Yeniden barış güvercinleri uçurulacak mı?
Yeni Türk-Yunan yakınlaşmasının, Mitsotakis’in Ankara ziyaretiyle gerçek bir diyalog ve işbirliği sürecine evrilmesi konusundaki ümitler devam ediyor. Bu aşamada önem taşıyacak husus, yeni ortamın pekiştirilmesi ve olgunlaştırılması olacaktır.
YİĞİT ALPOĞAN
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis’in Ankara’yı ziyaret öncesi Yunan basınına yaptığı açıklamada, “Türk liderliğinin, farklılıklarımız arasında köprü kurabilmemiz ve en azından gerginliklerden kaçınabilmemiz için samimi bir istek içerisinde olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullanmıştı. Bu ifadeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz Aralık ayında Atina’ya yaptığı günübirlik ziyaretin Türk-Yunan ilişkilerinde olumlu bir ivme yarattığının teyidi niteliğindeydi. Ve Mitsotakis’in Ankara ziyareti gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Aralık 2023 tarihindeki Atina ziyaretinin, uzun süren bir gerginlik döneminden sonra Başbakan Mitsotakis ile başlatmış oldukları ilişkilerde normalleşme süreci kapsamında önemli bir adım teşkil ettiği rahatlıkla ifade edilebilir. Ziyaret öncesinde ikili ilişkiler alanında bazı adımların atılması beklenirken, tarafları ayıran çeşitli sorunlarda ise ilerlemeler kaydedileceğine dair ümitler güçlü değildi. Ziyaretin genel akışı da bu tahminler doğrultusunda gerçekleşti. Bu itibarla, Mitsotakis’in yaptığı ziyaretin neler getirebileceği hususunda sağlıklı ön görülerde bulunabilmek için de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ziyaretine yakından bakmak yararlı olacaktır.
Somut işaretler var
Ziyaret, Sayın Cumhurbaşkanı’nın mevkidaşı Bayan Katerina Sakelaropoulu ile görüşmesiyle başladı. Ardından Başbakan Mitsotakis ile Maximou Köşkü’nde bir araya geldiler. Her iki taraf görüşme sonrasında olumlu ve ılımlı ifadeler kullandılar. Programa göre bir sonraki aşama “Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi” nin 5. Toplantısı idi. Konsey’in bundan önceki son toplantısının 8 Mart 2016 günü İzmir’de yapılmış olduğu hatırlandı. Konsey, neredeyse 8 yıl sonra 5. Toplantısını yapabiliyordu. Olumlu havada geçen bu toplantıyı takiben, “Türkiye-Yunanistan’ın Taraf Olduğu Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi” yayınlandı. Gezide ilerlemeler kaydedildiğinin somut bir göstergesi olarak algılanacak bu “bildirge”nin uluslararası hukuk uyarınca tarafları bağlayıcı bir nitelik taşımayacağı üzerinde önceden mutabık kalınmış olsa da, tarafların metne aykırı hareket etmeyeceklerini açıklamaları diyalog ve işbirliği ortamına girilmiş olduğunun somut bir işareti olarak görülmüştür. Nitekim, toplantıyı takiben yer alan basın toplantısında her iki lider, ülkeleri arasındaki dostluğu ve yeni işbirliği olanaklarını vurguladılar. Mevcut sorunları yapıcı bir diyalogla ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturmak istediklerini ifade ettiler.
Ziyaret, Türk-Yunan konularında nadiren olumlu ve yumuşak bir tutum izlediği malum olan Yunan basınında geniş yer buldu. Yapılan yorumlarda, temaslara hakim olan olumlu iklime değinildi ve ikili ilişkiler açısından yeni bir başlangıç olabileceğine vurgu yapıldı. Özetle, Yunan Başbakanı’nın Ankara ziyaretinin Atina’da atılan temeller üzerinde yeni işbirliği olanaklarına yelken açılabilecek bir vesile teşkil edebileceği, belli bir ihtiyat payıyla da olsa ortaya çıktı.
İniş çıkışlar oldu
Türk-Yunan ilişkilerindeki halihazır ortam, 1999 Haziranı’nda iki ülkenin dışişleri bakanları İsmail Cem ile Yorgo Papandreu’nun başlattıkları “Türk-Yunan Diyalog Süreci” nin ilk günlerini hatırlatmaktadır. Uzun döneme yayılan bu süreç bu süreçte birçok alanda sayıları onlarla ifade edilen ikili anlaşmalar imzalanmış, ilişkilerdeki birçok teknik pürüz ortadan kaldırılmış, çok sayıda üst düzey ziyaret gerçekleştirilebilmiştir.
Türk-Yunan ilişkilerinde bugünlerde görülen yakınlaşmanın yukarıda değinilene benzer, yeni bir işbirliği sürecine evrilmesi temenni edilir. Ülkeler arası ilişkiler her zaman istikrarlı bir tempoda yürümez. İniş ve çıkışlar olabilir. Tarih boyunca Türk-Yunan ilişkilerinin inişli çıkışlı bir seyir izlemiş olması, hep böyle olacağı anlamına gelmez. Nitekim, 2000’lerin başındaki “Diyalog Süreci” gelişerek ilerlemiş, 2010’larda “Türk-Yunan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi”nin kurulması gerçekleşmiş, Konsey 4 kez toplandıktan sonra 2016’daki toplantı son olmuştur. Zira bu dönemlerde, aslında uzun yılların birikimi olan sorunlar ciddileşmiş, ayrıca 2019 yılından itibaren Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklar Türk ve Yunan hükümetlerini karşı karşıya getirmiştir. Her ne kadar 2020 yılında yeniden bir “yumuşama” süreci başlatılabilmişse de, Mitsotakis’in Vaşington ziyaretinde ülkemiz aleyhindeki beyanları ve Türk tarafından gelen sert karşılık, bu defa iki ülke arasında “kontrollü gerginlik” dönemini getirmiştir.
Bu defa iki ülkenin ilişkilerini bir kez daha gözden geçirmesi ihtiyacı 2022 Şubat’ında Avrupa’da hiç beklenmeyecek bir gelişmenin -bir Avrupa ülkesinin diğer bir Avrupa ülkesine saldırması- aniden ortaya çıkmasından sonra doğmuştur. Bu olay bazı jeopolitik ve güvenlik gereklerini gözler önüne sererken, ülkemizdeki 6 Şubat depremi, Yunanistan’daki orman yangınları ve tren kazası gibi insani yönü ağır basan olgular da her iki ülke halklarında empati ve yardım duygularını harekete geçirmiştir. Tıpkı daha önceki “diyalog süreci” nde Kocaeli ve Atina depremlerinde olduğu gibi… Bütün bu faktörlerin Türkiye ve Yunanistan’ı yeniden Pozitif Gündem üzerinde çalışmaya yönelttiğini gözlemliyoruz.
Hamas bir yana
Ziyaretin içeriği konusundaki ilk bilgilerden, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Mitsotakis ile görüşmesinin Atina’daki olumlu havanın bir devamı niteliğinde olduğu, karşılıklı anlayış ve işbirliği ortamının devam ettiği, hatta esasen ikili ilişkiler dışında bir konu olan Hamas’ın niteliği üzerindeki görüş ayrılığı bir yana bırakılacak olursa daha da güçlendiği belirtilebilir.
Sonuç olarak, yeni Türk-Yunan yakınlaşmasının, Mitsotakis’in Ankara ziyaretiyle gerçek bir diyalog ve işbirliği sürecine evrilmesi konusundaki ümitler devam etmektedir. Bu aşamada önem taşıyacak husus, yeni ortamın pekiştirilmesi ve olgunlaştırılması olacaktır. Pozitif Gündem’deki teknik konularda işbirliğinin ilerletilmesi, buna mukabil temel sorunları görüşmeye ve çözmeye çalışmadan ama görüş teatisini sürdürerek anlayış birliğinin geliştirilmesi bu aşamada yararlı olabilecektir. “Kazan-kazan” ikliminin yaratılmasının her iki ülke ve halkları için büyük yararlar sağlayacağı kuşkusuzdur.
>>>>>>>>
*1968 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. 1975-1995 arasında yurtdışında çeşitli diplomatik görevlerde bulundu. Aşkabat, Atina ve Londra büyükelçiliği yaptı. İlk sivil Milli Güvenlik Kurulu’nun Genel Sekreterliği görevini üstlendi. olarak 2004-2007 yılları arasında görev yapmıştır. AVİM’de (Avrasya İncelemeleri Merkezi) danışman olarak çalışıyor.