Yeni dünya ticaret kuralı: Müzakere yerine mütekabiliyet

Sercan BAHADIR
Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem

Küresel ticaret, Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte yeniden ele alınıyor. Yaklaşık 200 yıldır kurumsal anlamda serbest ticaret kavramlarını oluşturan konular artık bir anlam ifade etmezken yeni dünyada ithal etmek yerine ülkede üretme (ithal ikameci yaklaşım) dış ticaretin temel kavramı olmaya başlıyor. Bu bağlamda da dış ticaret açığı verilen her ülke karşısındaki ilgili taraf için Gümrük Vergisi konulması gereken ülke olarak karşımıza çıkıyor. Trump da bu perspektifte yeni bir ticaret politikası inşa ediyor ve bunun için “Ticaret Adaletini Yeniden Sağlama Yasası” için çalışıyor.

Bu çerçeve, ABD'nin ticari ilişkilerinde karşılıklı olmayan düzenlemelere yönelik kapsamlı bir çalışma talimatı verildiği Beyaz Saray tarafından açıklanıyor. Ticarette adaleti sağlamak amacıyla karşılıklı tarife uygulamaya karar verildiği ve yeni yaklaşımın "Ülkeler ABD'ye ne uygularsa onu uygulayacağız" şeklinde olduğu ifade ediliyor. Hatta uygulamaya sadece Gümrük Vergisi değil, Katma Değer Vergisi (KDV) uygulamasının da dahil edileceği belirtiliyor. Trump, KDV sistemini kullanan ülkeleri ele alacaklarını dile getirerek, bu sistemin tarifeden çok daha "cezalandırıcı" olacağını savunuyor. Ayrıca, ülkeler tarafından sağlanan sübvansiyonlara da bakılacağını belirten Trump, parasal olmayan tarifeler için de düzenlemeler yapılacağını söylüyor.

Ne gibi önlemler alındı?

Öncelikle, Çin’den ABD’ye yapılan ithalatlar için mevcut tarifelere ek olarak %10 oranında Gümrük Vergisi uygulamasına 4 Şubat 2025 tarihi itibarıyla başlandı. Ayrıca, Kanada için tüm ürünlerde %25, enerji kaynaklarında %10 Gümrük Vergisi; Meksika için ise tüm ürünlerde %25 Gümrük Vergisi getiriyor. Bu iki ülke için uygulama 4 Mart tarihine ertelenirken, bu vergilerin ana gerekçesi olarak dış ticaret açığı gösteriliyor.

Bunlara ilave olarak; geçtiğimiz hafta başında tüm çelik ve alüminyum ithalatlarında %25 oranında yeni Gümrük Vergileri getirileceği duyuruldu. 2018 yılında da aynı ürünlere ilgili vergiler uygulanıyordu ama bu uygulama alüminyumda %10, çelikte %25’ti. Aynı zamanda, 2018 yılında bazı ülkelere istisna ve kota gibi esnekler sağlanıyordu. Bu yeni uygulamada ise herhangi bir ülke ayrımına yer verilmiyor. Bunun ana gerekçesi olarak ise bu sektörlerdeki kapasite kullanım oranlarının düşük olması iddia ediliyor. Yerli üretimi artırma ve ithalatçı karşısında koruma amaçlı bu vergiler tatbik ediliyor. Bu uygulamanın mart ayında yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Tablolardan anlaşılacağı üzere, bu vergilerin en çok Kanada’yı etkileyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle alüminyumda Kanada 9.4 milyar ABD doları ile ciddi bir şekilde ihracat yapıyor. Çelikte ise Kanada, Brezilya, Meksika ve Güney Kore bu vergilerden önemli ölçüde etkilenecek gibi duruyor. Burada Türkiye’nin durumuna kısaca değinmek gerekirse, bu vergi ilk Trump döneminden beri halihazırda ülkemize zaten tatbik ediliyordu. Bu sebeple, bir anlamda diğer ülkeler ile rekabet dezavantajı ortadan kalkmış oldu.

Mütekabiliyet kuralı nedir?

ABD tarafında bu gelişmeler yaşanırken, karşı ülkeler de bir karşılık verme hazırlığına girdi. Kanada, 125 milyar ABD doları ithalat işlemine tekabül edecek şekilde bir Gümrük Vergisi hazırlığı yaptığını duyurdu. Meksika, bu yaklaşıma karşı tarife ve tarife dışı engellere yönelik çalışma başlattı. En son Avrupa Birliği’ne yönelik yapılan açıklamalara karşı ise AB tarafından da ABD için Gümrük Vergileri uygulanabileceği belirtildi. Çin, konuya ilk etapta serbest ticaret açısından yaklaşsa da Dünya Ticaret Örgütü'ne dava açacağını duyurdu. Karşı vergi konusunda şimdilik bir ayrıntı vermedi.

Ülkelerin ABD’nin Gümrük Vergilerine yönelik karşı hamle yapması bir “mütekabiliyet kuralı” olarak açıklanabilir. Mütekabiliyet Arapça kökenli bir kelime olup karşılılık anlamına gelir. Dış ticarette bu genelde olumlu anlamda kullanılır (kullanılırdı). Ülkelerin “mütekabiliyet esası” gereği, bazı ödünler vermeleri yaygın olarak bilinir. Örneğin; karşılıklı olarak vize kolaylığı ya da vize şartı aranmaması, gümrük tarifelerin düşülmesi gibi. Ancak, ABD tarafından başlatılan ticaret savaşları ile mütekabiliyet artık bir karşı cevap verme olarak yeniden hatırlandı. ABD’nin getireceği tarife ya da tarife dışı engel karşılığında mütekabiliyet esasına göre karşı ülkede aynı şekilde cevap verme hazırlığına girişiyor. Bu dönem müzakere yerini mütekabiliyete bırakıyor.

Neler yapılmalı?

ABD’nin bu yaklaşımı tüm dünyayı etkileyecek gibi duruyor. Korumacılık ve ithal ikameci yaklaşım, önümüzdeki dönem politikacıların temel gündemlerinden biri olacak gibi görünüyor.  Ülkelerin karşılıklı olarak gümrük duvarlarını örerek hem serbest ticareti hem de yatırımları olumsuz yönde etkileyeceği aşikâr gibi duruyor. Bu noktada, gelişmelerinin yakından takip edilmesi ve dış ticaret kararları alırken maliyet ve fayda analizinin daha iyi yapılması gerekiyor.

Ticaret savaşının merkezindeki ülkeler arasında Türkiye bulunmuyor.   ABD, AB ve Çin arasında olacağı öngörülen bu savaş küreselleşme kavramını ciddi anlamda zedeleyebilir. Yerelleşme, komşu ülkeler ile ticareti daha da ön plana çıkarabilir. Dolayısıyla, AB ve Çin ekseninde baktığımızda, ülkemize daha çok yabancı yatırımcı çekme imkânı doğabilir. Buna paralel olarak, birçok Çinli şirketin ülkemizde yatırım arayışı içinde olduğuna şahit oluyoruz. Ayrıca, AB ile olan Gümrük Birliğinin de bu perspektif ile yeniden güncellenmesi gerekiyor.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar