yaptık. Guangzhou’da 135. Canton Fuarı’nın birinci ve ikinci fazını ziyaret ettik. Dünyanın süpermarketi denilen Yiwu’da nasıl bir ticaret şekli ve hareketliliği olduğuna şahit olduk. Sanghay’da tedarikçi görüşmelerimiz yanında benchmark ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Türkiye’de 9 günlük Ramazan Bayramı Tatili’nin son günlerinin durgunluğundan Çin’de olağanüstü hızlı akan bir hayata geçiş yaptığımız bu ziyaretimde, en son 2017’deki Çin seyahatimden çok daha farklı bir Çin gördüğümü ifade etmek isterim. Elbette Çin’in bu değişimi son 7 yılın eseri değil. Ancak, Çin’in dünyaya açılmak için 1979’dan itibaren başlattığı yapısal dokunuşların pandemi arasından sonra nasıl bir hız ve kapsamla küresel ekonomik güce dönüşmek istediğini gördüm bu ziyaretimde.
Tehdit ve riskler kadar fırsatlar da var
Pandemi dönemi küresel boyutta oyuna bir süre perde arası verdiyse de Çin kaldığı yerden daha kuvvetli gelmeye başlamış bile. Çin’in bu iştahı, Avrupa da dahil bölgemizde ticaretin kurallarını değiştirecek yeni dünya düzenine de ışık tutuyor. Bu ışığı doğru okuduğumuzda içinde tehdit ve riskler kadar fırsatları da görebiliyoruz. Yüzümüzü Avrupa’ya döndüğümüzde de, Asya-Pasifik ve Güney Asya’ya döndüğümüzde de bu risk ve fırsatları doğru okumamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemi kaçırmamamız gerektiğini ve kaçırırsak Asya-Pasifik ve Güney Asya’da üretilenlerin bize ve Avrupa’ya tek yönlü akışını çaresizlik içinde uzaktan izlemek durumunda kalacağımızı düşünüyorum. Bu nedenle, sadece farkındalık seviyesinde kalmamızın bizi teselli etmeyeceğini, bu farkındalığın hem özel sektör hem de devlet olarak acilen eylem planlarına oradan da eyleme geçmesi gerektiğini değerlendiriyorum. Aksi takdirde, Asya-Pasifik ülkelerine yönelik fırsatları kaçırmamızın yanında, yakın zamanda ihracatımızın daha yoğun olduğu çevre ülkeleri dahil yurt dışı pazarımızı Çinli, Hintli ya da Vietnamlı üreticilere kaptırabiliriz.
Çin, her alanda XL bedenle geliyor…
Çin, nüfus artışını kontrol etmek için 1979 yılında başlattığı tek çocuk politikasını; nüfus dağılımını erkekler lehine bozduğundan, 16-59 yaş arası çalışan nüfusu azaltıcı etki yarattığından ve nüfusu yaşlandırıp iş gücünde düşüşe sebep olduğundan dolayı 2016 yılında durdurdu. Yine de Çin, geçen seneye kadar dünyanın en kalabalık ülkesiydi ve 2023 nüfus verilerine göre 2,5 milyon farkla Hindistan’ın arkasından 1,41 milyar nüfusu ile ikinci sıradaki en kalabalık ülke. Ülkede ortalama yaşam süresi 78 yıl.
Çin tek başına birçok EN’lere de sahip
Çin, kıyı ve iç sular da dikkate alındığında Rusya, Kanada ve ABD’den sonra dünyanın yüzölçümü en büyük dördüncü ülkesi. Çin tek başına birçok EN’lere de sahip. Sadece nasıl bir güçten bahsettiğimizi hatırlatmak için bazı verileri ifade etmek istiyorum. Dünyanın en büyük altın üreticisi olan Çin, 17 farklı maden ve mineralde en fazla kaynaklara sahip. Küresel çelik üretiminin yüzde 50’sini gerçekleştiriyor. Dünyada en fazla hidroelektrik enerjisini de üreten Çin, kömür rezervleri açısından dünya birincisi ve aynı zamanda dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi. Dünyanın en büyük otomobil üreticisi ve elektrikli araba üretim miktarında birinci sırada yer alan Çin’de 100’den fazla elektrikli araç üreticisi var. 2022 yılı dış ticaret verilerine göre dünyada; en yüksek ticaret hacmine sahip ülke ve en fazla dış ticaret fazlası veren, birinci sıradaki ihracatçı ve ikinci sıradaki ithalatçı ülke aynı zamanda.
