Yeniden hatırlanan suçlu: “Bürokrasi”!...
Liyakatin yerini sadakat, aşağıdan yukarıya çözümlerin yerini yukarıdan aşağıya doğru talimatlar alırsa bürokrasi hep suçlanmaya devam edilir.
Bürokrasi, son günlerde yine ve yeniden gündeme gelen bir konu…
Bürokrasiye ve bürokrata yönelik acımasız tavır ve söylemler yine gündemde.
Bürokrasiyi aşağılayan ve yok sayan tavır ve söylemler bürokratı kamçılamaz, aksine daha da kapalı ve ürkek hale getirir. Zira bürokrasi kaplumbağa gibidir, tehlikeyi gördüğünde kafasını ayaklarını kabuğunun içine çeker ve tehlikenin geçmesini bekler. Kaldı ki seçimlere yaklaşıldıkça bürokrasi daha da yavaşlar ve kendince pozisyon alır. Bunu, 30 yılını devletin çeşitli bakanlıklarında bürokrasinin tüm kariyer görevlerinde bulunmuş biri olarak belirtiyorum.
Gerçekten de ülkenin sorunu bürokrasi mi yoksa bürokratlar mı? Ya da bir başka ifade ile bürokrasi mi işleri engelliyor, yoksa işler mi bürokrasiye ağır geliyor?...
Ne yazık ki kavramlar karıştırılıyor; zira kafalar karışık.
Açıkçası “yumurta/tavuk” misali… Hangisi hangisinin sebebi veya sonucu?
Bürokrasiyi temsil eden bürokratlar gerçekten suçlu mu?
Önce bir tespiti yapalım. Bir istatistik bilgiye göre; 2002’den bu yana son 20 yılda devlet bürokrasisinin yüzde 85’i değiştirilmiş ve doğal olarak da değişmiş. Yani eski bürokratlar ve özellikle yöneticiler artık kalmamış. Bu arada 2 bin 700’ün üzerinde üst düzey bürokrat görevden alınmış ve kenara konulmuş. Yani bankamatik memuru haline getirilmiş. Ancak bunların özlük hakları devam ettiği için devlete yük olması da kaçınılmaz hale gelmiş.
Aslında bu noktaya gelinmesinin çok sayıdaki nedenleri arasında bazıları öne çıkıyor.
- Liyakatin yerini sadakat almış!...
Liyakat, aslında bir yetişme biçimi ve yaşam tarzıdır. Yani güçlü eğitim ve sağlam yetişmeye bağlıdır.
Liyakat, köklü yapıların temel değeridir ve her şeyin önündedir. Liyakat, yazılı ve yazılı olmayan kültüre sahip kurumların vazgeçilmezidir.
Liyakat, bir yaşam biçimidir ve aktif çalışma dönemi sonrasında da devam eder.
Açıkçası liyakat, güçlü toplumların ve etkin devlet geleneğine sahip toplumların en önde gelen değerlerinden birisidir.
Dolayısıyla liyakat, devlet işlerini yapmanın olmazsa olmazıdır.
Buna karşın sadakat çok daha farklı bir kavram veya değerdir.
Sadakat, özünde bir kişiye veya yapıya bağlılığı ve ona ihanet etmemeyi ifade eder. Sadakat, özünde biat kültürüne dayanır.
Sadakat, düşünme ve üretme yerine başkaları tarafından düşünülmüş veya üretilmiş şeylere bağlılık anlamındadır.
Oysa devlet işleri veya bürokrasi, düzenli işleyen pozitif hukuk kurallarına göre çalıştığı için sadakat ile ilişkilendirilemez. Dolayısıyla sadakat, devlet işlerinden farklı daha çok moral ve manevi değerleri içerir.
Ne yazık ki günümüz bürokrat tercihinde artık liyakatin yerini sadakat almış. Böyle olunca kalite ve niteliğin yerini sadece talimatlara göre hareket eden bürokrasiye bırakmış.
Bu yaklaşım değişmedikçe, yani sadakatin yerini liyakat almadıkça bürokrasiden yakınma devam edecektir.
- İşleyiş sadece yukarıdan aşağıya doğru talimatlara dönüşmüş
Bürokrasinin kendine göre bir işleyişi ve dolayısıyla bürokratların görev alanlarıyla sınırlı yetki ve oyun alanları vardır. Yani bürokrat kendi oyun alanı içerisinde hareket etmeyi arzu eder, elbette hukukun sınırları içerisinde kalarak.
Öte yandan bürokrat, üst yöneticilerinin güven ve ilgisinden hoşlanır. Bizim atasözümüzde olduğu gibi “at sahibine göre kişner” özdeyişini çok benimser. Çünkü kendisine güven ve verilmiş bir oyun alanı vardır.
Aslında sorunlar en aşağılarda şekillenir ve birikir, dolayısıyla çözümler de en aşağılardan yukarılara doğru oluşur. Bunun için de aşağıdan yukarı doğru çözümler bürokrasinin vazgeçilmezidir.
Aksi takdirde sadece yukarılardan ve hatta tek bir yerden gelen talimatlar ile sorunlar çözülemez. Türkiye’nin yaşadığı en temel sıkıntılardan birisi budur.
Buna bir de siyasi tabanı olmayan ve hele de konusundan anlamayan, yönetmeyi bilmeyen “Bakan” unvanına sahip kişiler eklenince konu daha çözümsüz hale gelir.
- Gelenek ve güç sahibi kurumsal yapılar yok edilmiş.
Bazı yapılar vardır ki bunlar adeta o ülkenin marka değerleridir ve temel fonksiyonlarından birisi de liyakat sahibi bürokrat yetiştirmektir. Ne yazık ki son 20 yılda bunların çok büyük bir kısmı yok edildi, kaldırıldı, değiştirildi. Ama sorunlar yok edilmedi, edilemedi; aksine daha da kronik hale geldi.
Sözün özü; bürokrasi gerçeği yok sayılamaz ve görmezlikten gelinemez. Siyasetçi eskisi ile doldurulmuş üst yönetimler ile iktidar çözüm bulamaz. Önemli olan bürokrasiyi hukukun içerisinde tutmak ve bürokratların da yetişmiş ve liyakat sahibi olmalarının önünü açmaktır.