Yeni normale hazırlık (1)
Dostlar hem bedenen hem zihnen sağlıklı olduğunuzu ve hala ‘iyi yönetim’ nedir ne değildir ile ilgili yazıları okuyacak vakit ve sabrınızın olduğunu umarım. Her ne kadar ülkemizin yakın ve uzak tarihinde ‘kolay’ zamanlar bolluğu pek yoksa da günümüzün, özellikle ‘zor’ yarınımızın, ‘daha zor’ olduğunu görmek ve öngörmek için Nobellik uzman olmanız gerekmiyor.
Daha önceki bir yazımda iki kısa dönem bir orta-uzun dönem olmak üzere birbirini besleyen üç kriz ile aynı anda uğraşmak zorunda kaldığımızdan bahsetmiş, zaten kolay olmayan işletme yöneticilerinin işlerinin daha da zorlaşacağına değinmiştim. Virüs salgını, bu salgının körüklediği kısa dönem ekonomik sıkıntılar ve zaten masada olan orta-uzun dönem ekonomik sıkıntılar iç içe üstümüze geldi. Bu durumda bir işletmecinin ‘işini’ oluşturan strateji tasarımı, stratejinin uygulanması için gerekecek kaynakların temini ve stratejinin uygulanması işleri bu olağan üstü kriz ortamında yer yer anlamını yitiren başlıklar haline geldiler. Yönetim böylece ‘yaşam savaşına’ dönüşünce ‘iyi yönetim’, ‘başarılı işletmecilik’ yazılarının yazılmasının zor okunmasının daha da zor olduğunu itiraf etmek gerekir.
İşletmelerin başındaki sahip-yönetici ve profesyonel işletmecilerin bu günlerde güne ve ileriye dönük ne planlar yaptıklarını, yapabileceklerini bilmiyorum. Bildiğim gerek uluslararası gerek ulusal arenadaki belirsizlik. Ekonomilerin Global olarak küçüleceği belli. Önümüzdeki kısa dönemde bu küçülmenin büyüklüğü konusunda tahminler muhtelif. Çoğu uzman %2 ila %10 arası rakamlar veriyor, %20 diyenler bile var. Sağlık krizi geçti denilse de buna kaç kişinin inanacağı ve işlerin eskiden kaldığı yerden devam edeceğine inananların sayısı az. Konuda yazıp çizenler ‘yeni normal’ diye bir şeyden bahsediyorlar. Gerek bizde gerekse uluslararası kaynaklarda bu ‘yeni normalin’ ne olduğu konusunda yazılar çıkıyor. Herkes aklının erdiği kadar bir tanım vermeye çalışıyor.
Anlaşılan birçok yazar-çizer sağlık krizi ve yarattığı kısa dönem ekonomik tahribat geçse bile iş dünyasının ‘eski hamam eski tas’ olmayacağı konusunda hem fikir. Gerek tüketici davranışları gerekse işletmelerin buna ‘akıllı sayılacak’ tepkilerinin değişeceği yaygın bir kanı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da aksi düşüncede olanlar var elbette. “Yok canım o kadar büyük değişiklik beklememek lazım” diyenler de var. Tüketici davranışları ve işletmelerin çalışma düzenleri değişecek diyenlerin hemen hemen fikir birliğinde oldukları tek şey ‘dijitalleşmenin’ artacağı ve uzaktan tüketim ve yönetimin yaygınlaşacağı. Zaten var olan bu eğilimin hızlanacağını tahmin çok da zor değil. Kanımca kriz sonrası tüketici davranışları ve işletme yönetiminde “olacak” denilen değişikliklerin çoğu zaten olacaktı şimdi daha hızlı olacaktı. Birçok işletme zaten bu tür değişikliklere hazırlanıyordu. Bu bağlamda benim dikkatinizi çekmek istediğim konu beklenen değişikliklerin gerektireceği yeniden yapılanma.