ABD’nin ardından en çok yabancı yatırım alan ikinci ülke
2023 yılı Ekonomik Serbestlik Endeksi’ne göre 176 ülke arasında 154’üncü sırada yer alan Çin, 2019 yılı verilerine göre Küresel Rekabetçilik açısından dünyadaki 141 ülke arasında 28 sırada. (Singapur 1, Türkiye 61-World Economic Forum 2023 verisi), Çin, 2023 UNCTAD Dünya Yatırım Raporu’na göre de dünyada ABD’nin ardından en çok yabancı yatırım alan ikinci ülke.
Ziyaretimizde özellikle uğradığımız bir şehir var ki hikâyesi ders kitaplarına girmeli. Yiwu; Çin'in en büyük gündelik eşya pazarı ve dünyanın süpermarketi olarak kabul ediliyor. Yiwu, 30 yıl önce ülkenin en fakir yerleri arasındayken (Aile geliri 20-100 Yuan/ay) şimdi 4 milyon metrekarelik bir alanda 70 bin tüccar aile, 400 binden fazla çeşit eşyayı her yıl 500 binden fazla standart konteyner ile dünyanın 215 ülkesi ve bölgesine gönderiyor.
Ticaret Bakanlığı’nın 2024 yılı hedef ülkeler listesinde
Çin her şeyiyle farklı geliyor. Çin’de kullanılan dünya haritası bile farklı. Çin’de kullanılan dünya haritasında Çin dünyanın merkezinde duruyor adeta.
Türkiye ile ticari ilişkilerine baktığımızda Çin’e ihracatımız 3,28 milyar dolar, ithalatımız 41,3 milyar dolar. İhracat yaptığımız ülkeler arasında 18. sırada; ihracatımızdaki payı ise sadece %1,3. İthalat yaptığımız ülkelerde 2. sırada ve ithalatımızdaki payı 11,4. İthalatımız 2021’e göre 2022’de %28,3 oranında artmış. T.C. Merkez Bankası verilerine göre; Çin’de ülkemize ait yatırım stoku 157 milyon dolar, Çin’in ülkemizdeki yatırım stoku 1 milyar 700 milyon dolar seviyesinde. Çin, Ticaret Bakanlığımızın 2024 yılı hedef ülkeler listesinde yer alan 56 ülkeden birisi.
Günlük hayata dair bilmeniz gerekenler
Çin’e yolculuk süreci ve gündelik hayattan da bahsetmek istiyorum. Çin’e uçak bileti bizim ziyaret planlama sürecimizin başında (6-7 ay önce) THY’de 25 bin TL iken fuar zamanı 100 bin TL seviyesine yaklaştı. Yabancı havayolları da 800 dolardan 1200 dolar seviyesine çıktı. Yeşil pasaporta vize istenmiyor ancak vize için 2 aydan daha fazla bir süre gerekebiliyor. Hem uçak biletlerinin daha makul rakamlarla alınması, hem de vize onay sürecinin gecikmesi ihtimaline karşı Çin ziyaret planlarının önceden yapılması iyi olur. Ola ki Çin’e giderken Çin içerisinde aktarma uçak olacaksa bavul aktarmasının olup olmayacağını muhakkak teyit etmek gerekiyor. Çünkü bavul aktarması olmayacaksa aktarma noktasında iki uçak arasında en az 4-5 saat boşluk bırakmakta fayda var.
Çin’deyken Türkiye veya dünya ile iletişim eskisine göre çok daha kolay. Whatsapp, Türkiye’deki operatörünüz üzerinden internet kullanıldığında çalışıyor, ancak WIFI kullandığınızda Whatsapp ülkede yasak olduğundan dolayı çalışmıyor. Telefonda WeChat çok yaygın hale gelmiş, fuarlarda kartvizit yerine WeChat pratik bir iletişim bilgisi aktarma vasıtası da olmuş. Günlük yaşamda herkes her yerde cep telefonu ile meşgul. Taksiciler bile TikTok vb. seyrederek araç kullanıyor.
AliPay en yaygın ödeme aracı
Bulunduğumuz şehirlerde gündüz ve gece vakitlerinde sokaklarda güvenlik kaygısı hissetmiyorsunuz. Her yerde kamera ve görüntü işleme ile takip var; fuar, havalimanı, tren garı gibi yerlere girişte bu görüntü işleme teknolojisi güvenlik tedbiri olarak kullanılsa da aynı zamanda her yerde göreceğiniz kalabalığın mağdur olmaması için hayatın akışını da hızlandırmış durumda.
Kredi kartınızı yerel işletmelerde kullanamayabilirsiniz. Çoğu yerde (taksi, tren, otel, yemek, alışveriş vb.) AliPay en yaygın ödeme aracı olarak kullanılıyor. Sokak dilencileri dahi AliPay QR kod üzerinden para alıyorlar. İngilizce bilen sayısı halk içerisinde yok denecek kadar az. Ancak, fuarlarda kendilerini ifade edebilecek seviyeye gelmiş genç nesil eskisine göre çok fazla artmış durumda. Öte yandan, İngilizce konuşulanı Çinceye, Çince konuşulanı İngilizceye anında çeviren cihazlar ve App’ler otel resepsiyonları dahil birçok yerde yaygın olarak kullanılıyor.
STK’lar ve özel sektör olarak ortak hareket ederek tehdidi fırsata çevirebiliriz
Ticari sohbetlerimizde pandemi sonrasında Çin’de üretim kapasitesinin henüz yarısının bile aktif olmadığı, kapasite kullanım oranının %45 civarında olduğu aktarıldı. Bu potansiyeli; Çin’in Made in China 2025 programı, 14. Beş Yıllık Planı (2035 yılını hedefliyor), Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile kapsamlı ve bütünsel değerlendirdiğimizde Asya-Pasifik’ten muazzam büyük bir tehdit gümbür gümbür geliyor diyebiliriz. Diğer tarafta da ve kanaatimce olması gereken, bu gerçeği ve ötesinde görünen potansiyeli doğru analiz edip, bu durumu nasıl bir fırsata dönüştürebileceğimiz üzerine ulusal bazda devlet, akademi, STK’lar ve özel sektör olarak ortak akılla hareket ederek seyirci veya oyuncu olarak değil, doğrudan oyun kurucular arasında yer alabiliriz. Bu bağlamda, milli stratejimizin kısa-orta-uzun vadeli eylem planına dönüştürülmesi ve kuvvetli bir bütçeyle milli güç unsurlarının tamamını entegre ve kapsamlı bir şekilde yönlendirecek bir milli planlama mekanizmasının kurulması Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında ülkemize yepyeni fırsatları da getirecektir.
Çin’in uyumlanma hamleleri…
Çin, pandemi sonrası dünya pazarındaki hâkimiyetini büyütmek için küresel bazda rekabet ve konjonktürel gelişmelere de hızlı uyumlanma (çeviklik) göstermiş. Kendi ülkesindeki iç talepteki durgunluğun da etkisiyle ürettiğini dünyaya satabilmeyi öncelikleri arasına almış durumda. Bu nedenle, en düşük sipariş miktarları (MOQ) önceki yıllara göre ciddi oranda azaltılmış.
Kalite, Çin’de üretim sorunu olmaktan çıkmış ve pazarlama ve satış konusu olmuş. Fiyat-performans ilişkisine göre talep edilen her türlü kalite üretilebilir hale gelmiş. Çinli markaların fiyatı; sarf malzemeden hediyelik eşyaya, yeni nesil makine ve üretim teçhizatından elektrikli otomobile kadar Türk ve Avrupalı rakiplerine göre çok daha uygun. Çin’de ölçek ekonomisi farklı bir boyuta taşınmış, seri üretim tesislerinde akıllı ve optimize edilmiş iş süreçleri “American Factory” filmini hatırlattı bana. Çünkü bizlerin hala ders kitaplarından öğrenmeye çalıştığımız bazı konular, orada hayatın rutinine girmiş durumda. Maliyetlerini azaltıcı yeni nesil üretim tekniklerini kullanıyorlar ve gider anahtarlarının detaylarına çok hakimler.
Çin'in yatırım stratejisi temelde küresel oyunun kurallarını değiştirecek
Canton Fuarı dünyanın en önemli fuar organizasyonlarından birisi ve Guangzhou şehir olarak bu fuara gelenlerin hayatını kolaylaştırıcı yönde önemli bir tecrübe de kazanmış. Oteller, fuar alanına ulaşım desteği sağlıyorlar ve fuar günleri kumanya takviyesi yapıyorlar. Fuar süresince İngilizce bilen stajyer öğrenciler otellerde görevlendiriliyor. Şehir için ulaşımlarda taksi kullanmak daha pratik ve ücret olarak da makul. Canton Fuarında fazlar arasında 3-5 günlük boşluklar var. Bu sürelerde ziyaretçilerle ticari ilişkileri artırmak için aynı şehirde ve yakın illerde farklı fuarlar organize ediyorlar. Ülke çok büyük olduğundan şehirlerarası ulaşımda uçak ve hızlı tren alternatifleri zamanın etkin kullanımı için uygun. Hızlı trenler çok yaygın ve ortalama 300 km/saat hızla gidiyorlar. Hızlı tren istasyonlarında havalimanlarına benzer güvenlik tedbirleri uygulandığından treni kaçırmamak için kalkış saatinden en az 1-2 saat önce istasyonda olmak gerekiyor. Bu arada, Çin’in yüksek hızlı demiryolu (YHD) ağı 8 bin km ve dünyadaki YHD ağlarının üçte ikisini oluşturuyor bu rakam. Çin’in 2025 YHD hedefi ise meydan okuyucu: 55 bin km.
