Yeniden inşa sürecinde doğayı yanımıza almalıyız
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Bürosu (UNDHA), “afet” terimini, “toplumun işleyişini ciddi bir şekilde bozan, etkilenen toplumun yalnızca kendi kaynaklarını kullanarak üstesinden gelme gücünü aşan, çevre ve insanlar üzerinde ciddi sorunlar meydana getirip kayıplar doğuran olaylar” şeklinde tanımlanıyor.
6 Şubat 2023’te, 11 ilimizde, 15 milyon insanımızı etkileyen deprem felaketinin üzerinden bir sene geçti. Acımız hala taze… Yaralarımız hala sarılmış değil. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın geçtiğimiz günlerde verdiği bilgiye göre, 691 bin afetzede konteyner kentlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Temel ihtiyaçların karşılanması, eğitim, sağlık erişimi gibi birçok konuda zorluklar bitmiyor… Sağlam bir çatının altında yaşama umudu ise direnmeye devam ediyor…
Yaşanan büyük yıkımın iyileşmesi yıllar alabilir; ama yeniden inşa sürecinde unutmamamız gereken çok önemli bir konu var. O da, insan sağlığı ve esenliğinin, doğanın sağlığı ile ayrılmaz bir bütün olduğu.
WWF- Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), afetlere karşı daha dirençli ve doğayla uyumlu bir gelecek için geçtiğimiz sene “Yeşil İyileşme” çağrısı yaptı.
Yeşil İyileşme, ekonomik kurtarma paketlerinin sürdürülebilir olmayan, doğayı tahrip eden ve iklim krizini tetikleyen yatırımlar yerine sürdürülebilir, doğaya zarar vermeyen, iklim krizi ile mücadeleyi önceliklendiren yatırımlara yönlendirilmesini ifade ediyordu. Deprem ve afetlere dirençli bir gelecek için Yeşil İyileşme ise bu prensiplerin sürekli kılınması, yeniden inşada temel yaklaşım haline gelmesini kapsıyor.
Vakıf, 29 Mart 2023’te yeniden inşa çalışmalarının “Yeşil İyileşme” ilkelerine göre bütünsel bir yaklaşımla ele alınmasını amaçlayan Yeşil İyileşme Forumu’nu gerçekleştirdi. Depremin birinci yılında ise, afet sonrası süreçte farklı konuları ve sektörleri hedef alan bir eğitim seti olan Yeşil İyileşme ve Yeniden İnşa (YİYİ) Rehberini hayata geçirdi. Rehberin temel hedefi, afet sonrası iyileşme ve yeniden inşa sürecinde alanda görevli insani yardım, çevre ve doğa koruma personelini aşağıdaki konularda gerekli bilgi ve stratejilerle donatmak. Bu noktada iki alana odaklanılıyor: Çevresel ve sosyal açıdan daha sürdürülebilir toplulukların oluşmasını sağlamak ve gelecekteki felaketlere karşı olası riskleri ve güvenlik açığını azaltmak.
Yeşil iyileşme ilkeleri
Geleceğin şehirlerini tasarlarken, “ekolojik”, “ekonomik” ve “toplumsal” olmak üzere üç bileşene odaklanmak gerekiyor.
WWF-Türkiye, deprem sonrasında ayağa kalkma ve yeniden yapılanma sürecinde hayata geçirilmesi gereken Yeşil İyileşme ilkelerini şu başlıklarda topluyor:
* Daha Güvenli ve Doğayla XUyumlu Yaşam Alanlar
* Yönetişim
* Çevresel Etkiler ve Önlemler
* Doğa: Ormanlar, Meralar, Sulak Alanlar, Deniz ve Kıyılar
* Su ve Temizlik
* Altyapı
* Enerji ve Tarım ve Gıda
Sürdürülebilir sistemler ile yaşanılabilir şehirler kurmak zorundayız
WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere, gelecekte karşılaşılabilecek benzer şoklara karşı daha güçlü olabilmesi için doğayı afet yönetim stratejisinin ayrılmaz bir bileşeni olarak ele almanın öneminin altını çiziyor. Şöyle diyor Karadere; “Deprem sonrası sadece bina inşa etmek değil, aynı zamanda sürdürülebilir sistemler ile yaşanılabilir şehirler kurmak zorundayız. Depremin yanı sıra iklim krizinin tetiklediği aşırı hava olayları, seller, kuraklık, yanlış arazi kullanımıyla etkisi artan tüm afetlere karşı dayanıklı şehirler oluşturma yükümlülüğümüz var. Doğayı karşımıza değil yanımıza alan topyekun bir yaklaşıma ihtiyacımız var: afetlere karşı dirençli ve doğa pozitif yerleşim ve üretim alanları kurmak için doğa temelli çözümleri esas alan, doğayla uyumlu, döngüsel bir yeniden inşa süreci… Biz buna kısaca ‘Yeşil İyileşme’ diyoruz.”