Yapılanma deyince örgüt organizasyonu ve bu değişik ortamda çalışacak örgüt elemanlarının niteliklerinden bahsediyorum. Konferanslarımda bu tür konulara değinmeden anlattığım bir şey vardır: Masallardaki dev. Masallarda anlatılan devler masal kahramanından en aşağı on kat uzun, on kat kalındır. Buraya kadar iyi de bu devler insan yapısındadırlar. Yani iki bacak üzerine oturtulmuş bir gövdeleri, kolları falan vardır. Ben inşaat mühendisi değilim. Statik hesapları nasıl yapılır ama bu ebatta bir devin insan vücudu ile yaşaması mümkün değildir. Ayağa kalkamaz. Kalkarsa yükü taşıyamayacak olan bacakları hemen kırılır. Kırılmasa bile yürüyemez. Dengesini tutturamaz. Bu ebatta bir canlının dört bacağa ve gövdesini dengeleyecek koca bir kuyruğa ihtiyacı vardır. Dinozorların bu şekilde yapılanması bir hilkat garibesi değil bir zorunluluktur. Diyeceğim o ki eğer tüketici davranışları ve işletmecilik yöntemleri değişirse buna eski yapılarla ve eski kadro özellikleriyle cevap vermeye çalışmak hata olur.
Peki ne yapmak lazım? İşletmeler ‘yeni normale’ nasıl hazırlanmalı? Bunun olası cevapları uzun. Tümüne değinecek değilim. Ama bir yerden başlamak gerek. Başlanılacak en makul yer bu tartışmanın çerçevesini çizmek. Yeni normalin tanımlanması ve bunun gerektireceği finansal, insan gücü, alt-yapı ve tesisler, know-how ve bilgi, stratejik iş-birlikleri ve ilişkileri ayrı ayrı ve beraber irdelenmesi işleri bu çerçevenin başlıklarıdır.
Eğer yeni normali uzaktan tüketim ve dijitalleşme olarak tanımlarsanız aşağıdaki başlıklar altında ileriye dönük planlar yapılmasının zamanı yarın değil şimdidir:
1- İşletmelerin ve tüketicilerin kriz sonrası hem borçlanma hem de artacak olan taze finansman ihtiyaçları yüzünden yükselecek finansal sıkıntılarının tayini ve giderilmesi;
2- Tüketici taleplerini özendirmek ve tatmin etmek için gerekecek alt yapı ve tesislerin belirlenmesi, temini ve uygulamaya alınması;
3- Yeni normal ortamında performans gösterecek olan personelin bulunması, eğitilmesi ve işlere tahsisi;
4- Yönetim, üretim ve pazarlama işlerinin yeni normalin gerektirdiği biçimde yürütülmesi için gerekecek know-how ve bilginin saptanması, derlenmesi, yorumu ve uygulamaya konulması ve
5- Yeni normal iş koşullarında gerekecek stratejik iş-birlikleri ve ilişki ağlarının saptanması ve tesisi.
“Hele şu kriz bitsin. Sonrasına bakarız” yaklaşımı işletmeler eğer tanıdığımız normal ortadan kalkar ve ‘yeni normal’ denilen koşullar altında çalışmaya mecbur kalırlarsa ciddi bir ön planlama gerektiğinden büyük bir hata olur. Eğer perşembenin gelişi çarşambadan belliyse ki, öyle gözüküyor, yukarıdaki başlıklar altında ileriye dönük planlar yapılması ister KOBİ, ister büyük, ister küçük, isterse özel ister devlet işletmesi olun bir zarurettir.
Bu bağlamda ‘normalde’ normal sayılan bazı işletmecilik gerçeklerinin ‘yeni normalde’ ciddi sorunlar yaratabileceğini öngörmek gerekir. Bakın size kimsenin üzerinde fazla düşünmediği bir işletme gerçeğinden bahsedeyim. Siyasi ve teknokrat yönetici.