Bu yatırımların hepsi aslında temelde küresel oyunun kurallarını değiştirecek nitelik ve boyutta sistematik olarak kurgulanmış bir vizyona hizmet ediyor. Bu vizyonu, geçmişe baktığımızda 1978 yılı sonlarından itibaren görebiliyoruz. 1994’de yaptığı vergi düzenlemeleri ve ardından 2001’de DTÖ’ne üye olması ile dünya ekonomisine tam anlamıyla entegre olan, 2013 yılında başlattığı ve 2050 yılında tamamlanmasını planladığı Bir Kuşak-Bir Yol projesi ile küresel güç olma stratejisinin ulaşım ağını oluşturan Çin, 14. Beş Yıllık Planı’nda (2021-2025) “Made in China 2025” programını da güncellemiş. 13. Beş Yıllık Plan’da robot üretimi ile başlayıp, elektrikli taşıtlarla devam ediyor. Öncelikli 10 endüstri listesini yeni programda yapay zekâ, derin yeryüzü, deniz, uzay, kutup araştırma/sondajları (deep earth, sea, space and polar exploration) ile genişleten Çin, bu yeni programında hedeflerini sadece sanayi odaklı olmaktan öteye taşıyarak inovasyon, teknoloji ve bilim odağında daha meydan okuyucu hale getirmiş durumda.
Çin, oyunu bugünden 2035 sonrasına, 2050’lere taşımaya çalışıyor
Ülke içinde sosyal dengesizliklerin giderilmesi, çevre kirliliğinin azaltılması, enerji verimliliğinin artırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin yaygınlaştırılması ile sosyal güvenlik sisteminin geliştirilmesi gibi sosyal refaha odaklanan, aynı zamanda dışa açılma politikası benimseyen Çin, merkezi planlı ekonomiden pazar ekonomisine geçerek son 30 yılda ortalama %6 oranında büyümüş. GSYİH’deki büyüme yılda ortalama %10. Kişi başı geliri 300 dolar seviyesinden 12 bin 500 dolar seviyesine çıkmış.
Çin oyunu bugünden 2035 sonrasına, 2050’lere taşımaya çalışıyor. Yeniden yazılan bu oyunda Çin’in de dahil olduğu Asya-Pasifik ülkeleri gerek küresel ticarette gerek ekonomik göstergelerinde son 20 yıldır hızla büyüyorlar ve küresel düzeyde güç dengelerinin odağında, oyun kurucu olmaya doğru kendilerini hazırlıyorlar. Bu bölgeye Hindistan’ı da eklediğimizde bölgenin potansiyeli akıl almaz yerlere gidiyor. Nüfus, demografik niteliklerle beslendiğinde çok önemli bir güç unsuru ve 2023 nüfus kayıtlarına göre dünyanın en kalabalık şehirleri (megakentler) listesinde ilk 10’da Asya-Pasifik’ten 6, Hindistan’dan 2 şehir bulunmakta. Uluslararası Para Fonu’nun verilerine göre dünya nüfusunun %60’ı Asya-Pasifik bölgesinde yer alıyor. Asya-Pasifik bölgesi dünya GSYİH’nın (Global GDP) %54’üne sahip ve ABD ile AB’nin yanında dünyanın üç büyük ekonomik ve ticari merkezinden birisi olmuş durumda.
Yen, en çok uluslararası kullanılan 4. para birimi
Uluslararası ödeme platformu Swift, Yuan’ın Ocak 2022’den bu yana ilk kez Japon Yeni’ni geçerek ABD Doları, Euro ve İngiliz Sterlini’nin ardından en çok kullanılan dördüncü küresel para birimi olduğunu bildirdi. Çin’in hali hazırda Rusya, Pakistan, Arjantin, Bangladeş, Irak ve Tayland ile Yuan cinsiyle ticaret anlaşması var. 2023 yılında Brezilya ve S. Arabistan ile ayrı ayrı Yuan’la para takas (ikili ticaret) anlaşmaları yapıldı.