Örgütlerin üs kademelerine tırmandıkça yöneticiler ‘teknokrasiden’ ister istemez uzaklaşır ‘siyasetçi’ olurlar. Daha doğrusu örgütlerde üst kademelere yükselmek için gereken vasıf çoğu kez iş bilgisi, becerisi ve deneyiminden çok ‘siyasi’ beceridir. Bunun sonucu örgütlerin üst kademelerinde ‘yaşayabilmek’ için işten çok siyaset yapan yöneticilerin bollaşır. Hatta yeni terfi eden genç yöneticilere “Artık sen bir siyasetçisin. Ona göre davranmazsan harcanabilirsin. Dikkat et diye tavsiyelerde bulunurum (Ben bunları derdim ama kendim hayatta beceremedim. Kişiliğim müsait değil.). Seminer ve konferanslarımda genç işletmecilere bunu söyledikten sonra ‘siyasi’ yönetici olmak ne demek onu anlatırım. Bu konudaki yazılardaki tavsiyeleri beş başlık altında toplayabilirsiniz. Bakın siyasi yönetici ne yapar:
1- İşletmesinde işlerin nasıl yapıldığını dikkatle inceler. Güvendiği insanlardan kararlar nasıl veriliyor, perde arkasında neler oluyor ve neden böyle oluyor öğrenir. Bu bilgiyle işletmesinin gölge yönetim kadrosunun tanımını yapar;
2- İşletmelerde değişmeyen tek şey değişikliktir. Hiçbir şey aynı kalmaz. Siyasi yönetici üst seviyelerde ne gibi değişiklikler olduğunu yakından takip eder. Kim yükseliyor? Kim iniyor? Kim kiminle kanka? Kim kiminle iş-birliği yapıyor? Bilir. Bu değişikliklerin kendisini ve çalıştığı bölümü nasıl etkileyeceğini hesaplar, bu değişikliklere en iyi reaksiyonunu, bundan nasıl yararlanırım diye düşünür;
3- Yaptığınız işin kredisini toplamayı iş edinir. Maharetle kendi reklamını yapmanın yollarını bulur. Bunun ilk adımının patronunun ve onun patronunun ‘başarılarından’ haberdar olması ve işletmeye yaptığı ‘katkıları’ öğrenmesi ile başladığını bilir;
4-‘İş bitiren’ biri olarak tanınmaya çalışır. Bir işi bitirmekle o işin bitirildiğini duyurmanın aynı şey olmadığını bilir. İş bitiren çok insan vardır ama bir işi bitirdiğini herkese duyurabilen kişi azdır. Bu duyuruyu yapmak için gereksin gerekmesin iş-birlikleri kullanmak veya kullanıldığı intibaını uyandırmak bir maharettir;
5- Tüm bunlardan da öte, öyle olsun olmasın, sorunların çözümünde doğru işleri yapacağına güvenilen, başkalarına yardımdan kaçınmayan biri olarak tanınmaya gayret eder.
Şimdi bunlara bir bakın. Önce işletmenizde bu tanıma uyan kaç üst kademe yöneticisi var bir düşünün. Sonra diyelim ki kişiliğiniz ve örgütsel ihtirasınız bu önerileri uygulamaya uygun ve bu öneriler doğrultusunda hareket edeceksiniz. Mesai saatlerinizin ne kadarını ‘siyasete’ ne kadarını ‘teknokrasiye’ yani işinize ayırırsınız? Takdir edersiniz ki siyaset yapmak oldukça zaman isteyen bir iş. Açıkçası Türkçe bir deyişle işi gücü bırakıp yukarıdaki beş şeyle meşgul olmanız gerekir.
Bu belki klasik işletmecilik kitaplarında yazmaz ama işletme deneyimi olan herkesin benimle aynı fikirde olduğuna şüphem yok. Örgütler ister istemez, eninde sonunda siyasiler tarafından yönetilirler çünkü başka türlü yükselemezsiniz.
Şimdi düşünün. ‘Yeni normal’ iş koşulları altında örgütünüzü yönetecek siyasilere mi teknokratlara mı ihtiyacınız var? Bunca sene siyasileri üst yönetime getirdiniz. Bunların bir kısmı bir zamanlar belki çok iyi teknokratlardı ama artık değiller. Uzaktan tüketim ve yönetim koşulları altındaki dijitalleşmiş işletmelere bu örgüt kültürünü nasıl değiştireceksiniz? Yoksa bu konuda ‘eski hamam eski tas’ gideriz diye mi düşünüyorsunuz? Bence öyle düşünmeyin. Ve de…
Sağlıcakla kalın.