"Made in China" politikası, 65 ülkede 3 milyar insanı etkileyecek
Çin’in 2035’i hedefleyen 14. Beş Yıllık Planı (2021-2025), bu planla eşlenik yürüyen ve ucuz iş gücü, yoğun emek ve düşük maliyetli tedarik zinciri avantajıyla ucuz teknolojik malları üreten "Dünya'nın Fabrikası" rolünden (OEM’den), inovasyon ve yoğun teknoloji gerektiren imalat ile markalaşmaya (OBM’ye) geçişi merkezine alan "Made in China" politikası, 65 ülkede 3 milyar insanı etkileyecek ve 2050’leri hedefleyen "Bir Kuşak Bir Yol" Projesi, Çin’in Orta Doğu politikası ve Arap ülkeleri ile ilişkileri geliştirme amaçlı çabaları, dünya nüfusunun % 40'ından, küresel hasılanın ise %30'undan fazlasını oluşturan ve küresel sistemde daha güçlü bir aktör olmak isteyen BRICS’in yeni üye ve diyalog geliştirme faaliyetleri, Çin’in Afrika kıtasındaki mega projeleri, Endonezya, Vietnam, Singapur, Malezya gibi Asya-Pasifik ülkelerinin ve Güney Asya’da Hindistan’ın ekonomi, endüstri ve teknoloji alanlarındaki hızlı ilerleyişi tüm dünyada oyunu yeniden şekillendiriyor.
Ülke olarak topyekûn alarm düğmesine basma vakti…
Üretim kapasitesi ve modern, verimli üretim yapısı ile düşük fiyatlı Çin veya ucuz iş gücü ile Hindistan, adetle büyümeyi hedefleyen sektörleri bundan sonra özellikle ihracat pazarlarında çok daha fazla zorlayacak. Ayrıca, ülke olarak ihracatımızda Çin ve Asya-Pasifik ülkelerinden ithal edilen ham madde ve bileşenlere olan bağımlılığımız, küresel tedarik zinciri bozulmalarına veya kontrolsüz fiyat ve/veya kur etkilerine karşı Türk üreticilerini kırılgan bir noktaya taşımaktadır. Bu aşamada küresel resmi okuyamaz, Asya-Pasifik’ten gelen rüzgârın yaratacağı tehdit ve fırsatları göremez, doğru analiz edip sağduyu ile hazırlık yapamaz isek pastadan pay almak bir yere, bu yeni oyuna seyirci olma imkânı bile kalmayacak.
Çin ve Asya-Pasifik ülkelerinin teknolojik gelişimine ayak uydurmayan eğitim ve üretim sistemlerimizin de mutlak suretle yeniden ve kalıcı politikalarla yapılandırılması gerektiğini değerlendiriyorum. Nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve yeteneklerin geliştirilmesi için güçlü ve istikrarlı bir eğitim sistemi ve teknolojiye odaklanan eğitim programları uluslararası rekabet gücümüzün de dinamosu olacaktır.
Pandemi ve sonrasında pozitif getirisini aldığımız jeopolitik avantajımız Süveyş Kanalı ve Kızıl Deniz’deki tıkanmalar ve riskler nedeniyle bugün için bizleri memnun ediyor olsa da Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ni doğru analiz etmezsek ve lojistik de dahil çok yönlü ve kapsamlı tedbirlerimizi şimdiden almaz isek küresel tedarik zincirindeki bu jeopolitik avantajımızı kaybedeceğimiz bir zaman dilimine sürükleneceğiz. Özellikle, Türkiye'nin bölgesel bir lojistik merkezi olarak konumunu güçlendirmesi ve "Bir Kuşak Bir Yol" Projesi'ne entegre olması, yeni iş birliği fırsatlarını beraberinde getirecektir.
10 sektörde Çin’e yatırımlar yeni fırsatlar
Benzer şekilde Made in China programı kapsamında önceliklendirilen 10 sektörde (Bilişim Sistemleri, Sayısal Kontrol Araçları, Uzay ve Havacılık, üst teknoloji gemicilik, demiryolları, enerji tasarrufu, yeni nesil malzeme, tıbbi cihazlar, tarım makineleri, enerji) Çin yatırımlarının Türkiye’ye çekilmesi, bu 10 sektörde nitelikli ve katma değerli fason imalat yapabilecek KOBİ’lerin geliştirilmesi, Türk yatırımcıların bu 10 sektörde Çin’e yapacağı yatırımlar yeni fırsatlar olarak değerlendirilebilir.
Asya-Pasifik Bölgesi ile Ticaret Bakanlığımız seviyesinde başlatılan ticaret ağlarını geliştirici nitelikteki inisiyatifin (Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi, Yatırımların Teşviki, Ticaret Anlaşmaları, Karma Ekonomik Komisyonu, İş Konseyi vb.) artırılması ile bu coğrafyayı ve dinamiklerini daha iyi tanıyacak, ticaret ve yatırım ilişkilerimizi güçlendirebilecek ve fırsatları daha kolay değerlendirebileceğiz.
Çin ve Asya-Pasifik ülkeleriyle yapılacak teknolojik iş birliği ve transferleri, dil öğrenmeye de destek olacak eğitim iş birlikleri ülkemizin teknolojik gelişimini hızlandırabilir. Özellikle, Ar-Ge projeleri ve teknoloji transferi anlaşmaları, şirketlerimizin rekabet avantajını kuvvetlendirecek, teknolojik altyapısını güçlendirecektir.
Diğer taraftan hedef ülkelere vizesiz giriş çıkışların sağlanması, vize talep eden ülkelerin süreçlerinin hızlandırılması, Türk iş insanlarının ve yatırımcısının küresel hareketliliğini artırmasına önemli katkı sağlayacaktır.
Çin’le ticaret yapmak dil ve kültür farklarından dolayı zaman zaman çok zor olabiliyor. Özellikle doğrudan üretici olmayan firmalarla yapılacak ithalat-ihracat işlemlerinde Çin’de bulunan bir aracı firma veya şahısla çalışmak (aracıların komisyonu; %3-5) bu zorlukların aşılmasına yardımcı olacaktır.
200 milyonu bulan üst gelir grubunda tüketici var
Çin’in büyüyen orta sınıfı tüketicileri, tüm dünyada olduğu gibi ürünlere kolay ve uygun şartlarda erişim beklentisine sahipler. Bunun sonucu olarak perakende sektörünün tüketicilere erişiminde e-ticaret kanalları, kargo ve nakliye şartlarının devlet desteğiyle iyileştirilmesine bağlı olarak, yine ülkemiz açısından bir fırsat alanı olarak değerlendirilebilir. Çin’in son yıllardaki tüketici eğilimlerinde etkileyen en önemli faktörlerden birisi de sayıları 200 milyonu bulan üst gelir grubundaki tüketicilerdir. Lüks tüketim, zenginliğin ve sosyal statünün bir göstergesi olarak sayıldığından bir bireyin maddi durumunda ani bir yükseliş olduğunda lüks tüketime yönelmesi birey için gayet normal bir ihtiyaç olarak görülmeye başlanmış. Bu kültürel öğe de kalite ve markaya önem veren firmalarımıza fırsat alanı sunmaktadır.
Yiwu modeli Denizli’de uygulanabilir mi?
Denizlimizin Yiwu modelinden esinlenerek böyle bir uluslararası pazar yeri haline getirilmesi (Babadağlılar İşhanı’nın sayısal ve çeşit olarak çoklanması, sosyal, kültürel, sağlık, spor, gastronomi, ulaşım vb. şehrin geliştirilmesi projeleri ile entegre) de bu Çin ziyaretim sonrası aklıma takılan önemli projelerden birisi oldu. Benzer şekilde, ilimizde ve farklı illerde kurulacak Model Fabrika(lar) için Çin’deki fabrikalara heyet ziyaretlerinin de faydalı olacağına inanıyorum. Ölçek ekonomisinin geldiği bu seviyede rekabet gücümüzü kaybetmemek ve geliştirebilmek için tasarım, üretim, insan kaynakları, eğitim, ihracat, vb. her alanda verimliliğin iş odağımıza alınmasına, otomasyona daha fazla önem verilmesine ve şirketlerimizin dijital dönüşüm kaslarının güçlendirilmesine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak; Çin’den çok farklı duygu ve düşüncelerle döndüm. Bu bölgeden gelen değişim rüzgârını iyi analiz etmeli, şirketlerimizden başlayarak ulusal boyutta ve zaman kaybetmeden cesaretli dönüşüm adımlarını atmalıyız. Cumhuriyetimizin 2. yüzyılı bu adımlarla daha da parlayacaktır…